İngiliz’in  dünyadaki sömürgelerine bakıp bakıp ne deniyordu bir zamanlar?  “Güneşin hiç batmadığı  imparatorluk!”

   İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyayı saran milliyetçilik akımları karşısında artık imparatorlukların da ayakta duramayacağı gerçeklerde sömürge ülkeleri birer birer bağımsızlıklarını ilan ettilerdi.

   İngiltere buna hazırdı. Kendinden ayrılan ne kadar sömürge varsa  hepsini de “Commonwealth” yani “İngiliz Milletler Topluluğu” dediği kendi icadı siyasi kuruluşunun kapsamında tutmayı başarmakla kalmadı. Sonrasında da daha uzun süre devam edecek olan sosyoekonomik ilişkilerini hep canlı tuttu.

   YERİ GELDİ yazayım: İngiliz Sömürge İdaresi’nden kalan teamül içinde trafikte hâlâ “sağa” geçemedik!    

   Solu kullanıyoruz ki öteki bazı eski İngiliz sömürgelerinde de durum farklı değil.

   BU sorunun ilgili ülkelerin ekonomilerini nasıl etkilediğinin en açık seçik örneği ise hâlâ dünya araba üretiminde hem  sol  hem sağ direksiyonlu üretimleridir ki İngiliz ekonomisi bu sayede terk etmiş olsa da eski kolonileriyle olan ekonomik ilişkileri nedeniyle sağ direksiyonlu arabalar üretimlerinden büyük kazançlar elde ettiydi.  Konuya dönüyorum:                                                                                                                                                                 

***

   SON dönemlerde her gün bir ikisinin daha görüşleriyle katıldığı tartışmalarda Kıbrıs’a siyasi çözüm statüsü uydurup hatta modellerini de çizenler yine artıverdiler!

   Genelde görüşlerini seslendirenler önce “iki devletli çözüme” tu kaka diyorlar ki tezlerinin gücü artarken ayakları da yere bassın!

   NE var ki beyhude bir çaba. Çünkü tam da şu zaman dilimi içinde İsrail Gazze’yi bombalarken bile ilgili yorumcular kalıcı barışın ancak “iki devletli çözümle” sağlanacağını söylemektedirler.

   ARTI dünyanın öteki bölgelerinde de benzer çatışmalar söz konusu olduktan ki her zaman  bir tarafın  diğer tarafın topraklarını gasp etmesi üzerine gelişmektedir bu savaşlar, iki ayrı devlete dayanan çözümler barışçı yaklaşımlar olarak gelmektedirler gündeme!

   NE VAR Kİ sorun Kıbrıs’a geldi mi sanki asırlardır bu Ada’da Türk ve Rum halkları federal sistemle yönetiliyorlarmış da ansızın “Barış Harekâtı” gerçekleştiği ve akabinde adaya T.C.’den nüfus kaydırmaları olduğu için yeni sorunlar yaratıldı deniyor. Ki bu iddianın sahipleri Rumca su demesini bile bilmezler.

   BUNA karşılık neredeyse “Türkiye Ada’ya kaydırdığı nüfusu ile Kıbrıs Türklerini asimile etmeye çalışmaktadır” diyecekleri kadar da uyduruk görüşler ortaya atıyorlar.

   ÇOK gereksiz ve yanlış görüşleri Kıbrıs siyasi sorunu gibi ciddi bir konuda harcılem fantaziler haline dönüştürmek zarardan başka kâr değildir!