Bazı siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu 25 Kasım Organizasyon Komitesi, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü" nedeniyle Lefkoşa'da yürüyüş düzenledi.
Yürüyüş saat 16.00'da Kumsal Park önünden başlayıp, Cumhuriyet Meclisi önünde son buldu. Meclis önünde okunan ortak bildiride kadınların devlet ve hükümet yetkililerinden talepleri dile getirildi.
Yürüyüş sırasında “Gericilikten Korkma, Geç Kalmaktan Kork”, “Direniş İsteyen Forvete Gelsin”, “Özgürlüğü Seven Defansa Gelsin” sloganlarının yer aldığı pankartlar taşındı; “Kadın Cinayetleri Politiktir”, “Koruma, Aklama, Yargıla” sloganları atıldı.
Eylemde Filistin’de ölen kadın ve çocuklar için mum yakılarak, “Gazze’ye özgürlük” talebinde de bulunuldu ve Filistin’le dayanışma vurgulandı.
Ortak açıklama
Meclis önünde okunan ortak açıklamada şunlara yer verildi:
“Toplumumuzun çağdaş, lâik ve demokratik yapısına yönelik saldırılara karşı direnen örgütler ve bireyler olarak, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'nde bir kez daha yan yanayız. Ülkemize dayatılan muhafazakârlaştırma politikalarına ve ataerkil zihniyete karşı ‘Asla Yalnız Yürümeyeceksin’ diyerek, dayanışma içinde mücadeleye devam ediyoruz.
Devletin sosyal politikalar alanından geri çektirildiği, yoksullaşmanın derinleştirildiği, dinsel gericiliğin ve toplumumuza yönelik sosyal mühendislik politikalarının sistematik şekilde empoze edildiği bu çarpık düzen, en başta biz kadınları hedef alıyor. Ekonomik rant ve siyasi hesaplarla, toplumun en kırılgan kesimlerini devletin sosyal desteğinden mahrum bırakanlar, kaynakları, koruyucu-önleyici politikalar yerine özel şirketlere peşkeş çekerken, ülkemiz günde 3 kadının şiddete maruz kaldığı bir yer haline geldi.
Sosyal hizmetler yerine Din İşlerine bütçe ayıran, Sığınma Evi açmak yerine İlahiyat Koleji açmaya kalkan, ders kitaplarına müdahale ederek çocuklarımızı yobazlığa teslim etmeye çalışan, hastane, okul, yol yapmak yerine Külliye yapmaya devam eden, rant uğruna ekolojik sistemimizi talan ederek inşaat sektörünü semirten ve topraklarımızı yabancılara satan zihniyet yurt hakkımızı da gasp etmeye devam ediyor.
Gazetecilere getirilen ceza davalarıyla yalnızca basını değil; toplumu susturmaya çalışanlara, ‘Baskı varsa, direniş de var’ diyerek düşünce ve ifade özgürlüğünün bizler için olmazsa olmaz olduğunu buradan bir kez daha hatırlatıyor, aynı fikirde olalım ya da olmayalım kimsenin yazdığı bir yazıdan yahut söylediği bir sözden hapis istemiyle yargılanmasını asla kabul etmiyoruz.
Öte yandan, yakın coğrafyamızda İsrail’in sayısız savaş suçu işlediği, soykırım boyutuna varan saldırıları karşısında Filistin halkı ile dayanıştığımızı belirtmek istiyoruz. Kadınların olağan zamanlarda uğradığı eşitsizlik, ayrımcılık ve şiddetin savaş dönemlerinde çok daha derinleştiğini ve arttığını savaş deneyimi yaşayan kadınlar olarak çok iyi biliyor, Filistinli kız kardeşlerimizle yürekten dayanışıyoruz.
Her bir bireyin dili, dini, etnik kökeni, cinsiyeti ya da cinsel yönelimi dolayısıyla ayrımcılığa maruz kalmadan yaşamasını savunan bizler, emeğimizi ve bedenimizi sömüren, canımızı tehdit eden, toplumumuzun çağdaş, laik ve demokratik yapısına saldıranlara ‘Dur’ demek için bir kez daha yürüyor ve taleplerimizi haykırıyoruz:
Her bölgeye Kadın Sığınma Evleri ve Şiddet Önleme-Danışma Merkezleri açılsın.
Polis Şiddete Müdahale Birimi tüm ilçelerde kurulsun ve etkin başvuru alacak şekilde yapılandırılsın.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi'nin eksik kalan birimleri açılsın.
‘Alo 183’ İhbar Hattına altyapı kazandırılsın ve vardiyalı sisteme geçilsin.
2011 yılında mevzuatımızın bir parçası olan İstanbul Sözleşmesi'nin (Avrupa Konseyi Kadına Yönelik Şiddet ve Ev içi Şiddetin Önlenmesi) ilgili tüm kurumlar tarafından uygulanması sağlansın.
Din İşleri ve Vakıflar İdaresine ayrılan bütçe Sosyal Hizmetlere tahsis edilsin.
İnsan haklarına ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dair dersler müfredata dâhil edilsin. İlkokuldan başlayarak cinsiyetçi ve ayrımcı ifadeler ders kitaplarımızdan çıkarılsın.
Hamile kadınların işten atılmasının yasaklanması başta olmak üzere kadınların doğurganlık hakları derhal güvence altına alınsın. Doğum kontrol yöntemlerine, Smear testlerine, HPV aşılarına erişim ücretsiz hale getirilsin. Kamu hastanelerinde kürtaj hakkına ulaşım sağlansın.
Doğum izni yerine her iki ebeveynin de dönüşümlü kullanabileceği şekilde ‘Ebeveyn İzni’ yasallaşsın. Hem kamu hem de özel sektörde kadınların maruz kaldığı cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldırılsın.
Özel sektörde sendikalaşmanın önünü açacak düzenlemeler derhal hayata geçirilsin.
Kamusal kreşler ve etüt merkezleri yanında nitelikli yaşlanmayı mümkün kılacak yaşlı bakım merkezleri, kamusal aşevleri ve çamaşırhaneler açılsın.
Çocuk İzlem Merkezleri kurulsun.
Din İşleri Başkanı Ahmet Ünsal derhal görevden alınsın, anayasal düzenimizi tehdit eden faaliyetlerinden ötürü, kendisine verilen istisnai vatandaşlık iptal edilsin.
Mülteci ve/veya insan ticareti mağduru olan kadınların, toplumda eşit şekilde muamele görmesi, temel insan haklarına erişimi, onurlu bir yaşam sürdürebilmeleri ve yaşadıkları topluma uyum sağlayabilmeleri için yasal ve kurumsal düzenlemeler uygulamaya geçirilsin.
Eğitim Bakanlığı tarikat örgütlenmelerine karşı gereken denetimleri yaparak, çocukların maruz bırakıldığı istismarı engellemek için derhal harekete geçsin. Okullardaki din dersleri, çocukların soyut düşünce yeteneklerinin geliştiği çağlarda, zorunlu değil seçmeli şekilde müfredata dâhil edilsin.”
Ortak açıklamaya şu kuruluşlar imza koydu:
"Alevi Kültür Merkezi, Alevi Kültür Vakfı, Anonim Gençlik, Bağımsızlık Yolu, Baraka Kültür Merkezi, Basın-Sen, BES, CTP Kadın Örgütü, CTP Gençlik Örgütü, ÇAĞ-SEN, Girne Düşünce Derneği, HAKSEN, İnsan Hakları Platformu, Kadın Eğitimi Kolektifi, KAYAD, Kuir Kıbrıs Derneği, KTAMS, K.T. Gazeteciler Birliği, Kıbrıs Sanatçı ve Yazarlar Birliği, KTÖS, KTOEÖS, Kıbrıs Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği, Özgür ve Asi, Sivil Toplum İnisiyatifi Derneği, SOL Gençlik, SOL Hareket, TDP TOCEK, TDP Gençlik Örgütü".