Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Başkanı ve Kıbrıs Türk Öğretmenler Kooperatifi LTD Yönetim Kurulu Başkanı olan Mustafa Baybora, Kıbrıs Türk toplumunun 1958 yılında kooperatifleri kurduğundan beri kooperatifler aracılığıyla üreterek var olduğunu belirtti.

    Baybora, özellikle 1963-1968 yılları arasında kooperatifçiliğin çok daha önem kazandığını söyledi.

   1983 yılından beridir Kooperatif Merkez Bankası’na kayyum atanmasının kooperatifçiliği gerilettiğini dile getiren Baybora, kooperatiflerin kağıt üstünde halkın olduğunu fakat hükümetin her şeye müdahale ettiğini vurguladı.

   BAĞIMSIZ TV’de Genel Yayın Yönetmeni Ali Baturay ile köşe yazarı Emin Akkor’un sunduğu “Empati” programına katılan Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Başkanı Mustafa Baybora, Kooperatif Şirketler Mukayyidi Ramadan Öcal’ın Öğretmenler Kooperatifi’nin işleyişiyle ilgili kendilerine sıkıntı çıkardığını belirtti. Baybora, KOOP-SÜT’e yaptığı iki atamayla ilgili de geçen hafta ara emri aldıklarını söyledi. Hiçbir istişare olmadan atamaların yapıldığına işaret eden Baybora, boş olan yerlere genel kurul neticesinde seçilen kişilerin atanması gerektiğini fakat bunun yapılmadığını ifade etti.

  KTÖS Başkanı Mustafa Baybora, bir önceki mukayyit döneminde iki kadroya “bilerek” atama yapılmadığını, Kooperatif Şirketler Mukayyidi Ramadan Öcal’ın göreve gelmesi sonrası siyasetten aldığı telkinler doğrultusunda iki atamayı yaptığını belirterek buna karşılık kendilerinin mahkemeye başvurup, ilgili atamalara karşı ara emri aldıklarını anlattı.

   KOOP-SÜT’ün ana sözleşmesinde değişiklik yapılmasının istendiğini ifade eden Baybora, kendilerinin bununla ilgili olumlu görüş verebileceklerini kaydetti. Baybora, Kooperatif Merkez Bankası’nın KOOP-SÜT’ü tekrardan devralmasını istediklerini söyledi.

“Deprem fonundaki para yeterli değil”

 

   Okulların durumundan da söz eden KTÖS Başkanı Mustafa Baybora, deprem fonundaki paranın okul binalarını tamir etmek için yeterli olmadığını söyledi. Baybora, şu anda fondaki 315 milyon TL’nin bloke edildiğini ifade ederek günümüzde okullarda inşaat yapabilecek firmaya ulaşmanın zor olduğunun altını çizdi.

   Ülkemizdeki okulların durumunun 6 Şubat depreminin ardından tartışılmaya başlandığına vurgu yapan Mustafa Baybora, sendika olarak hükümeti yıllarca uyardıklarına, okullardaki bakım ve onarımların zamanında yapılması için sürekli çağrıda bulunduklarına değindi.

   Sadece gözlemleme fırsatı buldukları kadarıyla uyarılarda bulunduklarını belirten Baybora, özellikle 6 Şubat depreminden sonra okullarda yapılan testlerin raporuna göre bazı okulların yıkılması gerektiğini söyledi. Baybora, “Özellikle Karpaz bölgesinde bir okulun kesinlikle yıkılması gerekirdi, Şubat ayında rapor çıkmasına rağmen okul yıkılmadı” dedi.

   Söz konusu okulda rapor çıktıktan sonra konteyner sınıflarda eğitimin devam ettiğini anlatan Baybora, bu yaşananların siyasetin yaptığı tercihin sonucunda olduğunu ifade etti.

    Baybora, bazı okullarda eğitimin konteyner sınıflarda devam etmek durumunda kaldığını, şu anda tamiri devam eden okullar olduğunu, bu okullardan 5’inin işleminin bittiğini dile getirdi. Diğerlerinin eğitim dönemine yetişmemesi durumunda konteyner sınıflara başvurulacağına dikkat çeken Baybora, okullardaki doluluk oranının öngörülemediğini ifade etti. Okulların öğrenci sayısına yetersiz kalabileceğini belirten Baybora, bunun Eylül ayı kayıtları başlamadan öngörülemeyeceğini söyledi.

   Baybora, hükümetin bu konuda bir politika ve plan yürürlüğe koyması gerektiğini vurguladı.

  Okulların bütçesinin olması gerektiğini kaydeden Baybora, “Bir öğrenciye düşen ihtiyaç bellidir, okulların gerçek bütçe ihtiyacının açıklanması gerekiyor ve bu ihtiyacın bir yıl önceden fonlanması gerekir” dedi. Şu anda mevcut yasaya göre belediyelerin emlak vergilerinin yüzde 15’ini belediye sınırları içerisindeki okullara aktarması gerektiğini anlatan Baybora, bazı belediyelerin bu aktarmayı yaptığını, bazılarının bu aktarmayı yapmadığının altını çizdi.