Yeni yeni serpildiğimiz lisedeki gençlik yıllarımızdı. Bir yandan Türk Rum kavgalarını gözler öte yandan henüz cemaat esamesinde olsak da “yönetim erkimizin” liderlerini tanımaya çalışırdık. Bu arada...

Yeni yeni serpildiğimiz lisedeki gençlik yıllarımızdı. Bir yandan Türk Rum kavgalarını gözler öte yandan henüz cemaat esamesinde olsak da “yönetim erkimizin” liderlerini tanımaya çalışırdık. Bu arada ekleyim, çok da okurduk. Ne olursa olsun… Romandan hikâyeye, mecmualardan magazine,  ilgimizi çok çeken ve yabancı ülkelere yönelik tanıcı kitaplara kadar. VE o yıllarda çoğunluğumuzca şimdilerde az biraz Kemal Kılıçdaroğlu’nu kendisine benzettiğim müzmin muhaliflerden “milli şef” dediğimiz Cumhuriyet Halk Partisinin başkanı İsmet İnönü’yü de çok severdik. BU nedenle olmalı kendisine atfedilen söylemini dilimize pelesenk yaptıydık. Yürür durur tekrarlardık. Şöyleydi: “EĞER  bir ülkede  namus erbabı en az namussuzlar kadar cesur değillerse o ülkede ciddi iş görmek mümkün değildir..” Peki neden adeta ulusal söylem haline getirdiğimiz bu  cümleyi çok sevmiştik? Çünkü TC’de de Bizde de köşe başlarını tutan yetkili ve  maldarlıklarından dolayı zengin  insanlar; ayni zamanda ülkenin siyasi kaderini de ellerinde tutanlardı.. Dolayısıyla memleket “usulsüzlüklerle yolsuzluklar” heyamolasında sallanır üç beş “kompradorun”  sultasında kendine varlık ortamları arardı. BİZSE her ne  kadar Sartre “halktan insanlar yukarı çıkarlarken aşağıda kalan  içinden çıktıkları kesimlere kakma sallarlar” dediği o “pis entellektüellerden” olsak da sonuçta “komprador burjuvaziye” savaş açanlardandık da!..                                                                                                                                                                                                                             *** ASLINDA HİÇ DEĞİŞMEDİK!  Bugün de  “komprador burjuvazisi” vardır, “pis entellektüeller” de! “Namus erbabı” insanlarla “namussuzların” olduğu gibi.. Nitekim bu ülkede de  kalkınmaya refaha yönelik hangi yenilikçi atılımlar söz konusu olsa karşısında hep o “mütegallibeyi” bulduydu. Hangi kez yönetselliği, demokratik düzeni tesis etme yollarında bir yeni mücadele başlatılsa karşısına hep ağalar, komprador burjuvazisi çıktı! Ve hızı ile gücü kalmamışsa da hâlâ devam etmekte.. MESELA KOOPERATİF KURULUŞLARININ hayır etmemesinin iki yakalarının bir yere gelmemesinin bir nedeni de budur!.  Ki “kurtulsunlar” diye uğurlarına “Bakanlıklar” ihdas edilmesi gerektiydi. Yeniden reorganize edildiklerindeyse çok zamanlar yitmiş, ekonomik yönden büyük kayıplar yaşanmıştı.. Her ne kadar şimdilerde Koop. Merkez Bankası etrafında birleşilmiş olsa da sorunları devam etmektedir çünkü yine saldırılara uğramakta, bir yandan da bazı sermaye kesimleriyle uğraşmak zorunda bırakılmaktadır.. Fakat: *** YÜKSELEN GÜÇLÜ SES: Geçtiğimiz günlerde Kooperatif Şirketler Mukayyidi Çelebi Ilık dayanamadığı yerde “beğenseler de beğenmeseler de bizim görevimiz denetimdir” dediydi. Neden TV’deki bir röportajında bunu söylemek gereğini duydu? Çünkü kooperatif kuruluşlarının hatta sisteminin bu ülkede defatle batmasına, tüm Koop. Kuruluşlarının iflasına varan yanlış yönetimler ve suiistimaller yüzünden büyük yaralar almasına karşın hâlâ  Kooperatifçiliğin gelişmesine bu yolla ulusal kalkınmanın daha kolay olacağına inanan bir gönüllü görevlidir. Şöyle ki “ben bizler” demeden gençlerin kooperatif kuruluşlarında aktif  görevler almalarına, dolayısıyla Koop. Örgütlerinin yenilenmelerine, yeni ve taze zihniyetlerle yönetimlerini önerecek kadar.. Üstelik şu gerçeği de adeta bağıra bağıra söylüyor: “Her ne kadar diyor Koop. Kuruluşlarında yetki Mukayyit’de görülüyorsa da kararları veren hâlâ ilgili bakandır..” HİÇ DEĞİŞMEYEN o hastalık işte!   Siyaset ve partilileşme ile iktidar muhalefet rekabetleri olgularında bu ülkede “halkın ekonomik kuruluşu olan kooperatifler” bile yozlaştırılmaktadırlar.. Kİ rahmetlik İsmet Kotak Kooperatifler Bakanı olduğunda batırılmış, tutanın elinde kalan Koop kuruluşlarını yeniden derleyip toplumun hizmetine sokana kadar canını yediydi!. Yanındaydım izlediydim… KEZA rahmetlik Nazif Borman da Koop. Bakanı olduğu dönemlerde haftalarca köy köy dolanıp hem batmış köy kooperatiflerini  yeniden devreye sokacak çalışmalar yapıyor hem de yeni yeni kooperatifler kuruyordu.. Onun da yanındayım, birlikteydim.. *** MAL ORTADA AMA: Tüm bu çalışmalara, fedakârlıklara, harcanan efora karşın bugün Koop. Merkez Bankası bile sorunludur.. Ne istenen yerdedir ne istenen verimdedir.. Diğer üretim ve tüketim kooperatiflerinin de  ülke ekonomisine çok da büyük katkıları olduğu söylenemez. Süt ve ürünleri ile gaz satışlarından ibaret fasit daire içinde dönmekle yetinilmektedir.              OYSA yanı başımızdaki İsrail’de hâlâ yaşatılan “kibutslar” vardır. Hâlâ kuruluş günlerindeki seferberlik ruhu içindedirler hâlâ kollektif üretimin çarklarını çevirmektedirler.. BİZDE ise iki kişi bile bir yere gelip iş yapamaz! Kavga ederler! Yada birbirlerini istismar ederler! Çalarlar da kaparlar da!                                                                                                                                                                                                                      *** SON SÖZÜM MÜ? “Beğenseler de Beğenmeseler de bizim görevimiz denetimdir” diyen Koop. mukayyidi Çelebi Ilık’ı tebrik ederim.. Denetimsizlikten canı çıkan KKTC’de bu lafı söylemek çok da kolay değildi.. Neyse ki  hâlâ öyle patlak yürekli görevlilerimiz varmış..  Allah kendine kolaylık versin...