Bu kez “görev değişimi” çok acele gerçekleştirilmiş olmalı henüz “halef selef” yorumlarını bile yapamadan baktık ki TC Cumhurbaşkanı yardımcısı Sn. Cevdet Yılmaz KKTC’den sorumlu “koordinatörümüz” olmuş..
Rahmetli Ecevit’in kendisi gibi rahmetlik olmuş Maliye Bakanı ilk koordinatörümüz (KKTC’den sorumlu Bakan) Ziya Müezzinoğlu’ndan bu yanadır Sn. Yılmaz’ın KKTC’den sorumlu” kaçıncı “bakan” olduğunu bilmiyorum..
FAKAT doğruya doğru görevi kendilerinden devraldığı Sn. Fuat Oktay döneminin KKTC-TC ilişkileri yönünden çok verimli, başarılı olduğu yadsınamaz gerçektir..
Ki ilk kez KKTC bu dönemde “Türk Devletleri Teşkilatına” gözlemci üye olarak kabul edildi ki siyasi yönden bizim için tarihi bir dönüm noktası olacak önemde bir dünyasal olaydır…
Kİ BU başarılı geçen dönemden sonra olmalı ben kendi içimden, “keşke Oktay göreve devam edebilseydi” demişimdir..
***
ANCAK bu kez görev Sn. Yılmaz’a verildi. Ve daha ayağının tozu ile göreve başlarken bizim medyanın “dev projeler” diyerek takdim ettiği KKTC’ye yönelik “türlü çeşitli yatırım ve yardımların” bilançoları da açıklandı ki “işte şimdi demişimdir Kuzey’de çağ atlayabileceğiz!”
Kİ ÇOK UZUN yıllardır “Kuzey Kıbrıs Türkiye’nin şerefi olduğu kadar prestijidir” de diyenlerdenim.
Dolayısıyla çoktan Güney’i aşmalı hem imar iskân hem bayındırlık ve öteki türlü çeşitli yatırımlar konusunda mesela sorgusuz sualsiz Türk Devletleri Teşkilatının asli üyesi olabilmeliydik!
YAVAŞ ilerlemiş olsak da mesela şimdilerde de “dev projeler” denildiğince KKTC’de hastahaneden okullara, denizden kablo ile elektrik sevkinden yollarımıza kadar yeni yatırım ve restorasyonlar planlanıyor..
Ve tabi sonrasında bu yeni yatırımların öncekilerde olduğu gibi mutlak sahibi olacağız ki “bizimdir” dediğimizce..
***
NE VAR Kİ işte bu aşamada üzüntü de duyuyorum. Çünkü altın’dan saraylar, gümüşten kaşaneler yapsalar kendimize yakıştıramıyoruz!. Mesela ne zaman Lefkoşa ile Girne’ye uğrasam “maşallah” diyorum..
BAZI yerler şantiye alanına dönmüş. Daha dün boş olan arsalarda göklere değen binalar yükselmiş..
Dizi dizi, türlü çeşitli dükkânlara, alış veriş yerlerine yenileri eklenmiş..
Artık yollarda yedi düvelin insanlarını türlü çeşitli renkleri ile aramızda vızır vızır dolanırlarken görmek alabildiğine olağanlaşmış.
KÖŞELERDE yol kenarlarındaki kahvelerde, pastacılarda gencecik cıvıl cıvıl gençlerden yükselen kahkahalar, yaşama sevinçlerine, ülke hayatiyetine katılırlarken, neredeyse uzanıp tutacağımızca hemen hepsi de memleket havasına karışmış gencecik taze soluklar haline gelmişler..
Kİ kapıldınız mı bu duygulara sevinirken hüzünleniyor, hüzünlenirken seviniyorsunuz. Çünkü bugünlere kolay gelmedik! Fakat:
***
ÇOK EKSİKLİKLERİMİZ VAR! Tüm bu somut güzelliklerin arasından fışkıran “kirlilikle düzensizlik” ve “saygısızlıkla vefasızlık!” “Yalancılıkla hırsızlık” ve rantı bile ekonomi haline soktuğumuz sahtekârlıklarımız!
RANT üzerine oluşan işlerimizi hâlâ “insanlık” denen mefhumuyla harmanlamaya çalışıyor kendimizi aldatıyoruz!
“GÜZEL ve mükemmel” diyeceğimiz bir toplumsal harmoni yaratamadık! Ki yıllar yılıdır ne diyorduk? “Toplumlar için üç “t” lerden oluşan olmazsa olmazları vardır:
“TEMİZLİK; TERTİP; TERBİYE!” Desem ki okullaştıkça, geliştikçe, dünyaya açıldıkça, alt yapı sorunlarını sürekli çözdükçe arzu ettiğimiz bu toplumsal dirlik ve düzene de kavuşacağız…
ŞU ANDA hayır ama! Olmuyor, başaramıyoruz! Aksine artık esrar, kumar, fuhuşla anılan bir KKTC de olduk!
Kendimize “üniversiteler diyarıyız” dedik ama hâlâ en eski üniversitemiz olan DAÜ’yü bile “dünyasal” yapamadık! Üstelik artık idamesini doğru dürüst yapamıyoruz!
***
…NE VAR Kİ tüm bu ağır aksak yapısal kusurlarımıza karşın hâlâ büyük yatırım ve projelere hasret, bakir bir “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” oluşumuz da talihimiz sayılmalıdır..
BU NEDENLE Emrullah Turanlı beyefendinin elinden kurtarana kadar çatır çatır çatladığımızı unutmadan yazayım: Artık Ercan Hava Alanı ile deniz limanlarımızın önemi kat be kat daha çok artmıştır.. Bu nedenle Ercan Uçuşlara yeniden açılırken Mağusa limanını hatırlamamak da mümkün değildir!
Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Arıklı’ya göre “eğer şimdilerde ve sırada deniz limanlarımızın restorasyonu” varsa Mağusa limanı da 1963’lerden beridir işte şurada Mağusa surlarına yaslanmış, bütün tarihi ticari önemi ile hazır ve nazır “iyileştirmeyi, bakımı, layık olduğu ilgiyi beklemektedir..
“ŞİMDİLİK bu görev Sn. Arıklı’nın boynuna asılmış borç gibi görülse de aslında olay tam bir “ulusal zorunluluğu” çakmaktadır!
Mağusa limanı istenen onarımlardan geçer, yeniden uluslararası kimliğine uygun hale getirilirse KKTC’nin para basan makinesi olacaktır!”
Kİ BİZ BU limanın rıhtımına dayanan vapurların kat katı sayıda vapurun, rıhtımında yer kalmadığı için açık denizde dizi dizi onlarcasıyla demir atmış, günlerce yüklerini boşaltmak yada almak için bekleştiklerine de tanık olduktu.
Tutun ki Ortadoğu’nın en büyük limanıydı.. Dolayısıyla şimdilerin Mağusa limanı yine de Kıbrıs çapında en büyüktür ama mesela Limasol limanındaki gibi ne tertip vardır ne de gözleri okşayan yapısallığı ile “ne güzel liman” dedirtecek görünümü..
Bunlara karşın geç de olsa yeniden gündeme gelmesi plan programlara sokulmasına da “aman ne iyi oldu” diyoruz..