Eniz ORAKCIOĞLU

   Güngör Katı Atık Depolama Tesisi’nde (Güngör çöplüğü) dün yine yangın çıktı. Düzenli aralıklarla yanan çöplükten kara duman gökyüzünü sardı, bölgede nefes almak neredeyse imkansız bir hal aldı.

   Uzmanlar, Güngör Katı Atık Depolama Tesisi’nin vahşi atık deposu haline çevrilmesinden dolayı bölgede sürekli yangınlar çıktığını ifade ederek katı atık yönetimi konusunda ülkemizin sınıfta kaldığını vurguladı.

   Uzmanlar, Güngör çöplüğünün, Dikmen Çöplüğü’nden daha beter hale geldiğine işaret ederek gökyüzüne yükselen kara dumanın sadece Güngör, Taşkent ve civar köyleri değil Lefkoşa’yı da etkilediğini ifade etti.

Sahir: Atık yönetiminde sınıfta kaldık

   Yeşil Barış Hareketi Genel Sekreteri Doğan Sahir, Güngör Katı Atık Depolama Tesisi’nin vahşi atık deposu haline çevrildiğini bu nedenle de yangınlar meydana geldiğini söyledi.

   Sahir, atık yönetimi konusunda ülkemizin sınıfta kaldığını ifade ederek Dikmen çöplüğünün kapatılması için 7-8 defa eylem yaptıklarını hatırlattı. Sahir, “Dikmen çöplüğü kapatılsın diye orada 23 sanatçı ile 5 bin kişilik konser verdik. Ve çöplüğü kapattırdık. Güngör Katı Atık Depolama Tesisi’ni ise Avrupa Birliği fonları ile düzenli bir depolama alanımız olsun diye kurduk. Bu tesisin bir tek yönetimi bize kalmıştı ama onu da başaramadık” dedi.

“Sadece atık ayrıştırmak yetmez geri dönüşüm sistemi kurulmalı”

   Sahir, atıkların yerinde ayrıştırılması gerektiğine dikkat çekerek, ülkemizin yeşil bir ülke olduğunu ve atıkların yüzde 50’den fazlasının, yeşil ve organik atık olduğunu vurguladı. Yeşil ve organik atıkların yerinde ayrıştırılmasının öneminden bahseden Sahir, bu atıkların her gramına kadar geri dönüşümünün de çok değerli olduğunu söyledi.

   Sahir, bu atıkların masraf etmeden yüzde 100’ünün kullanılabileceğini, atıkların da bu şekilde yüzde 50’sinin azaltabileceğini belirtti.

   Plastik, cam, metal ve kağıt gibi atıklar ayrıştırıldığında değerlendirilme şansı olduğunu ifade eden Sahir, “Bunu yapmak için ise ciddi bir politika belirleyerek, kararlılıkla üstüne gitmek gereklidir. Bunu da yapmıyoruz” şeklinde konuştu.

   Sahir, ayrıştırılan bu atıkları değerlendirmeyi denediklerinde başarılı olduklarından bahsederek, “1995-2000 yıllarında kağıt toplama kampanyası başlatarak, kağıt atıkların ayrıştırılmasını hedefledik. Kampanya çok sistemli bir şekilde devam etmekteydi, bu işten para kazananlar da vardı. Aynı zamanda okul aile birliklerinin de kampanyaya katılarak okula katkı koymaktaydı. Ama devlet Cengizköy’de bulunan bu fabrikanın küçük bir borcu var diye kapanmasına sebep oldu” dedi.

   Özetle devletin geri dönüşüm sistemini kurması gerektiğine işaret eden Sahir, sadece ayrıştırılarak toplanmasının yetmediğine vurgu yaptı.

   Ülkemizde en büyük eksikliklerin bunlar olduğunu ifade eden Sahir, başlattıkları teneke çocuk projesinden bahsetti.

   Sahir, s “2013 yıllarında başlattığımız bu teneke toplama kampanyası ile, diğer atıkların da ayrıştırılmasının yolunu açmayı hedefledik. Şu anda bu sinerjiyi yaratmış durumdayız. Plastik, kağıt ve cam toplamaya çalışanlar var. Ama son noktada yaşanan tıkanıklıklar da var. İşte tam da bu noktada devletin bu çalışmaların önünü açması gerekiyor” dedi.

“Çöplük yangınlarının korkunç zararı var”

   Çöplük yangınlarının korkunç zararı olduğuna değinen Sahir, görünenin sadece kara duman ve yağan tortular olduğunu söyledi. Sahir, kara dumanın zararlı gazları da içerdiğine değindi.

   Sahir, çöpteki atıkların ayrıştırılmamasından dolayı her türlü kimyasalın havaya karışabildiğine dikkat çekti.

   Çöpler yakarak değerlendirme fikri ile de yola çıkanlar olduğundan bahseden Sahir, çöplerin bu hali ile yakılma fikrinin değerlendirilmesinin intihar olduğunu vurguladı.

   Sahir, önce çöplerin ayrıştırılıp daha sonra çöplerin türüne göre yakılacak olanlar var ise yakma işleminin gerçekleştirilmesi gerektiğini kaydederek, bizde içinde plastikten zehirli kimyasallara kadar her şeyin bulunduğu atıkların yakılarak yok edilmesinin yanlış olduğunu söyledi.

“Kimyasallar kansere varan hastalıklara neden oluyor”

   Çöplük yangınları sonucunda ortaya çıkan görmediğimiz kimyasalların havada askıda durduğunu kaydeden Sahir, bu kimyasalların solunum yolları başta olmak üzere çeşitli hastalıklara neden olabileceğini belirtti.

   Sahir, çöp yangını sonucu çıkan kimyasal gazların bitki ve diğer canlıları da yok edebildiğini vurgulayarak, kimyasalların havanın ve mevsimin değişimine de etki ettiğini ifade etti. Sahir, atıkların yağmurla, çiğle veya çökerek toprağa karıştığını ve toprağın kimyasını bozduğunu söyleyerek, oradaki bitkisel üretimin kirlenmesine de sebep olduğuna işaret etti.

   Kimyasalların topraktan yer altı sularına kadar indiğine vurgu yapan Sahir, kirliliğin oradan da akarak denize ve göletlere ulaştığını ve oradaki canlılara da zarar verdiğini kaydetti. Yangınlar sonrasında oluşan kimyasalların diğer bir olumsuz etkisinin ise asit yağmurları olduğuna dikkat çeken Sahir, rutubeti çok olan bir atmosfere sahip olduğumuzu, zaman zaman kış da dahil olmak üzere sıcaklıkların aşırı derecede artabildiğini, sıcaklık ve rutubetin kimyasalla birleşmesi sonucunda ise asit yağmurları yaşanabildiğini söyledi.

   Sahir, bu asitlerin hem bize, hem diğer canlılara, hem de ev, eşya ve arabalarımıza zarar verebildiğini ifade etti.

“Güngör çöplüğü hızla Dikmen çöplüğüne dönüşüyor”

   Sahir, Güngör Katı Atık Depolama Tesisi’nin de Dikmen Çöplüğüne dönüşme yolunda hızla ilerlediğini kaydederek, yangınların altta yapılmış olan yatırımları da etkilediğine, çöplüğün altyapısındaki kaplamaların da yangınların yarattığı ısı ile etkilendiğine dikkat çekti.

   Sahir, “Hızla Dikmen çöplüğüne dönüşme yolunda ilerleyen Güngör çöplüğü bu yangınlar ve yarattığı zararlarla tamamen Dikmen çöplüğüne dönüşmüş olacak. Bu da kimyasalların yer altına sızması ve oradan dağılarak yayılması bağlamında çok büyük bir tehlikedir” dedi.

Sarpten: Tedbir alınmazsa yangınlar giderek sıklaşacak

   Biyologlar Derneği eski Başkanı Hasan Sarpten, geçmişteki Dikmen Çöplüğü macerası ve onun yarattığı kirliliği hatırlatarak, Avrupa Birliği’nin 21 Milyon Euro harcayarak hem Dikmen Çöplüğünün ıslah edildiğini hem de Güngör Katı Atık Depolama Tesisi’nin inşa edildiğini belirtti.

  Sarpten, tesisin inşa edildiği zaman standartlara uygun bir tesis olduğundan bahsederek, yıllar içerisinde Katı Atık Master Planı’nın hayata geçirilmemesi ve düzensiz bir şekilde her türlü atığın depolanması sebebi ile çöplüğün planlanandan önce dolma ile sonuçlandığını vurguladı.

  “Geçtiğimiz yıl da benzer yangınlar meydana gelmişti” diyen Sarpten, Güngör çöplüğünün de giderek Dikmen çöplüğü halini aldığını söyledi. Sarpten, tedbir alınmazsa yangınların giderek sıklaşacağını kaydederek, yapılması gerekenin Katı Atık Master Planı çerçevesinde Mağusa ve Güzelyurt’taki gibi bölgelerde de oluşturulan sistemin oluşturulması gerektiğini belirtti.

   Devletin kaynak ayırmaması sebebi ile Güngör Katı Atık Depolama Tesisi’nin kaderine terk edildiğine işaret ederek, tesisin bu yöntemle vahşi bir depolama alanına doğru ilerlendiğini kaydetti.

“İnsanlar çöp kokusunu teneffüs etmek zorunda kaldı”

   Sarpten, sabah sadece Güngör, Taşkent ve civar köyler değil Lefkoşa’daki insanlarında yanık çöp kokusunu teneffüs etmek zorunda kaldığını vurgulayarak, bu kimyasalların havada yanarak yayıldığını ve insanların bu kimyasalları soluduğunu kaydetti.

  Bu durumun insan sağlığına zararlı olduğunun altını çizen Sarpten, solunan havanın kanserojen etkileri olduğuna dikkat çekti. Sarpten, çöplükten yayılan dumanın oksijeni soluyan, akciğeri olan bütün canlılar üzerinde olumsuz etkisi olduğundan bahsederek, kimyasalların yayılarak canlıya zarar verdiğini vurguladı.

  Çöplerin sadece yanarak havayı kirletmekle kalmadığına işaret eden Sarpten, “Yer altı suları ve toprak kirliliği de yaratıyor. Yanan çöplerin kanserojen olduğu konusunda herhangi bir tartışma yoktur. Her türlü atığın olduğu çöplükte, azot, kükürt gibi çeşitli gazlarda havaya karışmaktadır. Güngör Katı Atık Depolama Tesisi bugün sadece evsel atıkların toplandığı bir yer değil, çeşitli kimyasalların da toplandığı bir yerdir” dedi.