Yaşlılık, yaşlanmak, ta çocukluk yıllarımdan ilgimi çeken bir konudur.

   Gençlik yıllarımda da “yaşlanmak”, “yaşlı hakları” üzerine kafa yordum, bu konuda kitaplar okudum, filmler seyrettim, dergilerin “yaşlılık üzerine özel dosyalarını” ilgiyle takip ettim.

    Nenemin, dedemin gençlik fotoğraflarıyla yaşlı hallerini karşılaştırıp hep empati yapmaya çalıştım.

    “Bir gün biz de yaşlanacağız, o nedenle yaşlıları anlamaya çalışmalıyız” duygusunu taşıdım, hep içimde tuttum.

    Yaşlı insanlarla hep özel ilgi gösterdim, onları uzun uzun dinlemekten hiç sıkılmadım.

    Onların anlattıklarından, tecrübelerinden, anılarından hep dersler çıkarmaya çalıştım.

    Bugüne kadar çalıştığım işyerlerinde yaşlı ya da yaşlı olmaya yaklaşmış insanlar oldu, diğer kişilerden tepki görsem de hep onlara imtiyazlı davrandım.

    Bazılarının hassas, kırılgan hallerine, kolay gücenmelerine hep saygı gösterdim, buna hakları olduğunu düşündüm.  

    Okuduğum bir makalede bir uzman; “yaşlılığı anlayabilmenin, öncelikle yaşlıyı anlamaktan geçtiğini” söylüyordu.

     Etrafımızdaki yaşlıları, anlayamaz, yok sayarsak, “yaşlılığın” nasıl bir şey olduğunu anlayabilmemiz mümkün değildir.

     Maalesef çoğu kişi, etrafımızdaki yaşlılara, yalnız olmadığını, önemsendiğini, sevildiğini hissettiremiyor.  

      Çoğu yaşlı insanımız, zor şartlardan geçmiş, hayatını çocuklarına adamış, kendi hayatını yaşayamamıştır, bunun için bir ödül veya takdir beklememektedir ama saygı, sevgi beklemektedir.

     Büyüklerinin bu özverisini unutan çok kişi vardır maalesef… Toplumumuzda çoğu kişi “saygı” kavramını unuttu, birçok kişi birbirine saygı göstermezken, bu sevgisiz ve saygısız ortamdan tabii ki yaşlı insanlarımız da nasibini almaktadır.

     Kişiler duyarsızdır da devlet yaşlılarımıza çok mu saygılıdır, çok mu ilgilidir, mümkün olanın en iyisini yapmakta mıdır? Tabii ki hayır…

    Yaşlı Hakları ve Ruh Sağlığı Derneği Başkanı Prof. Dr. Hatice Jenkins’in bir açıklaması vardı geçen gün. Bu açıklamadan da anlıyoruz ki hem halkımızın çoğunluğu hem de devletimiz yaşlılara gereken önemi vermiyor.

     Jenkins, şu anda ülkemizde bakımevi olabilecek nitelikte tek bir binanın bile bulunmadığını söylüyor. Yani bunları bugün söylüyor değil, hep söylüyor, yılladır söylüyor ama bu uyarılar, bu çağrılar yetkililer tarafından yanıtsız kalıyor.

    Jenkins’in dediğine göre, yaşlı bakım sektöründe sadece dört özel bakımevimiz kaldı.

Şu anda ülkemizde bakımevi olabilecek nitelikte tek bir bina bile mevcut değilmiş, var olan bazı binaları ise ev sahipleri bakımevlerine kiralamıyormuş.

    Ülkede bu kadar bina, konut yapılırken bakımevi binası bulamamak ilginç değil mi?

    Özel bakımevlerinin çok ciddi anlamda binaya ihtiyaçları varmış ama bunu hiç kimse dikkate almıyor.

      Yaşlı Hakları ve Ruh Sağlığı Derneği, yıllarca yaşlı bakımevi sektörüne teşvik verilmesini talep etti, yetkililere sözlü ve yazılı iletti ama hiçbir şey olmadı.

    Yaşlı bakımı ile ilgili yatırımların, Kalkınma Bankası'nın öncelikli yatırım listesine konmasını istediler, o da olmadı. Hatice Jenkins, “Bizi kimse duymadı, halen duymuyor” diyor.

    En büyük şirketler bile yaşlı bakımevi sektörüne girmiyor, yatırım yapmıyor, bunu çok riskli, masraflı ve getirisi az olan bir alan olarak görüyormuş.

    Bu nedenle yaşlı bakım sektöründe sadece 4 özel bakımevimiz kalmış. Bu bakımevleri de küçük aile işletmeleriymiş…

     Hatice Jenkins, “Bugünkü fiyatlarla, destek almadan, bakımevlerinin arsa alıp üstüne bina inşa etmesi artık bir hayal oldu. Hızla yaşlanan bir toplum olarak ne geçmişte ne de şimdi binlerce yaşlının ihtiyaç duyduğu veya yakın bir gelecekte ihtiyaç duyacağı hizmetlere hiçbir yatırım yapılmadığını biliniz…”

      Bu ülkede insana yatırım yok, tabiatıyla yaşlı insanlarımız için de yatırım olmaz. Ancak artık bir duyarlılık olmalı, oluşmalı…

     Parası olanın bile evlerde yaşlılarına, hastalarına bakıcı bulamadığı bir ortamda hem devletin bakımevi açma isteği olmaması hem de bu işi yapmak isteyenlere teşvik verilmemesi kabul edilir değildir.

     Yönetenler “Yaşlılar Haftasında” en güzel sözleri söylerler ama bu ülkede yaşlılar için hiçbir şey yapılmıyor. Mesela çağdaş ülkelerde olduğu gibi yaşlıların ayağına sağlık hizmeti gitmiyor.

    Bırakın sağlık hizmetinin ayağına gelmesini hastanelerden yeterli hizmet alınamıyor, yaşılar ilaç bulamıyor.  Başta ulaşım olmak üzere sosyal yaşamda yaşlılar için hiçbir avantaj yok.

    Yani yaşlı haklarına yönelik bir devlet politikası yok, “Yaşlı hakları” diye bir şeyin olduğunun ne ülkeyi yönetenler farkında ne de toplumun büyük bir kesimi.

    Böyle bir ortamda “yaşlıları anlıyorum ve saygı duyuyorum” demenin de bir anlamı ve önemi yoktur.