Fotoğraf: Serhat KALIN

Kıbrıs Türk Ticatet Odası (KTTO), Asgari ücret ve çalışanların alım günün korunmasıyla ilgili görüşlerini paylaştı.
KTTO, konuyla ilgili bir basın toplantısı düzenledi.
Oda, asgari ücret artışlarının, Kuzey Kıbrıs’ta alım gücünü korumanın tek çözümü olarak görülmesinin yanlış olduğunu açıkladı.
“Asgari ücret ve kamu maaşlarının sürekli yükselmesi, pahalılığa çözüm değildir” denilen açıklamada, asgari ücret ve kamu maaşlarının sürekli yükseltmesinin, KKTC ekonomisinin sonunu getireceğine değinildi.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
“Kıbrıs Türk ekonomisi çeşitli sorunlarla mücadele ederken ortaya çıkan “hayat pahalılığının maaş ve ücretlere yansıtılması” tartışmaları yeniden gündeme gelmiştir.
Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor: Maaş ve ücret artışları, Kuzey Kıbrıs’ta pahalılıkla mücadeleye ve alım gücünün korunmasına tek çare olarak görülmektedir.  Bu yanlıştır. 
Maaş ve ücret artışları çalışanların alım gücünü koruyan bir araç olarak görülürken, maaş ve ücret artışlarının pahalılığı artıran nedenlerden biri olduğu göz ardı edilmektedir. 
Pahalılığının büyük ölçüde yurtdışı nedenlerden kaynaklandığı bilinirken, Kıbrıs Türk Ticaret Odası, pahalılığın yerel nedenleri de olduğunu dikkate alarak daha kapsamlı bir ekonomi yönetimi ile denetim altına alınabileceğine inanmaktadır. 
Bugün, pahalılığa karşı alınabilecek önemleri konuşmak ve bu arada asgari ücrete yapılması gündemde olan artışın ekonomik hayatımıza yapacağı etkileri değerlendirmek amacındayız. 
Asgari ücrete veya kamu görevlilerinin maaşlarına son dört ayda yaşanan hayat pahalılığının tam olarak yansıtılması halinde ülkemizdeki maaş ve ücretlerin çevre ekonomilerine göre ciddi oranda yükseleceği, bunun ise ekonomimiz tarafından üretilen mal ve hizmet fiyatlarına yansıyarak genel fiyat seviyemizi de Güney Kıbrıs ve Türkiye gibi ülkelerinin oldukça üzerine çıkaracağı tartışılamayacak bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Hayat pahalılığını asgari ücrete olduğu gibi yansıtılması durumunda, Ocak 2024’te 915 dolar seviyesinde olan asgari ücret Eylül 2024’te 1,190 dolara yükselecektir. 
Bunun hizmet ve ürün fiyatlarına yapacağı etkiyi herkes tahmin edebilir. 
Fiyatlardaki aynı orandaki artışın ülkemizin rekabet gücüne vuracağı darbeyi de kolaylıkla hesap edebiliriz. 
Bu durumda alış-verişlerin Güney’e kayması hızlanacak, KKTC’deki işletmeler Güney Kıbrıs ile rekabet edemez duruma gelecektir.
Ücret seviyesindeki bu artışın, 70 bin kadar çalışma izinli çalışanımızın sayesinde yurtdışına gönderilen kaynak transferini büyüteceği de âşikardır.
KKTC ekonomisi, bu artışla güç kazanmayacak; güçsüzleşecektir.
Aslında sorun asgari ücret değil, bir bütün olarak maaş seviyesinin yükseltilmek istenmesidir. 
KKTC Meclisi, iktidarı ve muhalefetiyle, oy birliği ile geçirdiği bir yasa ile 2024 yılında hayat pahalılığı ödeneğinin dört ayda bir verilmesini yasa hükmü haline getirmiştir. 
Bu kararın yanlışlığı her geçen günle birlikte biraz daha iyi anlaşılmaktadır. Kamu görevlilerinin maaşlarında bu artış, diğer maaş ve ücretlerdeki artışları da tetiklemekte ama az önce vurguladığımız gibi bu artış piyasaya büyük bir pahalılık olarak yansımaktadır. 
Bu artış için kullanılan kaynaklar, piyasadaki fiyat artışlarını kontrol altına almak için kullanılabilirse bundan hem maaş ve ücreti ile geçinenler kazançlı çıkacak, hem de piyasamızın rekabet gücü artırılmış olacaktır. 
Artan rekabet gücü kaynak girişini artıracağından gerçek refah artışları için de kaynak oluşturabileceğiz. 
Bu yanlıştan dönmek de bir erdemdir. Çağrımız, Meclisimizin ivedi olarak toplanarak bu vahim hatadan dönülmesini sağlayacak kararları almasıdır.
Bu durumda pahalılığı kontrol altına alabilmek için hayat pahalılığını büyük ölçüde tetikleyen akaryakıt ve elektrik fiyatlarını kontrol altına almaya çalışmak gibi bir yükümlülüğümüz vardır.
Akaryakıt ve elektrik, hayat pahalılığı sepet ağırlığında yaklaşık  %13 dolaylarında bir ağırlığa sahiptir. Bu doğrudan yapılan etkinin yanı sıra diğer kalemlere yaptığı etkileri de dikkate alarak akaryakıt ve elektrik fiyatlarının analiz edilmesi, maliyet oluşturan unsurların ayıklanması ve bu fiyatların minimize edilmesi zorunluluğu vardır.
Bu bağlamda aklımıza ilk gelen Fiyat İstikrar Fonu’nun bu amaçla kullanılmasıdır. 
Devlet denetiminde olan bu ürünlerin fiyatlarının daha kapsamlı bir şekilde analiz edilmesi ve fiyatı düşürücü unsurların saptanması da ciddi bir etkiye sahip olabilecektir.
Hayat pahalılığı sepet ağırlığında önemli paya sahip ürünlerin; akaryakıt, elektrik, gaz, su, hububat, süt ve süt ürünleri, mobil iletişim gibi fiyatları devlet denetiminde olan ürünler olduğu görülmektedir. Devlet kurumları, bu ürünlerin fiyatlarının baskı altında olması için gerekli etkin çalışmaları ortaya koymalıdırlar.
Hepimiz biliyoruz ki hane halkının en büyük harcama kalemleri eğitim ve sağlık ile ilgilidir. İnsanlarımızın yaşam olanaklarını kısıtlayan bu alanda yaptıkları verimsiz harcamalardır. 
Devlet, kamusal nitelikli eğitim ve sağlık hizmetlerini etkinleştirerek, insanlarımızın hayatlarını kolaylaştırırken hayatı da ucuzlatabilecektir ve alım güçlerini artırabilecektir.
Devletin, ürünler piyasaya çıkmadan aldığı peşin KDV ve stopaj gibi uygulamalar, ürünlerin fiyatlarını doğrudan etkilemektedir. Bu tür uygulamalardan vazgeçilmesi halinde fiyatlarda %10 dolaylarında bir düşüş olacağını belirtmek istiyoruz.
Kamu harcamalarının, devlet dairelerinde boşa harcanan zaman ve kaynağın pahalılığın esas ve kalıcı kaynaklarından biri olduğuna da dikkatinizi çekmek isteriz.
Devlet dairlerinde boşa harcanan her kuruş ve her saniye, halkımıza pahalılık olarak geri dönmektedir. Bir kuruşluk bir mal ithalatı için iki kuruşluk emek harcamamız durumunda bu malın maliyetinin üç kuruş olacağını bilmek için alim olmaya gerek yoktur. 
Pahalılıkla mücadele, kamu yönetiminde alınması zorunlu olan önlemleri de kapsamak zorundadır.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası üyeleri rekabetçi bir ortamda var olarak halka en iyi ve en ucuz hizmeti sunmak için çalışmaktadırlar. Özellikle halkımızın sıklıkla tüketmiş olduğu ürünlerin piyasamızda çok farklı marka, kalite ve fiyatta alternatifi bulunmaktadır. Bu alternatifler tüketicilere bütçelerine göre hareket etme olanağı sağlamaktadırlar.
Bizler rekabet ortamının gelişmesinden rahatsız olacak bir durumda değiliz.
Rekabet ortamını güçlendirmek için kamu yönetimine de her türlü desteği vermeye hazırız. 
Bugünlerde tartışmakta olduğumuz hayat pahalılığı ödeneği ve asgari ücret sorununa yaklaşım bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Asgari ücreti ve kamu maaşlarını sürekli olarak yükseltmek, bizi pahalılığa karşı korumayacak, tam tersine KKTC ekonomisinin sonunu getirerek pahalılık ve enflasyon sarmalını daha da derinleştirecektir. 
Bu kapsamda bir değerlendirme için çok daha fazla veriye ve bu verilere dayalı analizlerle oluşacak bir yol haritasına ihtiyaç olduğu da açıktır.
Bizi refaha ve huzura kavuşturacak yol da aslında budur.
Her zaman belirttiğimiz gibi bir kez daha belirtmek istiyoruz ki: Kıbrıs Türk Ticaret Odası, bu kapsamdaki çalışmalara bütün gücü ile katkı koymaya hazırdır”.

Editör: Erol Kanlıada