İntihar olaylarının haberlerini ön plana çıkarmama, kişilerin isimlerini deşifre etmeme, intiharın nasıl olduğunu anlatmama hatta mümkünse haberi yayınlamama konusunda yıllar önce medyada konsensüs sağlanmıştı.

   Bu konsensüsün sağlanması için bir grup gazeteci, sağlıkçı, toplum bilimci ve hukukçu, çok büyük emek verdi.

   Neden böyle bir karar alınmıştı?

   Çünkü intihar haberleri, domino etkisi yapıyordu, bu haberleri okuyan başka kişiler aynı yöntemle yaşamına son veriyordu.

   Kafası bozulan, kendisini çaresiz hisseden kişilere adeta yol gösterir gibi kötü bir görev yapıyordu intihar haberleri.

   1990’lı yılların bir bölümünde intiharlar oldukça artmıştı, yakıcı toplumsal bir soruna dönüşmüştü.

    Arka arkaya gelen intiharlarla halk büyük infial yaşıyordu.

    O nedenle medya artık intihar haberlerini ön plana çıkarmama kararı almıştı.

    Bu karardan önce medya intihar haberlerini korkunç bir şekilde veriyordu.

    Haberlerde dehşet verici intihar fotoğrafları kullanılıyor, kişilerin nasıl intihar ettiği adım adım anlatılıyordu.

    İntihara meyilli kişilere adeta kılavuz görevi görüyordu bu haberler.

    Yapılan iş ne habercilik kurallarına uyuyordu ne de etik bir tarzdı.
    Yapılan birçok toplantı sonucu, tüm medya organlarının yöneticilerinin fikir birliğine vardığı kararlar alındı. Neydi bu kararlar?

     Haberler manşetten ya da iç sayfalarda çok geniş, abartılı bir şekilde verilmeyecek…

     İntihar eden kişinin ismi deşifre edilmeyecek…

     Mümkünse haber hiç kullanılmayacak, kullanılırsa da küçük, tek sütuna konulacak…

     İntiharın nasıl yapıldığı kesinlikle anlatılmayacak…

     Mümkünse yalnızca ‘ölüm’ olarak verilecek haberin içinde intihar kelimesi geçmeyecek…

     Olay intihar girişimiyse, yani kişi ölmediyse kesinlikle o haber yapılmayacak…

     Yıllarca bu kurala uyuldu, kişi eğer topluma mal olmuş ünlü birisi değilse isimler deşifre edilmedi.

     Gerçekten de intihar haberleri medyada verilmeyince, intiharlar da azaldı.

     Belki basın tarihi boyunca tüm medya kurumlarının fikir birliğine vardığı ender konulardan birisiydi “intihar haberlerini ön plana çıkarmama” kararı…

    Peki bu kuralı, bu konsensüsü bozanlar olmadı mı?

    Oldu tabii ki… Sosyal medya icat oldu mertlik bozuldu…

    Hem sosyal medyada intihar haberleri verilmeye başlandı hem de bazı dijital gazeteler konsensüsü bozdu.

    Bazen bu haberleri kâğıda basılı gazetelerde bile görmek mümkün oldu.

    Kötü olaylar; kıyamet, felaket, kaza, ölüm haberleri okuyucu, dinleyici, izleyici tarafından büyük ilgi görüyor, bu hep böyle oldu.

    Hatta etik kuralları ihlal eden haberlerin de alıcısı çoktur.

    Kâğıda basılı gazeteler tiraj elde etmek için, TV’ler reyting, dijital gazeteler beğeni ve tıklanma alabilmek için bu tür haberlere sarılıyor.

    Gazeteci olmayan kişiler bile beğeni ve yorum alabilmek için eline geçirdiği felaket fotoğrafları sosyal medya hesabından kullanabiliyor.

    Kesinlikle geçmişte intihar haberleriyle ilgili alınan kararlar bugün de uygulanmalıdır, çünkü intiharlarda yine artış var.

    İntihar haberleri son zamanlarda ön plana çıkarılıyor, isimler gizlenme gereği duyulmuyor, herkesin gözüne sokuluyor.

    Biz gizliyoruz ya da hiç vermiyoruz ama birçoğu buna uymuyor.

    Birkaç fazla tıklanma, biraz daha beğenme ve yorum alınacak diye toplumsal sorun olan intiharların artmasına katkı sağlamamak lazım.

    Toplumsal fayda, etik değerler unutulmamalı, herkes sorumlu davranmalı.

    Öte yandan son dönemlerde çeşitli yaştan insanlar neden intihar ediyor ona da bakmak lazım.

    Tamam “medya sorumlu davransın” diyoruz ama bunlara neden olan da medya değildir.

     Mesela ülkeyi yönetenler, “İnsanlar neden intihar ediyor? Neden yaşamına son vermeler arttı?”, bunu araştırıyorlar mı?

     Buna yol açan nedenleri istatistiki bilgilerle tutuyorlar mı?

     Buna neden olan ekonomik ve sosyal nedenleri saptayabiliyor musunuz?

     İnsanları intihara sürükleyen; ekonomik sorunlar mıdır, kumar borçları mıdır, lüks yaşam isteği nedeniyle borca batma mıdır, başka bunalım nedeni sorunlar mıdır?

    Neden insanlar yaşamına son veriyor, bunu incelemek gerekir. Gerçi yönetenler neyi dert edinip de de çare bulmaya çalıştılar ama biz yine de uyaralım, talep edelim…

     Ülke kötü yönetilirse, zincirleme her türlü dert, sorun, sıkıntı, gelir toplumu vurur. Olan budur, ülkede kötü yönetim ve sorunlara çare bulamamak ciddi sorunlara yol açıyor. Maalesef halk her türlü etkileniyor.

     Biz yine de söyleyelim; sorununuz ne olursa olsun çaresiz değilsiniz, elbet bulunur çaresi ve hiçbir şey hayatınızdan daha önemli değildir, biraz sıkıntı çekebiliriz ama hep hayatta kalmaya çalışmalıyız hem kendimiz hem de yakınlarımız için…