Arkhe tarafından bu yıl ilki gerçekleştirilen ve başkenti “diaspora” ana temasıyla çağdaş sanatla buluşturmayı hedefleyen “Eklektik Manifest-Lefkoşa Bienali’ne Giriş” projesi yarın (11 Mayıs 2024, Cumartesi) başlıyor.
22 Haziran’a kadar sanatseverleri ağırlayacak Eklektik Manifest’te, 20 sanatçı, altı istasyon, sekiz sergi, yedi performans ve beş panel yer alacak.
Eklektik Manifest, Arkhe Arabahmet Kültür Evi, Arkhe Açık Alan, Eski Fransız Kültür Derneği binası, EMAA binası, Ercan Havaalanı, Lefkeliler Hanı yanı sıra farklı kamusal alanlar izleyici ile buluşacak.
Arhke direktörü Halil Duranay, küratörlerden Özlem Ünsal, diaspora ana temasında yer alan sanatçılarından Aslı Bolayır ve Alev Adil ile geleceğin Lefkoşa Bienali’ne giriş niteliğindeki Eklektik Manifest hakkında konuştuk.
Etkinlik, Arkhe organizasyonunda, Lefkoşa Türk Belediyesi himayesi, Vedat Kaner Vakfı ana sponsorluğu ve Pasha Group ile Türk Hava Yolları sponsorluğunda hayata geçiriliyor.
Halil Duranay: “Eklektik Manifest’in bir stratejisi var, bu açıdan önemli”
Arkhe Direktörü Halil Duranay, Arkhe olarak gelecek yıl başkentti çağdaş sanatın sergilenme geleneği olan bienalle buluşturmayı istediklerini ve bienal için bir yol haritası üretmeye çalıştıklarını belirterek, “Eklektik Manifest bizim kentle bienali nasıl kurgulayabileceğimizin, nasıl yürütebileceğimizin bir ilk egzersizi” dedi.
Duranay, “birbirinden farklı olgu ve eylemlerden seçilenlerin ilanı” anlamını taşıyan Eklektik Manfiest’in ana teması olarak “diasporayı” özellikle seçtiklerini belirterek, devam ediyor:
“Çünkü yurt dışındaki Kıbrıslı sanatçıları projeye dahil etmek önemli bir şeydi. Onlar, buraya alternatif bakış açılarıyla geliyorlar, farklı ülkelerde farklı dinamiklerle çalışıyorlar, dünyanın farklı halleri ile konuşuyorlar. Dolayısıyla, eve geri döndükleri zaman da, aslında bize bir şekilde dünyanın farklı alanlarında neler tartışılıyor, dünyanın farklı noktalarında hangi sorunlar var; bunlar evdeki aciliyetlerle nasıl kesişiyor bunu gösteriyorlar.”
Duranay, başkentte daha önce aynı anda, kente yayılmış büyük sanatsal projeler yapıldığını ama Eklektik Manifest’in bienallerin ön hazırlıkları olacağını ve bunun Arkhe’nin ürettiği kültür-sanat politikalarının bir parçası olduğunu söylüyor. Ayrıca, “yerel ile küresel olanı birleştirebilmek için Eklektik Manifest’in aynı zamanda kendi başına bir strateji projesi olduğunu” da ekliyor.
Duranay, “Eklektik Manifest için üretilen işlerin büyük çoğunluğu kentin farklı alanlarındaki farklı bileşenleri; hem demografik hem de kültürel olarak bir şekilde bir çağdaş sanat algısı üzerinde bir araya getirebilme gailesi taşıyor. İşlerin büyük çoğunluğu bu projeye özel olarak tasarlandı ve üretildi” diyor.
“Eklektik Manifest’in kültürel olarak katkı sağlayacağını, kültür politikası için çok önemli bir havuz oluşturacağını” belirten Duranay, etkinliğin; Arhke’nin en temel misyonlarından biri olan kent müzesi oluşturma hedefine de katkı sağlayacaklarını belirtti ve ekledi: “Burada çok enteresan yerleştirmelerle karşılaşacağız ve bunlardan bazıları arşiv malzemesi olarak ilerde bir kent müzesinin bir odasında sabitleşebilirler. Bu açıdan ileriki hedeflere yönelik de bir kaynak üretiyoruz.”
Duranay, yedi hafta boyunca, altı farklı istasyonda yer alacak sergiler dışında, yapılacak performansların bazılarının tek sefer yapılacağını, performansların yapıldıkları kamusal alandaki katılımcılarla zenginleşeceğini vurguladı.
Duranay ayrıca, “biz aslında şunu istiyoruz, bu projede Eklektik Manifest’in kataloğu kitapçıda, kafede değil de, mahalle kahvesinde, pastanede, mahallenin içindeki çörekçide ya da bakkalda dursun. O zaman bu projeyi gerçekten gündelik hayatın bir parçası haline getirmiş olacağız” dedi.
Eklektik Manifest’te diaspora ana temasında yer alan sanatçıların “seyrüsefer” sanatçılar olduğunu belirten Duranay, “Sürekli mekik dokuyorlar, eve dönüyor, evden ayrılıyor, başka yerde de evleri var, dolayısıyla evler arasında sürekli gezen, seyrüsefer sanatçılar. Dolayısıyla bu sanatçılardaki ev fikri birazcık daha farklı, daha akışkan bir imgesi var kafalarında, 40 senedir hiç uğramadığı bir yerdeki her şeyi dondurmuş bir diaspora profili değil. Diasporadaki sorunları; kimlik problemi, kültürel çatışma problemleri gibi sorunlara aslında daha dinamik cevaplar veriyorlar.” ifadelerini kullanıyor.
Özlem Ünsal: Eklektik Manifest’te çok konsantre bir şey var…
23 yıl yurt dışında yaşadıktan sonra Kıbrıs’a dönen ve şu an LTB meclis üyesi ve Arkhe yürütme kurulu üyesi olan Özlem Ünsal, projede, üç sanatçının, Aslı Bolayır, Alev Adil ve Sümer Erek’in işlerinin küratörü olarak çalıştığını, işinin büyük bir parçasının onları dinlemek, ürettikleri işleri ve motivasyonlarını anlayabilmek olduğunu belirterek, sanatçılarla tanıdık duygular paylaştığını söylüyor:
“Benim kendi hareketlilik dönemimden de gelen bazı aşina duygular var: sürekli hareket halinde olmak, birden fazla yeri kendine ev bellemek, biraz yersiz yurtsuz olmak ama bir taraftan da bir yerlere gönül bağı ile tutunmak. İşte bunların böyle birtakım farklı kalıntılarını toplamak, bundan böyle bir kişisel arşiv oluşturmak, bu arşivi yaratıcı yöntemlerle sergilenebilir bir fikir haline dönüştürebilmek gibi noktalarda sanatçılarla bir bağ kurabildiğimi hissediyorum.”
Bu projeden büyük bir heyecan duyduğunu belirten Ünsal, “Eklektik Manifest’te çok konsantre bir şey var, her parçası birbirini, bir fikri tamamlayan, anlamlı kılan bir sürü parçacık var ve kentin içerisine belli bir ölçüde yayılıyorlar” dedi.
Aslı Bolayır: Aklıma hep nenemin lafı gelirdi: ‘Bir güneşte uruba guruttuk’
Kıbrıs’tan eğitim görmek için gittiği Marsilya’nın ardından Barselona’ya yerleşerek 30 yıldan uzun bir süredir yaşamını orada sürdüren Aslı Bolayır, “Londra veya Avustralya’da bir diaspora vardır, yani herkesin ailesinden birileri veya tanıdıkları vardır oralarda ama Barselona’ya gittiğimde Kıbrıs’tan hiç kimse yoktu” diyen Bolayır, orada zaman içinde, aynı memleket öksüzlüğü yaşayan başka yabancılarla kendi diasporasını kurduğunu anlatıyor.
Bolayır, Eklektik Manifest’teki “Bir Güneşte Uruba Kurutmak” adlı çalışmasının çıkış noktasıyla ilgili şunları paylaştı:
“Diaspora denince genellikle başka bir ülkeye gitme, kendi ülkenizden gelen insanlarla bir araya gelme ve onlarla birlikte kendi kültürünüzü koruma düşüncesi gelir akla. Ancak benim durumumda böyle bir durum söz konusu değildi, çünkü Barcelona’da Kıbrıslı Türk yoktu, Kıbrıs'tan hiç kimse yoktu... Aklıma hep nenemin bir lafı gelirdi: ‘Neneme ‘Sen tanır mın bu insanı, senin akrabanmış diye sorduklarında: ‘Kimdir? Bilmem ama herhalde, bir güneşte uruba guruttuk’ derdi. Yani sonuçta hepimiz aynı yerin insanıyız. Hepimiz, aynı güneşin altındayız, aynı sevinçleri ve acıları paylaşırız… İşte benim çalışmalarımın çıkış noktası bu oldu.”
Alev Adil: Hepimizde aslında bir diaspora hissi var
Kıbrıs’ta doğan ve çocukluğu burada geçen ve ardından İngiltere’ye yerleşerek yaşamını orada sürdüren Alev Adil, “her zaman biraz bir ötekilik vardı. Annem İngiliz, o nedenle o kültür karışımı ve bir ötekilik vardı. 1974’ten evvel ben o bir tarafta okula da gidiyordum, o nedenle sınır geçme sınırın ötesinde olma beni çok etkiledi” diyor.
Alev Adil, Eklektik Manifest’e katılacağı “Harap Arşiv” adlı enstalasyon çalışmasından “şiirin bir nesne haline gelmesi” diye bahsediyor ve ekliyor: “Kimlik, ötekilik, tarih ve doğa, bunlar benim için ana tema. Bu sergi geliştikçe biraz da çocukluk yıllarıma döndüm, çünkü 1974’ten sonra ayrıldığım için o çocuk olma noktası... Diaspora çok siyah-beyaz bir şey değil, gidip-dönme var, iki yere ait olma var. Diasporadan bahsettiğimizde hep bir eksiklikten bahsediyoruz ama aslında bir çoğalma da var. Bir yeni hayata başladığında bir şeyleri unutma gibi bir sürece geçiyorsun, ama aslında bir şeyleri kaplıyorsun, sanki unuttun, kaybettin gibi ama aslında onlar orada kaplı duruyor... Ve hepimizde aslında bir diaspora hissi var…Sadece mekanın değil, zamanın diasporası da var.”