Eskiden insanlar çok uzun boylu konuşmazlardı. Varsa anlatacakları, bir iki cümlelik deyimlerle geçiştirirlerdi. “Deve dengi dengiyle kalkar” lafı da onlardan biriydi.
BARIŞ Harekâtı’ndan sonra ayaklarımızın altına serili Rumdan kalan mülkler nedeniyle bu “develerden oluşan “dengeleri” çok şaşırdıktı! Çapımızla siyasi koşullarımızın üzerine çıkar mesela Rumdan kalanlara bir okul eklemekte bile zorlanırken, tutun ki “DAÜ gibi bir üniversite kurduktu.
***
PEKİ ama öğrenci sorununu nasıl halledecektik? Onu da Türkiye çözdüydü. Ki yeni yeni sınırlarını aşıyor Afrika’nın Somali gibi Müslüman ülkelerinde yatırımlar oluşturuyor bir yandan da DAÜ’ye Somali’den Libya’dan öğrenci kaydırırken geçen zaman içinde Nijerya’ya kadar uzanan ülkelerin öğrencileri giderek artan sayıları ile artık bizlerle birlikte oluyorlardı... Ki öğrenci yurtları da yetmediğinde, Mağusa’daki evlerin araba garajlarını oda haline getirip bu öğrencilere kiralıyorlardı!
OYSA o güne kadar bizim “Cemil arap”larımızdan, Tayfun’dan ve aramızdaki bir iki esmer kişiden başka tanıdığımız yerli insanımız yoktu…
***
SONRA NE OLDU? Kantarın topuzu kaçtı! Durum vaziyetler ortada.
Mesela artık sayıları o kadar arttı ki dağı taşı emirlerine “iş yeri” diye düzenleseniz, bir iki DAÜ daha kursanız artık nasılsa bizlerden birileri olarak içimizde kök salıp “argasti otu” gibi yayılan bu “kayıtlı ve ikametleri belli öğrencileri rehabilite edemezsiniz çünkü olay çapımızı çoktan aştı!”
ASLINDA rehabiliteye de gerek yoktur çünkü artık onlar kendilerini rehabilite edecek beceri sahibi oldular! Ki her türlü iş yerinde işçilik de yapıyorlar, kendi işlerini kendileri de kuruyorlar… Yani aklınıza ne gelirse işleri iş! Ki araya “uyuşturucu madde” işleri ile “fuhuşu”, “hırsızlıkla dolandırıcılığı” falan da katarak! Yani ne?
***
BOYNUZ KULAĞI GEÇTİ: Çünkü ülkede “Afrikalı öğrenciler” yanı sıra bir de “yabancılar” sorunu patladı. Ruslar, Ukraynalılar, Yahudiler, Arap ülkelerinden gelenler falan…
KIBRIS gibi bir adaya hele tanınmamış Kuzey Türk Devletine yönelik bu “yabancılar akışını” anlamakta zorlanırken, onların babalarının çiftliğine yerleşir gibi büyük bir rahatlıkla toprak ve emlâk alış verişlerine bile başladıklarına tanık olmak, olanaları sineye çekmek kolay olmuyor çünkü hepsi de üçüncü ülkelerden “yabancılar!!” Yani “turist” bile değiller! Peki ne yapacağız?
Düşünmeye ne kadar erken başlar ne kadar erken tedbir alınırsa zararlarından o nisbette erken dönülecek.. Hadi Allah kolaylık versin!
***
KISACA TAKILDIĞIM: Son dönemlerde Sn. Erdoğan’ın ucuna sıkı sıkıya sarıldığı “yeni bir dünya ve Kıbrıs politikası” izliyoruz. Bölge barışının tesis edilmesi konusunda kararlı gözüken Erdoğan bu konudaki ilgili ülkelerle mutabakatının sonuçta Türkiye merkezli oluşturulacağının bilincinde hem komşusu hem de siyasi muhatabı olan Yunanistan ile yakınlaşmaya çalışıyor…
NE var ki galiba bu tasavvurun gerçekleşmesi için Kıbrıs sorunu yine tek ve en büyüğü olarak “engel” olmaya devam ediyor… Zaten bilinen gerçektir. Kıbrıs siyasi sorunu çözülmeden TC ile Yunanistan asla barışmaz! Kaldı ki ortada Meis adasından Ege adalarına kadar her iki ülkenin kıyılarında sürüp giden egemenlik tartışmaları var ki “Lozan Anlaşmasından” beridir devam ediyor…
***
“NİTEKİM” diyorum, son demeci ile Erdoğan gemileri yaktı köprüleri patlattı! Geri dönüşü olmayan bir çıkışla tüm siyasi inisiyatifi Yunanistan’la Kıbrıs Rum yönetiminin üzerine yıktı…
BEYANATINI okudunuz ya da işittiniz: “Çözüm için KKTC’nin tanınmasından başka seçenek kabul etmiyoruz” dedi.
BU şu demektir: Daha çok uzun süre KKTC çözümsüz kalacaktır. Yani biz olağan bir devlet değil, “seferberlik toplumu” olarak öyle geldik böyle gideceğiz.
Kİ YILLAR önce de ne zaman bu siyasi yapısallığımız söz konusu olsa “şu halde diyordum olağan ve siyasi yönden tanınmış bir devlet taklidinde “plan program tüzük ve yönetim yapısallığında bizim de olağanüstü bir siyasi sistem oluşturmamız gerekir…”
MESELA son günlerde KKTC’ye üçüncü ülkelerden gelen öğrencilerle başımız dertte ama onları aramızda rehabilite edecek devlet ağırlıklı ne siyasi ne ekonomik ne de ülkeler arası herhangi bir “tanınmışlığımızla” çalıştıracağımız kanunlarımız vardır…
Mesela KKTC üniversitelerinde öğrenim gören Afrikalı bir öğrenci bana ülkesinin adını söyledi haritada yerini bulamadım… Akşamdan sabaha devlet kurup devlet bozarlar!
LAFIN lafın kısası bir yandan Sn. Erdoğan Kıbrıs ihtilaflı sorunu çözmeye çalışırken bir yandan da bölgede “kalıcı barışı” sağlayacak siyasi bileşimleri bir araya getirmeye çalışıyor ama bu iş çok zor.
VE maalesef bu “çok zorun” faturasını da “siyasi yönden tanınmamış biz Kıbrıs Türk toplumu “cefasını” çekerek ödeyeceğiz…