Güney Kıbrıs’taki “Sol Kanat” oluşumu, deprem etkisi altında ciddi can kayıplarına uğrayan Türkiye ve Suriye halklarına destek belirtti. Yazılı açıklama yapan Sol Kanat, Türkiye ve Suriye halklarıyla dayanışma kampanyasına aktif ve pratik bir şekilde katkı yapmaya hazır olduklarını vurguladı. Sol Kanat, tüm insanlığı, acı çeken halklarla dayanışma içinde olmaya çağırdı. Sol Kanat, açıklamasında şu görüşlere yer verdi: “Aralarında kamu binalarının da bulunduğu yüzlerce yüksek binanın yerle bir olduğu, binlerce insanın enkaz altında kaldığı ve yüz binlerce insanın yerinden edildiği, ölü ve kayıpların yasını tuttuğu Türkiye ve Suriye'de yaşanan büyük felaket, tüm insanlığı acı çeken halklarla dayanışma içinde olmaya çağırmaktadır. ‘Asırlık düşmanın’ çektiği acılara sevinen üzücü ve aşağılık istisnalar olan birkaç Kıbrıslı Rum dışında tüm Kıbrıs halkı, sınanmakta olan komşu halklarımızın keder ve ıstırabını paylaşmakta ve dayanışmalarını pratikte ifade etme ihtiyacı hissetmektedir. Sol Kanat, işçileri ve tüm toplumu, Halk Hareketi'nin depremden etkilenen Türkiye ve Suriye halklarıyla dayanışma kampanyasına aktif ve pratik bir şekilde yanıt vermeye çağırır. Doğaldır ki kendi yurttaşlarımız olan Kıbrıslı Türklerin enkaz altında kalan çocukları için duydukları acıyı daha da güçlü bir şekilde hissediyor, kayıp çocukları için duydukları ıstırabı ve sağ salim bulunma umutlarını paylaşıyoruz. Depremler kaçınılmazdır. Çevre kriziyle bağlantılı olan diğer doğal felaketler elbette daha az kaçınılmazdır. Ancak kesinlikle kaçınılmaz olmayan şey, yıkımın ve can kaybının boyutudur. Kaçınılmaz olmayan şey, önleyici tedbirler ve insanların yeterli sosyal hizmetler ve kurtarma ekipleriyle korunması yerine, kaynakların meydan okurcasına, yeterli standartlara sahip olmayan evler ve hastanelerle insanların güvenliği pahasına kâr eden sermayenin hizmetine sunulduğu, özellikle de en yoksul bölgelerin terk edilmesidir. Son depremlerden trajik bir şekilde etkilenen ve zarar gören bölgelerin, çoğunlukla Kürtlerin durumunda olduğu gibi, uzun süredir acı çeken bölgelerin intikam için çaresiz bırakılması kaçınılmaz bir suç değildir. Felaketlerin boyutlarını en aza indirmeye hazırlanmak yerine, silahlanmaya ve askeri rekabete, yüzlerce kurbanın olduğu savaşlara ve insanların savaşlar ve sefalet nedeniyle yerlerinden edilmesini engellemek için sınır tellerine büyük kaynakların harcanması kaçınılmaz değildir. Tüm bunlar kaçınılmaz değildir, ancak insanlığın, kârı insan hayatının korunmasının üstünde tutan sermayenin açgözlülüğüne karşı, sosyal refah pahasına devlet kaynaklarını israf eden silahlanmaya karşı, ülkeleri ve mülteci nüfusları yok eden ve onları kendi yok edicileri tarafından sömürünün avı haline getiren savaşlara karşı gerçek bir dayanışma ve yardımlaşma için mücadele ettiği göz önüne alındığında.”