Duydunuz mu? Ülkemizde bulunan sabit radarlar/ sürat kameraları aracılığıyla rapor edilen trafik cezaları tam bir yıldır dağıtılmıyormuş. Konuyu mecliste Sami Özuslu gündeme getirdi.

   Ceza kağıtlarının dağıtımı için ihaleye çıkılması gerekiyormuş ama Aralık 2022’den beridir ihaleye çıkılamamış…

    İhaleye çıkılamadığı için de tam bir yıldır ceza raporları kişilere ulaştırılamıyormuş.

    Peki ulaştırılamayan bu cezaların toplamı ne kadar olmuş biliyor musunuz?

    Toplanamayan ceza miktarı 180 milyon TL civarındaymış. Yani az buz bir para değilmiş…

    Ülkemizde 100’ü aktif tam 130 sabit radar varmış…

     Yılda ortalama 100 bin radar cezası yazılıyormuş…

     Bu fakir devlet, aynı zamanda beceriksiz de olduğu için 180 milyon TL’yi kasasına koyamıyormuş.

     Bir ihaleye çıkmaktan, cezaları toplamaktan bile aciz bir yönetim.

     Sabit kameralara gelince; gerçekten de trafik kazalarını engelliyor mu yoksa devlete kumbara görevi mi görüyor bu kameralar?

     Geçmişte yetkililer, sabit kameraların olduğu bölgelerde kazaların azaldığını söylemişti.

     Ülkemizde trafikteki kazaların/ çarpışmaların ve dolayısıyla ölümlü kazaların azalacağına tam tersine artış göstermesine, bu yıl geçmiş yılları da geride bırakıyor oluşuna bakınca, artan trafik cezalarının ve sabit kameraların pek de bir işe yaramadığını söylemek lazım.

     Altyapıya gereken önemi vermedikten, ülkede trafik bilinci yerleştirmedikten, trafiği bir sorun olarak görüp de kapsamlı olarak ele almadıktan sonra, cezalarla kazaları önleyemeyeceğimiz apaçık ortada.

     100 bin civarında insanın defalarca sabit kameralara göz göre göre yakalanıyor olması da tuhaf bir durum.

     Orada kamera olduğunu biliyorsun, öncesinde uyarı levhası da var ve yine de gidip yakalanıyorsun.

     Gerçekten de araştırmaya muhtaç, tuhaf bir durum…   

     Bir yılda 100 bin civarında sürücü sabit kameralara yakalanıyor ve 180 milyon TL civarında bir para birikiyor.

     Ne tatlı bir kumbara… Sabit kameralar adeta para basıyor.

     Ben bu sabit kameralara çok sıcak bakmasam da mademki monte edilmiş, mademki buralara gönüllü yakalanan 100 bin kişi var, siz de bir zahmet o 180 milyon TL’yi toplayın.

    Yani bu ekonomik krizde “vatandaşlardan bu parayı alın” demek içimi acıtıyor olsa da sonuçta sürat yapılmaması gereken yerde yapılan süratten dolayı ceza kesildi.

   Hükümet, halk için yapılacak bazı işlere para bulamazken, orada 180 milyon TL’nin yatıyor olması yazıktır.

    Ne acı, devlet alacağını bile tahsil edemiyor, buna formül de bulamıyor.

    Belediyeler, kendilerine ciddi bir pay verilmesi şartıyla toplanamayan sabit kamera cezalarını tahsil etmeye talip olmuş. Belediyeler bu parayı tahsil edebileceğini söylüyor ama merkezi hükümet kendisi cezaları toplayamadığı gibi yerel yönetimlere de kaptırmak istemiyor.

    İşin başka bir tarafı daha var, geçmişte de gecikmeler olmuştu ve bazı tuhaf şeyler yaşanmıştı.

    Sabit kameraların önünden süratle geçen ve kendisine ceza gelmeyen bazı vatandaşlar da bu kameraların ya bozuk ya da devrede olmadığını zannediyormuş. Dolayısıyla da buradan defalarca süratle geçiyormuş.

   Peki sonra ne oluyormuş? Tabii o kişilere birikmiş yığınla ceza geliyormuş.

   Böyle konular basına yansımıştı, “Ben bu parayı nasıl öderim, neden zamanında getirmesiniz de birikirdiniz?” diye sormuştu o vatandaşlar.

   Yani neresinden bakarsanız bakın, devlet ciddiyetiyle bağdaşmayan bir durum.

   Hani çok söylenen, klişe bir söz var ya; “Hangi işinizde hayır vardır?” diye.

   İşte tam o hesap, yani bu sabit kamera cezaları meselesine baktığınız zaman gerçekten de insanın “Hangi işinizde hayır var” diyesi geliyor.