Tasarruf etmek, aşırı harcamadan kaçınmak, tutumlu, idareli ya da muktesit olmak… Bir cümle içerisinde hepsi aynı anlama gelen kelimeler kullandım… Tasarruf edenle, tutumlu olanla cimriyi ya da...

Tasarruf etmek, aşırı harcamadan kaçınmak, tutumlu, idareli ya da muktesit olmak… Bir cümle içerisinde hepsi aynı anlama gelen kelimeler kullandım… Tasarruf edenle, tutumlu olanla cimriyi ya da başka bir deyişle hasisi birbirine karıştırmayın… Birbirine karıştırıp da tasarruf edeni ayıplamayın, kınamayın… Tasarruflu, tutumlu olmak iyi bir şeydir, faydası var zararı yoktur. Tutumlu, idareli olmak, ileride zor günlere karşı tedbirli olmak, zorda kalmamak için iyi bir davranıştır. Kazancını aşacak şekilde harcamalar yapıp da zora girmektense tasarruflu olmak daha iyidir… Tasarruf ederken illaki bir yerden toplu ya da büyük para kesmek/kısmak gelmesin aklınıza… Zaman zaman, küçük küçük gibi görünen ama toplamda büyük rakamlara yükselen harcamaları kontrol altına alabilmek de iyi bir tasarruf yöntemidir. Birçok küçük harcama için “Bunu kessem neye yeter ki?” demeden bu küçük harcamaları da kesebilmelidir kişi, toplamda büyük rakama ulaşmaması için… Bunları neden anlatıyorum acaba? Kişiler özelinde anlattığım bu tasarruf modelini devlete uyarlayacağım da o nedenle… Şu sıralar hükümet edenler, ülkeyi yönetenler, “deprem katkısı” adı altında vatandaşın maaşından kesinti yapmak ve bazı ek vergiler getirmek istiyor. Buna karşılık da birçok vatandaş yapılmak istenene karşı çıkıyor… Bu karşı çıkışın iki nedeni var; birincisi hükümet edenlere olan güvensizlik, diğeri de hükümet edenlerin tasarruf ettiğini görememek… Sivil toplum örgütleri, sendikalar; sürekli olarak hükümet edenlere “Siz de tasarruf edin” diyor. İzaz ikram kaleminden, benzin parasından, yurt dışı gezilerden, yurt dışı temsilciliklerden, partizanca istihdamdan, gereksiz danışmanlardan, yandaşlara kıyaklardan, bazı kesimlere vergi bağışından vazgeçme çağrısı yapılıyor… Başka şeyler de var tabii… Bazı tedbirlerle devletin gelirlerini artırma, kayıt dışılığın önüne geçme, teşviklerin istismarını önleme, kazancını gizleyenleri tespit etme gibi… Yani gelir getirici pek çok şey var ama ben başta saydığım “tasarruf” türü tedbirlere dönmek istiyorum. Bazı yetkililer, izaz ikramı, benzin parasını kısmakla, yurt dışı gezileri iptal etmekle, gereksiz istihdamları durdurmakla falan çok bir para elde edilemeyeceğini söylüyor. Bunların devletin gereği olduğunu belirtip, bu gibi tasarruf çağrılarını “popülizm” diye niteliyorlar… İşte tam burada; en yukarıda söylediğim, “küçük küçük gibi görünen harcamaların toplamda büyük rakamlara ulaştığı” gerçeğine dönüyoruz. O kadar fazla, o kadar aşırı ve o kadar gereksiz harcama kalemi var ki; bunların toplamı büyük paralara denk geliyor. “Aman bu parayla ne yapılabilir ki?” denilmemeli, her kuruş ile bir şey yapılabilir, hele bunları bir havuzda biriktirdiğinizde ciddi rakamlara ulaşabilir… Ekonomistler, bu ülkede “kendi kendimize yetmemizi sağlayacak kadar” para olduğunu söylüyor ama bu para ya çarçur ediliyor ya da toplanması gereken yerden toplanamıyor… Bir şekilde bir yerden, vatandaşın da görebileceği ve ikna olabileceği tasarruf tedbirleri alınmalıdır. Güven meselesi de var ya; ülkeyi yönetenlerin görünür olacak tasarruf çalışmaları, onlar için samimiyet sınavı niteliği de taşıyor. Bunu yaparak samimi olduklarını kanıtlama, samimi olduklarını gösterme imkânı yakalayabilirdiler. Ancak onlar bunu yapmaktan kaçınıyor, şatafatlarından vazgeçmiyorlar, özveriyi hep halktan bekliyorlar, üstelik de bunu yasayla, zorla yapmaya kalkışıyorlar. Halbuki bu ülkeyi yönetenler; sorsalar kendi kendilerine “Bu halk bize neden güvenmiyor? Böylesine zor zamanda bile neden tepki koyuyorlar?” diye. Kendilerine aynada bir bakabilseler, “Biz bu güvensizliği nasıl kırabiliriz?” diye sorabilseler keşke kendi kendilerine… Bunu yapmadıkları sürece kimse onların yardım çağrılarına, maaş kesintisi çabalarına onay vermeyecek… Bunun nedeni “yardım etmek istememek” değil, onlara güvenmemektir. Mesela bu kadar acının ve sıkıntının içinde dahi, “kabine değişecek” söylentileri ayyuka çıkıyorsa, kim bakan, kim müsteşar, kim müdür olacak, kim gidecek kim gelecek meseleleri, kavgaları yapılabiliyorsa, bunca dert içinde bunlar konuşuluyorsa, nasıl güvensin insanlar onlara?    

20 Mart 2023