Elli yıldır bu ülkede Rum’un Güney’e kaçarken arkasında bıraktığı malının mülkünün üzerinde dövünüp tepişiyoruz!                    

   İster yasal ister gayrı yasal olsun. Çoğu zaman doymak bir iştaha ile “Rumun malı” dediğimizi yağmaladık da ganimetledik de hâlâ devamdayız!

   BAZEN gasp ettik bazen kulpunu uydurup tapulu mülkümüz haline getirdik! Aldık da çaldık da sattık da!           

   Bitmez gibi görülen bu servet uğruna piyasalar da oluşturduk rant ekonomileri de!

   Ve elli yılın sonunda artık gökten Tanrının tapu kadastro memuru “hazret” de gelse içinden çıkamayacağı kaotik bir “Rum mülkleri sorunu” yarattık, bitip tükendi dediğimiz yerde de Maraş’ı açtık, durun bakalım ne olacak?

***

   DOĞRUSU “Rum mülkleri” konusunda 1974 Barış Harekâtı sonrasında iyi sınav vermedik!

   Şöyle ki sadece Güney’den Kuzey’e göç eden yurttaşlarımızın “taşınmaz mal mülkleri” değil…     

   Ayaklarımızın altına serili bu bitmez tükenmez gibi serveti görüverince ansızın idrak ki meğer Kuzey’de ikamet eden yurttaşlarımızın da Güney’de öylesi malları mülkleri varmış!..

   Kİ elli yıldır onlar da Güney’den Kuzey’e göç eden göçmen kardeşlerimiz gibi, kaçan Rumların arkalarında bıraktıkları taşınmazlarını “haklarımız” dediklerince ala sava, sata hâlâ sonunu bulamadılar!  

   ŞÖYLE ki “mal mübadelesinin, eşdeğer olayının” bir iki yılda bitmesi gerekirdi ama bu kez de Kuzey’deki Rum mülkleri eşi benzeri görülmedik sahtekârlıklarla “al sat-Sat al” derken… Geldik Maraş’a! Durun bakalım bu kez de Maraş’ta neler olacak?

***

   VE İŞTE TAM BU SIRADA KKTC de bir yeni sorun peyda oldu! Kaç gündür medya manşetlerinde ayazlatılıyor. Ki aslında yazılıp anlatılanlar tam yüz karamız olaylar!”      

   Düşünün, memlekete devasa bir hastahane yahut okul yapılacak ama tahsis edilen arazinin ya istimlak edilecek bir karışlık yeri kalmamış yada istimlak bedeli için ödenecek meblağ, “hakkın” da ötesinde resmen “gasp edilmiş!”

   Meğer Anayasamızı bile “devletin Kamu yararına yahut alt yapısına yönelik yatırımlarına bile kolaylık sağlattıracak bir düzenlemede değil, aşılması gereken yığınla zorluklarla doldurmuşuz!  

   Elin Rumundan kalmış da olsalar da şu anda kimin üzerinde tahsisli yada koçanı kimin üzerindeyse; önce o şahsa yada şahıslara o bir karışlık toprak parçasının geçin sadece istimlak edilecek yerinin bedelini değeririnin kat katı parasal tazminatı ödenmektedir!

   Kİ BUNDAN yıllar önce tanık oluyordum. Lefkoşa Mağusa anayolu üzerinde trafiği rahatlatacak istimlak edilmesi gereken üstelik Rum’dan kalma üç beş karışlık toprak parçası için istenen tazminatıyla, söz konusu Mağusa Lefkoşa yoluna bir yol daha eklerdiniz!  Sanki talep edilen ve kamu yararına kullanılacak o bir karışlık arazi parçası yedi sülalesinden kalma ata yadigârıymış gibi!

***

   “EFENDİM yasalarda boşluklar” varmış yada “Anayasadaki hüküm düşünülmeden konmuş” falan…

BU ülkede üzerinde saltanat sürülen, çoğu zaman “ganimet” olan topraklar, kişilerin zimmetlerine sadece “tapu kaydıyla” geçirilmekle kalmadı!..

   BİR DE Anayasal güvenceye bağlandı ki son olayda görüldüğü gibi istimlak edilmesi gereken yerler için   mahkemeye baş vurulsa bile “kamu yararına yatırımda bulunacak koca devlet de olsa tek karışına bile dokunamasın, inşaata devam edemesin, mahkemelerden asla çıkamayacak emirleri beklemelisin” hükmünü yer!        

***

   VAY BE! İşte bu ülkede devletin bir okul bir hastahane inşa edebilmesi o kadar zordur! Sırat köprüsünü aşmaktan beterdir!            

   Kİ “ben” derken imtina ediyorum ama evet “ben” hasbelkader bir gazeteci olarak   yıllar yılı bu ucube kararlara,  gasplara, Rum mülkleri üzerinde oynanan oyunlara, “eşdeğer puanları uydurmacaları ile gerçekleştirilen Rum malları yağmalarına”  karşı  (hasbelkader) bazı günlük gazetelerindeki  “köşe yazılarımda” polislik olacak inatla “bu hırsızlığa, yağmaya soyguna son verin” diyordum da gördüğüm tek karşılık “eşekliğine doyma” lafları oluyordu, anlamı ise “şikâyet edeceğine sen de yap sen kap sen çal” idi!  

   PEKİ NEYDİ o “eşekliğim? Barış Harekâtından hemen sonra herkesler “Rum malı, ganimet” diye diye deveyi hörgücü ile yutup yerlerken, benim anahtarları avucuma konan Rum evlerine değil; bir kiralık evine taşınmamdı  da “eşekliğine doyma” dedilerdi bana!  

***

   FAKAT “Kamu yararına yatırım yapacak devletin önüne” bu ucube yasaları koyamazsınız!.

   Bu konuda Sn. Arıklı’nın feryatları, isyanları arşı alada patlıyor ama başta Meclis olmak üzere olay “sadece izleniyor!” Oysa utanılmalıdır!

   Ki hâlâ bu çarpıklığı bizatihi kendileri bağıra çağıra protesto ettikleri halde yıllar yılıdır Meclis’te bir değişiklik kararı çıkartmayı bile beceremediler bundan dolayı töhmet altındadırlar!…

   NİTEKİM bakın ne diyor o yasada: “Kamulaştırma ve el koyma başlıklı 41. Maddenin 6. Fıkrasında: “İlgili kişi bu madde kuralları ile ilgili olarak mahkemeye başvurma hakkına sahiptir ve böyle bir başvurma kamulaştırma işlemini durdurur!”

   NİTEKİM yıllardır bu hükme bağlı olarak yaratılan anomaliyi bile değiştirme gereği duymamışlar ki şimdilerde ellerindeki yalama şekeri bitmiş gibi çocuklar gibi hünkürüyorlar!

   OYSA bu ülkede halkın yararına kullanılması gerekirken ne kadar “anomali” haline getirilmiş kanuni hüküm varsa hepsinin tek sorumlusu “Meclistir, karar alamayan vekilleridir!”

BU nedenle sürekli “Başkanlık sistemine” geçin diyoruz!