Ülkedeki her soruna bir mazeret üretmek mümkündür… Son zamanlarda yönetenlerin yaptığı da budur…

   Merkezi hükümettekiler de yerel yöneticiler de hep bir gerekçe hep bir mazeret peşinde…

   En basitinden kendinden öncekileri suçlarlar, “Onlar yapmadı, önümüzde bulduk” veya “onlar bozdu” deyip kendilerini haklı çıkarmaya çalışırlar.

    Mesela, “Bunca yıl kimse yapmadı, biz yapmaya çalışıyoruz, bizi de eleştiriyorlar” diyorlar…

    Bu kısır döngü böyle sürer gider… Her gelen neredeyse aynı şeyleri tekrarlar durur.

    Halbuki seçime giderken böyle konuşmazlar, sanırsınız ki sihirli değneklerle dokunup dokunup her şeyi halledecekler.

    “Onu halledeceğiz, bunu çözeceğiz, çözüm formülü bizde” derler ama göreve gelince de enkaz edebiyatı yapmaya başlarlar, kendilerinden öncekileri suçlarlar, kaynak sorunundan falan söz ederler…

    Aynı filmi defalarca gördük, görüyoruz… Mesela seçim önceleri böyle havalı sözler, vaatler söylendiği zaman ben hiç inanmam, gülerim söylenen sözlere.

    Bilirim çünkü göreve geldikten sonra ağız değiştireceklerini, ağlamaya başlayacaklarını…

    Eğitimde yaşanan sorunlar için de hep mazeretler üretiliyor.

    Eğitimle ilgili yaşanmadık fiyasko kalmadı ama yine de hiçbir şey olmamış gibi davranılıyor.

    Yıllardır okullara tek çivi çakılmadı, sendikalar ve veliler defalarca bu durumu gündeme getirdi ama yönetenler bunları duymazdan geldi.

    Türkiye’deki 6 Şubat depremleri sonrası, ailelerin de tepkisiyle, paçaları tutuştu, yıpranmış, riskli binalar boşaltıldı, öğrenciler önce çadırlara, ardından da konteyner sınıflara dolduruldu.

     Çadırlar sular altında kaldı, konteyner sınıflar çamura gömüldü ama yetkili kişiler bunları önemsizmiş gibi sunuyor bize…

     “Geçmişte tek çivi çakılmadı” diye kendilerinden öncekileri suçluyorlar.

    Peki kendilerinden önce kim vardı, uzaylılar mı?

    “Bizden önce tek çivi çakılmadı” diyor sayın bakan… İyi de bu ülkede en fazla iktidarda kalan parti UBP değil mi? Mesela son dört yıldır UBP iktidarda değil mi?

    Hal böyleyken “bizden önceki” derken kimi kastediyorsunuz? Zaten yine sizdiniz buralarda, siz yapmadınız.

    Bakan, “Nerede bir sıva düşse haber yapılıyor, bize vuruluyor” diyor.

   Ne demektir yani bu? Okullarda çocukların başına sıva düşmesi normal bir şey midir? Sıva düşmesi masum bir olay mıdır? Hem de depremde Şampiyon Meleklerimizi kaybetmişken, hem de toplumda deprem korkusu varken.

    Hiçbir şey olmasa, okulların nezih, tertemiz, pırıl pırıl olması gerekmez mi?

    Geçen ders sezonu çadırları su bastı, “abartmayın” diyorlar, bu yıl Erenköy Lisesi’nin konteyner sınıfları çamur içinde kalıyor, çocuklar ders yapamıyor ama bakan, “Aslında çamur değil, fotoğraflara öyle yansıyor” diyor.

     Erenköy’de sınıfların içine yağmur suyu girdiği yönünde fotoğraflar paylaşılıyor, okul aile birliği üyeleri sayın bakana, “Sosyal medyada meşhur olmak isteyen çocuklar, sınıflara su dökmüş” diyormuş. Bakanı okula davet eden öğrenci meşhur olduğu için onlar da böyle yapmış. Bakan diyor bunları televizyonda canlı yayında, kulaklarıma inanamıyorum.

      Sanki tüm okullarda sorunların tümü halledilmiş, eksikleri tamamlanmış, sanki sorunsuz okul kalmamış, sanki okullar kaderine terk edilmemiş, sanki ders kitapları skandalları yaşanmamış gibi.

     Erenköy Lisesi’nde çamur içinde kalan konteyner sınıfların etrafına parke döşenecekmiş de yetiştirilememiş… O alana stabilize malzeme konulmuş, onlar çamur gibi görülmüş, kısa zamanda parkeler döşenecek, bu sorun çözülecekmiş.

    Her sorun yaşandığında mış, miş, mış, miş, mış, miş… Başka bir şey yok…

    Bakalım daha başımıza neler gelecek de biz mazeretler dinlemeye devam edeceğiz… Peki ama nereye kadar?