Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nin düzenlediği “Basın Özgürlüğü, Avrupa ve Gelecek” konulu panel, birlik lokalinde yapıldı.
Panelde, Kıbrıs’ta ve Avrupa’da basın özgürlüğü yasal boyutlarıyla irdelendi; yapılması gerekenler üzerinde duruldu.
Avrupa Parlamentosu Milletvekili Niyazi Kızılyürek, CTP milletvekili gazeteci Sami Özuslu, Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Avukat Hasan Esendağlı, Avukat Mine Atlı’nın konuşmacı olduğu paneli, gazeteci- yazar Hasan Kahvecioğlu yönetti.
Panelin başında konuşan KTGB Başkanı Emin Akkor, önemli bir konunun ele alınacağı panelde ortaya konulacak görüşlerin çok yararlı olacağına inandığını ve bunlardan yararlanacaklarını söyledi.
Avrupa Komisyonu Yapısal Reform Destek Bölümü Genel Müdürü Mario Nava ve yardımcısı Kjartan Björnsson, panelin başında KTGB lokaline kısa bir ziyarette bulundu ve panelin başarılı geçmesini diledi.
Atlı: Büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız
Mine Atlı, Afrika gazetesine açılan ve karikatür davası olarak bilinen davayla ilgili Yargıtay kararının yayımlandığını ve okuma fırsatı bulduğunu ifade ederek bugün, mahkeme gününden daha kaygılı olduğunu söyledi.
Basın özgürlüğü mücadelesinde yer alanlara teşekkür eden Atlı, toplumun büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğu görüşünü ifade etti.
Alt mahkemenin Anayasa Mahkemesi’nde içtihat olan AİHM kararlarını uyguladığını kaydeden Mine Atlı, “Yüksek Mahkeme’nin kararı bizi Anayasa Mahkemesi kararından uzaklaştırdı, ‘AİHM kararları mevzuatımızla çelişirse uygulanmaz’ diyor. Bu yeni bir durumdur” dedi.
Mahkeme “Toplumda tepki yaratan ifadelerden uzak durulması gerekir” derken AİHM’in “bu kesinlikle bir ölçüt değildir objektif şekilde değerlendirilemez” dediğini bildiren Mine Atlı, ülkede ifade özgürlüğü bağlamında kötü şeyler olduğunu söyledi.
Oto sansüre işaret eden Atlı, son üç yılda kendisini her hafta bir kişinin arayıp “Mine hanım ben bunu yayımlamak istiyorum, size okuyabilir miyim?” diye sorduğunu, bunun korkunç bir şey olduğunu belirtti.
Atlı, hukuk mahkemelerinin rahatsız edici yayınlara karşı açık olduğunu vurgulayarak “Ceza davasında ise devlet eliyle bir müdahale söz konusudur ve AİHM kararları bu konuda çok nettir: ‘Tutukluluk anından itibaren ihlal başlar’ diyor. Bana göre Kıbrıs’ın kuzeyinde ifade özgürlüğü bağlamında çok geri bir noktadayız ve daha da geri bir noktaya evrileceğiz gibi görüyorum” diye konuştu.
Özuslu: Susturulmak istenen toplumdur
CTP Milletvekili, gazeteci Sami Özuslu, Afrika gazetesiyle ilgili davaya değinerek yargının halen özgürlükleri korumak adına güçlü destek verdiğine inandığını söyledi.
Özuslu, Kıbrıs Türk basınında şimdiye kadarki davalara işaret ederek zaman zaman gazetecilere hapis kararları da çıktığını hatırlattı.
Ülkede geçmişte insanların gazete almaktan korktuğu baskıcı dönemler yaşandığını kaydeden Özuslu, Annan Planı dönemiyle paralel insanların seslerini daha fazla çıkardığını belirtti. Muhalif yayın organlarının her zaman var olduğunu, gazetecilerin öldürüldüğünü ifade eden Özuslu, demokrasi, hak ve özgürlük mücadelesinin sürdüğünü vurguladı.
Sami Özuslu, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün basın özgürlüğü endeksinde Kuzey Kıbrıs’ın 76. sırada olduğunu hatırlatarak endekste yer alan bazı ülkelerle ilgili bilgiler verdi.
“Artısı ve eksisiyle bakınca burada basın özgürlüğü endeksinde en kötüler içinde yer almıyorsak, bu toplumun demokrasi açlığı özgürlük düşkünlüğü ve basın özgürlüğüne verdiği desteğin çok büyük katkısı vardır.” diyen Özuslu, Kıbrıs Türk basın tarihinde, sermaye ve devlet medyasının ezim ezim ezdiği bir ortamda sivil toplum örgütleriyle siyasi partilerin desteklediği veya çıkardığı yayınların, muhalif görüşlerin yayılabileceği tek mecra olduğunu söyledi.
Özuslu, CTP grubu olarak, gazeteci Ali Kişmir’in yargılanmak istendiği askeri suçlarla ilgili Ceza Yasasının değiştirilmesini içeren bir yasa önerisini Meclis’e sunduklarını ancak UBP’nin bu öneriyi henüz komite gündemine bile almadığını belirtti.
Özuslu, susturulmak istenenin tüm toplum olduğunu, ancak geçmişte başaramadıkları gibi yine başaramayacaklarını kaydetti.
Esendağlı: Hakların korunması bizi ciddi bir mücadele süreci bekliyor
Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Avukat Hasan Esendağlı, ceza davası-hukuk davası ayrımının basın ve ifade özgürlüğünü tartışırken üzerinde durulması gereken esas ayrım olduğunu söyledi.
Yasalardan ceza maddeleri temizlenirse, bu tür davalar için hukuk davası yolu kalacağını ve bunu savunduklarını anlatan Esendağlı, politikacıların ve belli mevkilere seçilmiş kişilerin eleştirilere tahammül sınırının daha yüksek tutulmasının da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesinde yer alan bir teamül olduğunu kaydetti.
Esendağlı, aynı maddenin, “ulusal güvenlik, ülke bütünlüğü, kamu güvenliği, genel sağlık, genel ahlak, başkalarının şeref, şöhret ve haklarının korunması, gizliliği olan bilgilerin açığa çıkmasının önlenmesi ve yargı organlarının otoriter tarafsızlığının sağlanması” gibi sebeplerle ifade özgürlüğünün yasayla konulacak koşullar ve yaptırımlarla kısıtlanabileceğinden de bahsettiğini ifade etti.
“İfade özgürlüğünün kısıtlanmasını gerekli kılan istisnaların hiçbiri aslında ifade özgürlüğünden daha az kıymetli değil” diyen Avukat Hasan Esendağlı, bunların da AİHM ve anayasalar tarafından tanınan oldukça kıymetli hakları olduğunu söyledi.
Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Esendağlı, “İfade özgürlüğünü sınırsız şekilde tanıdığınızda, bu diğer hakların ihlalini ortaya çıkarabiliyor. İşte yasa koyucular da bu sınırlarda gezinirken bu haklar arasındaki dengeyi yasal düzenlemelerle korumaya çalışıyor.
Bu sınırlar çok belirgin değil, tam aksine belirsiz, kayganlaşan, hukuk açısından komplike problemler ortaya çıkaran kaotik bir durum yaratıyor” dedi.
Hasan Esendağlı, iki yola başvurulduğunu; ya yasama organlarının buna karşı suç ve ceza yaratarak meseleyi çözmeye çalıştığını ya da hukuk davaları olarak ifade edilebilecek kişilerin sivil mahkemelerde genelde tazminat davaları açabildiğini vurguladı.
Barolar Birliği’nin hep hukuk davaları tarafında durduğunu kaydeden Esendağlı, KKTC’de suç ve ceza içeren oldukça eski yasal düzenlemeler bulunduğunu ifade ederek örnekler verdi.
Esendağlı, bunların mevzuattan temizlenmesine yönelik CTP’nin sunduğu yasa önerisine ve Gazeteciler Birliği’nin sivil toplumun da destek verdiği geçen yıl Meclis önündeki eyleminin gerekçesi olan üç yasa tasarısının ise gündemden kalkmadığına, sadece askıya alındığına işaret etti.
Hasan Esendağlı, hükümetin hazırladığı bu tasarılarla, dijital yayıncılığı ve sosyal medyayı da kapsayacak şekilde suç ve ceza içeren yasal düzenlemenin daha etkili hale getirilmeye çalışıldığını kaydetti. Esendağlı, “Sizi temin ederim ki bunlardan geri adım atılmış değil, hükümet bunlar üzerinde çalışmaktadır” diye konuştu.
Esendağlı, KKTC’de ifade özgürlüğü açısından yasal durumu özetlerken, “bir noktada ceza maddelerinin temizlenmesi için bir muhalefet girişimi; tam karşı noktasında duran hükümet girişimi bulunduğunu” söyledi.
Polis ve Başsavcılığın demokratik hakları sağlamada sıkıntı yaratacak icraatlar içinde olduğunu savunan Hasan Esendağlı, ifade özgürlüğünün sadece hapse atmakla değil, ceza prosedürü başladığı andaki baskıyla kısıtlandığını kaydetti.
Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, son yıllarda mahkemelerin ifade özgürlüğünün yanında duran ilerici bir duruş sergilediğini ancak son Yargıtay kararının bir geri adım ve can sıkıcı olarak değerlendirdiklerini belirtti.
Esendağlı, yasalar ve politik iklim dikkate alındığında, hakların korunması için kendilerini ciddi bir mücadele süreci beklediğini söyledi.
Kızılyürek: Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası adanın kuzeyinde de uygulanmalı
Avrupa Parlamentosu Milletvekili Niyazi Kızılyürek de konuşmasında, Kıbrıslı Türk gazetecilerin durumuyla ilgili takip mekanizması çalıştırarak konuyu Parlamentonun gündeminde tuttuğunu belirterek, “Durum hiç parlak değil” dedi.
Kızılyürek, Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası’nın yakın geçmişte AP’de onaylandığını ve son şekli için görüşmelerin sürdüğünü kaydederek, özgürlükler konusunda AP’nin hem Avrupa Konseyi hem de Avrupa Komisyonu’ndan bir adım önde olduğunu söyledi.
2021 yılında hazırlanan yasaya nereden ihtiyaç duyulduğu hakkında bilgi veren Niyazi Kızılyürek, Avrupa’daki liberal demokrasilerde ciddi bir gerileme yaşandığını, bunun ana nedeninin popülist sağın pek çok ülkede güçlü şekilde iktidara gelmesi olduğunu kaydetti.
Niyazi Kızılyürek, ifade özgürlüğünü garanti altına alacak hukuk devleti kurallarının uygulanmasının aslolduğunu ancak AB içinde bunun çiğnendiğini gördüklerini belirtti. AB’nin 2004’te katılan Doğu Avrupa ülkelerinde demokrasi eksikliği olduğunu ve sağ popülist güçlerle bunun daha da arttığını, basının özgürlüğünün gerek devlet gerekse sermaye basınında editöryal bağımsızlığın yeterince çalışmadığını anlattı.
Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası’nda birinci meselenin editöryal bağımsızlık, ikincisinin şeffaflık üçüncüsünün çoğulculuk olduğunu ifade eden Kızılyürek, Avrupa’da demokrasilerde büyük gerileme yaşandığını belirtti.
Aşırı sağdan her türlü özgürlükçü açılımlara sürekli karşı oy kullanarak sabote ettiğini anlatan Kızılyürek, “Geleceğin çok da parlak olmadığını söyleyebilirim ve daha da derin krizler yaşayabileceğimizden endişe ediyorum” dedi.
Siyasi elitlerin basınla iç içe geçtikleri noktanın reklam konusu olduğunu belirten Niyazi Kızılyürek, Güney Kıbrıs’ın resmi RIK televizyonunda kendisi üç ayda bir gösterilirken diğer parlamenterlerin her gün görülebildiğini anlattı.
Yasalar kadar uygulamaların da önemli olduğunu belirten Kızılyürek, AP’nin, basın özgürlüğünü çiğneyen ülkelere karşı yaptırım güçleri bulunduğunu kaydetti.
Kızılyürek, Güney Kıbrıs’la ilgili son olarak The Guardian’da ve önceki yıllarda El- Cezire’de yayımlanan haberlere işaret ederek “Neden yurt dışından gazeteciler bu tür araştırmaları yapabiliyor da, neden bizim memleketimizde ikamet eden, her şey gözlerinin önünde olan gazeteciler bu tür alanlara giremiyor, bu tür araştırmalar yayımlayamıyorlar? Bunu bir demokrasi sorunu olarak adlandırmak zorundayız” diye konuştu.
AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti devletinde, “basın ve hukuk devleti” ilkelerinin çalışmadığını ifade eden Niyazi Kızılyürek, kuzeyde özgürlükleri sahiplenme açısından durumu daha iyi gördüğünü söyledi.
Kızılyürek, “Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası’nın temel prensiplerini buraya taşımak, adanın kuzeyinde de uygulamak için bir çaba ortaya koymalıyız” diye konuştu.
Panelistler daha sonra izleyicilerin sorularını da yanıtladı.