Şöyle ki Kıbrıs Türk toplumu için ne özel devlet modeli saptadılar ne de “işte sizin sisteminiz budur” dediler. Kaldı ki: Toplum oluştan devlet oluşa geçerken hedeflenen de sadece “özgürlük ve bağımsızlıktı. “Ulus devlet” olarak Güney’deki Rum’a karşılık eş değerde “özgür ve egemen bir devlet” oluşturmaktı. Çok daha kısacası adada iki bölgeli iki toplumlu bir siyasi statü yaratırken geleceklere uzanan Kuzey’i medarı iftiharımız yapmaktı.
Nitekim elli yıldır bu düşünceyi “gerçekleştirmeye çalışıyor bir yandan da olgunlaştırıp mesela “devlet gibi devlet olmanın sistematiğini kurmak için çabalıyoruz.
Doğrusu çok başarılı olduğumuzu söylemek mümkün değildir. Çünkü kurduğumuz devleti yüceltmek yerine şurasından burasından çekiştirerek, bir yandan yamuk yumuk yaparken öte yandan da yaptıklarımızı bile yıkıyoruz.
ŞÖYLE ki toplumun emniyet süpabı durumundaki “sigortalarını” oluştururken bile! Bir yandan çalıp çırparak, içini oyup çürüterek işlevsiz ve biçare hale getiriyor, öte yandan ülkenin “elit tabakasını oluşturan saygın insanlarını tezgâhın içine çekip rezil rüsva olmalarına neden oluyoruz.
Ki “DEVLET” kuran bir topluma hiç yakışmadığınca. Sonuçta sorulası soru oluyor: Hiç insan kendi kurduğu devletini yıkar mı?
Keşke “hayır” cevabını verecek kadar temiz bir devletin tertemiz yurttaşları olabilseydik ve “asla” diyebilseydik.
Kİ öteki “kurumlarımızı da ne zaman gözden geçirsek bir yerlerinden delindiklerini, kemirildikleri için daha çok küçüldüklerinin şahitli ispatlı tanıkları oluyoruz.
***
Nitekim yeni haftaya başlarken bu kez de SÜTEK gündeme geldi. Haberlerini işitmeyen kalmadı ama uzun süredir kokuşturup kanıksanmış hale getirdiğimiz için artık hiç umursamıyoruz.
YİNE de yazayım ama: Adı “Kıbrıs Türk Süt Endüstrisi Kurumu” olan ve imalat sanayimizin önemli unsurlarından birini teşkil eden bu “ulusal” damgalı kurumumuz tutun ki öz sermayemizin, hayvancılarımızla hayvancılık; ve sütçülükle süt ürünlerimizin tabiri caizse amiral gemisi olması gereken önemde ama o da ne? Hâlâ geçmiş yıllardan kalma bütçe açıkları aklanmayı bekliyor.
VE Meclis’te tartışılırken sorun ne yapıyor Sn. milletvekillerimizle sayın bakanımız? Kavga ederlerken birbirlerine kâğıtlardan yuvarladıkları topçukları atıyorlar. Ne buluş ama. Çok centilmence bir dövüş şekli.
AMA yurttaş süt ve ürünlerinin pahasından şikâyetçiymiş. Gam değil. Sıksınlar dişlerini şikâyet etmesinler. Çok canları sıkılırsa kâğıtçıklardan topçuklar yapıp birbirlerine fırlatsınlar.
***
VE BİR DE ŞUNA BAKIN: Palm Beach otel! Barış harekâtından sonra bana da verilen cebimdeki kartıyla kapısından içeri dalıp salonlarında gece kulübünde beleşinden ya da ikramlı carta çekenlerdendim!..
NE oldu ama sonuçta? Tutanın elinde kaldı. Ki bir gazeteci refikim “Devletin değerlerine sahip çıkması gailemizdir” başlığını attıydı geçen günlerdeki bir yazısına. Neden?
ÇÜNKÜ Palm Beach oteli kiralayan şahıslar, sonra oteli bir “başkasına” kiralayarak durduk yerde tek ter damlası akıtmadan ve tabi devletin ensesinden parasal kazançlar sağlamaktadırlar ki yeme de yanında yat.
Kİ yoktur dünyada ne öyle bir devlet ne böyle devletçilikle ticari sistem. “Yaşasınlar” mı diyelim bu “akıllı insanlara?” Üstelik ellerini sıkıp kutlayarak.
VESSELAM devleti kurduk ama yürütemiyoruz. Kaldı ki biz koşacağını hayal ediyorduk.