Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, Meclis’te yaptığı konuşmada, herkesin kendi kaderiyle baş başa bırakıldığını vurguladı. Yükseköğretim, ekonomi ve narenciyeyle ilgili konuşma gerçekleştiren Tufan Erhürman, iki buçuk senedir planlama diye yırtındıklarına dikkat çekti ve “Herkes başının çaresine bakacaksa hükümet denen yapıya ne ihtiyaç var?” diye sordu.
“Komitelerin hızla sonuca ulaşmasını bekleyeceğiz”
Yükseköğretimin denetimi ve İstatistik Kurumu konusunda, Meclis Araştırma Komitesi önergesinin Meclis’ten oybirliğiyle geçeceğini umut ettiğini söyleyen Erhürman, komitelerin hızla sonuca ulaşmalarını bekleyeceklerini vurguladı. Ana Muhalefet olarak komitelerin yakından takipçisi olacaklarının altını çizen Erhürman, “Bu alanlar komiteye havale edildi diye komite çalışmalarını tamamlayana kadar beklememiz gerektiği anlamına gelmez” diye konuştu. Yükseköğretimle ilgili olarak KKTC Yükseköğretim Yasası’nı hatırlatan Erhürman, söz konusu yasanın 2017’de değiştiğine vurgu yaptı. Yasa değişmeden önce “açma ön izni” olduğunu ifade eden Erhürman, başvuruların Eğitim Bakanlığı’na yapıldığını ve “açma ön izni” alındığını hatırlattı. Devamında ise YÖDAK’tan “yükseköğretime başlama izni” alındığını belirten Erhürman, “O yasanın 43’üncü maddesinin dördüncü fıkrası şöyle diyor: Açma ön izni alan kuruluş, en geç iki yıl içinde, yükseköğretim kurumunu ve/veya programı yürürlüğe koymakla mükelleftir” dedi. Bu şartın yerine getirilmemesi durumunda, kurum açma ön izninin iptal edilmesi gerektiğine işaret eden Erhürman, “İki yıl açma ön izni geçerli oluyordu. Yeniden başvuru yapmak istenirse, ancak bir yıl sonra kabul edilirdi. Bunun da olumlu sonuçlanacağı garanti değildi. İki yıl içinde faaliyete geçmeyen tüm ön izinlerin iptal edilmesi gerekiyordu. İptal edildi mi edilmedi mi?” diye sordu.
“Böyle bir şey varsa, hukuka uygun değil”
2017’de yasanın değiştiğini dile getiren Erhürman, yasa değişince bu kapsamdaki yükseköğretimle ilgili kurumlara bir geçici madde geldiğini söyledi. “Bu değişiklik, yasasının yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan ve henüz sonuçlanmayan ‘açma ön izni’ başvurularında uygulanır” ifadelerinin yer aldığı geçici maddeyi hatırlatan Erhürman, yükseköğretim alanında bir enflasyon yaşandığının altını çizdi. 23 tane aktif üniversite, 12 tane de ön izinli üniversite olduğuna dikkat çeken Erhürman, “12 ön izinli, hangi durumda ön izinlidir, bunun netleşmesi lazım. 2017’den önce faaliyete başlamadıysa, neden ön izinler iptal edilmedi? Bunun netleşmesi lazım” diye konuştu. 2017’deki yasayla söz konusu alandaki izin sayısının üçe çıktığını belirten Erhürman, “Açma ön izni, yükseköğretim kurumu açma izni, öğretime başlama izni” şeklinde izinlerin düzenlendiğini kaydetti. 2017’den sonra meclisin verdiği yükseköğretim kurumu açma izni olmadığına dikkat çeken Erhürman, “Eğer yoksa, ‘açma ön izni’ varsa bile bir üniversitenin, 2017’den sonra nasıl bu yasa yürürlükteyken, meclisten geçmeden ‘açma ön izni’ alındı? Böyle bir şey mümkün olamaz çünkü meclisin yetkisinde” ifadelerini kullandı. “Böyle bir şey varsa, bu hukuka uygun değildir” diye konuşan Erhürman, açma ön izinlerinin de hava parasına satılır hale gelmesin diye yasanın düzenlendiğinden söz etti.
“Samimiyetle gerekli düzenlemeleri yapmalıyız”
Yasaya özel hüküm konulduğunu kaydeden Erhürman, “Açma ön izni alan tüzel kişilerin şirket olması halinde, hisselerin mevcut hissedarları dışında başkalarına devredilmesi bakanlar kurulunun onayına bağlıdır. Bakanlar kurulu önce hisselerin devrini onaylamalıdır. Aksi halde devir işlemi geçersiz sayılır. Bakanlar kurulundan hisselerin devrine onay alınmadıysa, hisse devri geçersiz sayılır” dedi. “2017’den önce ön izin aldıysanız, iki sene içinde faaliyete başlamadıysanız, iptal edilmesi gerekiyordu. 2017’den önce ön izin aldınız, yasaya kadar faaliyete geçmediyseniz, sadece YÖDAK’tan öğretime başlama izni aldıysanız da geçersizdir. 2017’den önce ön izin aldınız da bakanlar kurulu kararı olmaksızın hisselerini devretmeye kalktınız, bu hisse devri de geçersizdir” diyen Erhürman, yeni yasaya göre bakanlar kurulundan ön izin alınması ve meclisin de yükseköğretim kurumu açma izni vermesi gerektiğini kaydetti. Devamında da üniversitenin kadrolarını tamamlayıp YÖDAK’tan izin alacağını söyleyen Erhürman, “Bugüne kadar bunlar nasıl oldu? Komiteye gelene kadar beklemeye gerek yok” diye konuştu. Komite raporu ortaya çıkmadan, söz konusu izinlerin gözden geçirilmesinin önemine de işaret eden Erhürman, “Bu anlattığım prosedüre uygun olmayan bir üniversite varsa, hukuka uygunluğunun bakılması lazım. Bu ülkede yükseköğretim gerilediyse, samimiyetle gerekli düzenlemeleri yapmalıyız” dedi.
“Memleket ‘dalgalı denize’ döndü”
Memleketin “dalgalı denize” döndüğünü vurgulayan Erhürman, “Bu haftalar bazında yaşanan gelişmeler haline geldi. İki ay önce bu kürsüden konuşurken döviz yükseldi, TL değer kaybetti, güneyden kuzeye akış var diyorduk, iki ay sonra bambaşka bir şeyi konuşmaya başladık” diye konuştu. Herkesin, et, yaş sebze almak için güneye geçtiğine dikkat çeken Erhürman, “yeme-içme” için de güneye akışın başladığına vurgu yaptı. “Euro üzerinden ödeme yapmanıza rağmen bazı yerler güneyde daha ucuz olmaya başladı” diyen Erhürman, söz konusu durumun seyredilmeye devam edilip edilmeyeceğini sordu. Tufan Erhürman, “Euro 33 iken güneyde piyasanın daha ucuz olması akıl alır bir şey midir? Arz aynı noktada, talep katlanıyor. Fiyat yükselecek…” ifadelerini kullandı. Talep artarken nasıl et ihtiyacının karşılanabileceğini sorgulayan Erhürman, “Aslında ithalat var şu an. Bir taraftan maliye naylon ile gelenden vergiyi kaybediyor, tır ile gelenden ise hem maliye hem gıda güvenliğinden kaybediyoruz” dedi. Gözlerinin önünde bazı sektörlerin bir bir eridiğine vurgu yapan Erhürman, artık bazı sektörlerin sürdürülebilir olmadığını kaydetti. Tüm paydaşlarla bir masa etrafında oturmak gerektiğine dikkat çeken Erhürman, girdi maliyetlerine desteğin önemine işaret etti. Buraya gelip alışveriş yapan Kıbrıslı Rumların da kaybedildiğini ifade eden Erhürman, Kıbrıslı Türklerin de güneye geçtiğini söyledi.
“Üretici kara kara düşünüyor”
Bunun neticesinde ithalatın azalacağını, maliyenin de KDV’den kaybedeceğini vurgulayan Erhürman, iki buçuk senedir planlama diye yırtındıklarına dikkat çekti. “Herkes başının çaresine bakacaksa hükümet denen yapıya ne ihtiyaç var?” diye soran Erhürman, iş gücünün de güneye doğru kaymaya devam ettiğinin altını çizdi. Tufan Erhürman, “Herkes kendi kaderiyle baş başa bırakılmış durumda” ifadelerini kullandı. Ana Muhalefet olarak gerek Güzelyurt’ta gerekse mecliste bir aydır narenciyeyi konuştuklarını da hatırlatan Erhürman, ilgili bakanla da istişare halinde olduklarını söyledi. Gelinen noktada, 15 bin tonun güvenceye alındığını kaydeden Erhürman, “Onun dışında 10 binlerce ton mandora ağaçların üstünde. Devlet, hükümet, ben ödeyeceğim geriye kalanı diyor. Ama oradaki üretici bahçesinde düşünüyor. Ödeyecek de ne zaman ödeyecek? Nasıl ödeyecek? Öngörülemezlik içinde narenciye üreticisi kara kara düşünüyor” dedi. Pandemi döneminde herkesin, “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” dediğini hatırlatan Erhürman, yerelde üretimin ne kadar önemli bir şey olduğunun o dönem fark edildiğini vurguladı. Erhürman, “Bir zamanlar Türkiye Cumhuriyeti’nden birileri, ‘memur olun, üretim yapmayın, tüketeceğinizi de ithal edin’ diyordu. Ekonomik model, o denilenin üzerine kurulmaya çalışılmıştı. Pandemide bunun yanlış olduğu anlaşıldı” dedi ve üretimin önemine işaret etti. Tufan Erhürman, “Pandeminin üstünden üç sene geçti, şimdi üretmeye gerek yok mu?” diye sordu.