Ekonomide yaşanan sıkıntının en büyük örneği kayıt dışı ekonomide karşımıza çıkıyor.

   Hayat pahalılığın artması halkın alım gücünü düşürürken buna paralel olarak esnafın da satış yapamamasını, sosyal sigorta yatırımlarını ödeyememesine sebep oluyor.

   Esnafın yaşadığı ekonomik sıkıntıların yanı sıra ülkedeki kalifiye eleman eksikliğiyle ilgili yaşanan sorunlar da var…

   BAĞIMSIZ TV’de Genel Yayın Yönetmeni Ali Baturay ile Köşe Yazarı Emin Akkor’un hazırlayıp sunduğu “EMPATİ” programına konuk olan Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası (KTEZO) Genel Koordinatörü Hürrem Tulga, mesleki eğitim konusunda yaşanan sıkıntılara işaret etti.

   Tulga, birçok özel okul ve üniversitenin sadece para karşılığında “ustalık belgesi verdiğini” bunun da yurt dışından birçok suç unsurunun “öğrenci” statüsünde ülkeye gelmesini sağladığını açıkladı.

Tulga: İşletmelerin yüzde 60’ı

3 yıl hizmet verip kepenk kapattı

 

   KTEZO Genel Koordinatörü Hürrem Tulga, 3 ay önce sektörler bazında yapılan çalışmada, yeni açılan ve ilk üç yıl içerisinde kapılan işletmelerin oranının dünya ülkelerinde yüzde 40’ken Kuzey Kıbrıs’ta yüzde 60 olduğuna işaret etti. Tulga, bunun çok ciddi bir oran olduğunu vurguladı.

   Tulga, kasapların büyük bir kısmının dükkânlarını kapatmakta olduğuna dikkat çekerek, geçmiş dönemlerde özellikle cumartesi günleri kasaplarda kuyruk oluşurken, artık bu durumun görülmesinin neredeyse imkansız olduğunu söyledi.

   Tulga, yiyecek ve içecek sektöründe hizmet veren iş kollarının da büyük tehdit altında olduğunun altını çizdi.

“Esnafın yüzde 40’ı yatırımlarını yapamıyor”

 

   Tulga, yaptıkları araştırmaya göre esnafın yüzde 40’ının sosyal sigorta yatırımlarını yapamadığını belirterek, bu rakamın yiyecek - içecek sektöründe yoğunlaştığını kaydetti.

   Çok canlı gibi görünen inşaat sektöründe veya onunla ilgili olan meslek kollarında çalışan kişilerin durumunun da iyi olmadığını dile getiren Tulga, bu sektörlerde de aynı sorunun yaşandığını ifade etti.

   Tulga, mobilyacılar, ağaç işleri, metal işleri, demirciler, kaynakçılar gibi inşaatla doğrudan alakalı olan meslek kollarında da çarkların dönemediğine işaret ederek, kayıt dışılığın da giderek artış göstermeye başladığını vurguladı.

   Zora giren işletmelerin maliyetleri düşürmeye çalıştığına dikkat çeken Tulga, denetimlerin de istenilen noktada olmaması nedeniyle kayıt dışılığın artış göstermeye devam ettiğini anlattı. Tulga, inşaat sektörü gibi canlı meslek gruplarının yüzde 40’ının yatırımlarda sıkıntı yaşamasının büyük oran olduğuna işaret ederek, ülkede 127 bin kayıtlı sigortalının bulunduğunu ancak sigortalarını yatıranların sayısının 70 bin olduğunu ifade etti.

   Denetimin ve kayıt dışılığın kontrol altında olmadığının görüldüğünü belirten Tulga, sorumlulukların yerine getirilmesi gerektiğini kaydetti.

339749791_631393971655614_647407850257943276_n

“Geçiş kapılarının düzenlenmesi gerek”

   Tulga, yeni geçiş kapılarının artırılmasını istediklerini ancak her şeyden önce mevcut kapıların geliştirilmesi gerektiğini dile getirerek, özellikle Lokmacı Sınır Kapısı’nın açılabilmesi için verdikleri mücadeleyi anımsattı.

   Geçiş kapılarının mevcut durumunun insani olmadığına vurgu yapan Tulga, Güney Kıbrıs’tan daha çok yaşlı insanların geçiş yaptığını ancak saatlerce ayakta ve kuyrukta beklediğini vurguladı. Tulga, temmuz, ağustos gibi yaz dönemlerinde durumun daha da kötü bir hal aldığına işaret ederek, buna ilişkin bir tedbir bulunmadığını söyledi.

    Geçiş kapılarındaki kabin, istihdam sayısının artırılabileceğine, yeni yolların açılabileceğine dikkat çeken Tulga, böylece sorunun kısmen de olsa çözülebileceğinin altını çizdi. Tulga, geçiş kapılarının düzenlenmesinin ekonomik açıdan da önemli bir girişim olacağını anlatarak, “Kaynak yok” söylemlerinin geçerli bir savunma olmadığını bildirdi. Konuyla ilgili Başbakan’la da görüştüklerini belirten Tulga, topun sürekli başkalarına atıldığını ancak sorunun çözülmediğini kaydetti.

   Tulga, bu sorunun çözülmemesinin altında siyasi bir isteksizliğin yatıyor olabileceğini de dile getirerek, bu inancın ortadan kaldırılabilmesi için yetkilileri göreve çağırdı.

  

“Zeytin ağacı dikimi çoğaldı”

   KTEZO Genel Koordinatörü Tulga, toplumlararası iş birliğinin Avrupa Birliği (AB) için de önemli olduğunu belirterek, bu noktada hedef olması gerektiğini kaydetti.

   Zeytinyağının ihraç edilmesinde büyük mücadele verdiklerini anımsatan Tulga, ilgili yerlerle haberleşmeleri de kendilerinin gerçekleştirdiğini, bu haberleşmeler üzerinden bir açılım yaptıklarını anlattı. Tulga, bu açılımın ardından zeytin ağacı dikiminin çoğalmaya başladığına işaret ederek, bu konuyla ilgili Zeytin ve Ürünleri Yasası’nın ise Meclis’ten geçmesinin beklendiğini vurguladı.

   İnsanların geçen seneye kadar zeytin ağacı dikmeye korktuğunu, çünkü ürünü ne yapacağını bilmediğini söyleyen Tulga, Esnaf, Zanaatkârlar ve Üreticiler Pazarlama Kooperatifi’nin ve dünya kapısının açılmasının ardından bu korkunun kalmadığını açıkladı.

    Zeytinyağı üretimi ve ihracatının sivil toplum örgülerinin, kooperatiflerin gayretiyle geliştiğine dikkat çeken Tulga, kooperatiflerin ülkedeki ihtiyaca göre hareket etmesinin ise büyük önem taşıdığının altını çizdi.

   Tulga, kooperatiflerin fiyat regülasyonu ve ihtiyaçlara göre hareket etmesi gibi toplumsal görevlerinin bulunduğu üzerinde durarak, kooperatif olmasaydı ülkede zeytin kalmayacağını, kooperatifin ihracat ve ülkedeki ihtiyaç arasındaki arasında dengeyi korumaya çalıştığını vurguladı.

“Ürünler, Yeşil Hat Tüzüğü’yle dünya pazarına sunuluyor”

   Tulga, zeytin, zeytinyağı ve diğer zeytin ürünlerinin, pekmez ve reçelin Yeşil Hat Tüzüğü üzerinden Güney Kıbrıs’a oradan da dünya pazarına sunulabildiğini belirterek, bu girişimin geçmiş dönemlerde “Rumlar almaz, raflarına koymaz” kaygısıyla eleştirildiğini ancak Yeşil Hat Tüzüğü’nün Güney Kıbrıs’a değil dünya pazarına açılan bir kapı olduğunu kaydetti.

   Yeşil Hat Tüzüğü’nden önce de Avusturya ve İngiltere gibi ülkelere ihracat yaptıklarını hatırlatan Tulga, ancak    Avrupa Birliği Adalet Konseyi’nin (ABAD) kararları doğrultusunda litre başına 1 Sterlin ödendiğini, gümrük maliyetlerinin olduğunu, bunun da üreticiye verilecek paranın taşımacılığa verildiğini vurguladı.

   Tulga, bu sorunları aşmak, ürünlerin kalitesinin kanıtlamak için her yolu denediklerini ve AB’nin en son kendilerini muhatap olarak almaya başladığını dile getirdi. Bu noktada Devlet Laboratuvarı’nın eksikliğinin yaşandığına işaret eden Tulga, bu nedenle ürünlerin analizi için şu ana kadar 200 bin TL para harcadıklarını söyledi.

“Parasını veren ustalık belgesi alıyor, yurt dışından

gelenler parayla öğrenci belgesi temin ediyor”

 

   Tulga, mesleki eğitim konusunda da ciddi sorunlar yaşandığını belirterek, sertifika belgelerinin para karşılığında verildiğini iddia etti. Kendilerinin de bu işin nasıl yürüdüğünü öğrenebilmek için polis gibi söz konusu okullara başvuru yaptıklarını dile getiren Tulga, sadece para verilmesi karşılığında mesleki eğitim sertifikası alınabildiğini ifade etti.

   Tulga, Mesleki Teknik Eğitim Yasası’na göre üniversitelerin mesleki eğitim sertifikası vermeyeceğine işaret ederek, buna rağmen bu işi ticarete çeviren üniversiteler olduğunu anlattı. Ustalık belgesi vermek üzere kurulan okulların olduğuna dikkat çeken Tulga, mesleki teknik eğitimle ilgili kurulda ise kendilerini, diğer paydaşlarının bulunduğunu ve başkanlığını da Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığını bildirdi.

   Tulga, mesleki eğitim / ustalık sertifikası veren kimi özel okulların ve üniversitelerin bu eylemlerinin tehlike arz ettiğini vurgulayarak, özellikle elektrik, torna, kimyasal kullanan kuaför sektörleri için tehlike arz ettiğini anlattı.

   Milli Eğitim Bakanlığı’nın Mesleki Eğitim Dairesi’nin denetlediği özel okulların da bulunduğunu belirten Tulga, “Kişisel olarak başvurursunuz, o da standartlara göre izinlendirilir. Böyle çok sayıda özel okullar var, burada hiç ihtiyaç olmamasına rağmen çok sayıda insan bu özel okullara getiriliyor” dedi.

   Özel okulların kuaför, berber, güzellik uzmanı gibi ihtiyaç fazlası bölümlerine hâlâ izin verildiğini dile getiren Tulga, bunların denetlenmediğini ve para tuzağı olduğunu savundu.

    Tulga, özel okulların ve kimi üniversitelerin yurt dışından öğrencileri mesleki eğitim sertifikası veya öğrenci belgesi üzerinden ülkeye getirdiğine işaret ederek, bu kişilerin sürekli okulda olmaları gerekirken böyle bir durumun yaşanmadığını savundu.

   Atölye, uzman ve bunun gibi altyapısı olmayan özel okulların para karşılığında belge verdiğine dikkat çeken Tulga, böylece hem iş gücünün tehlike altına girdiğini hem insan kaçakçılığının yaşandığını hem de ülkede sosyal sorunların yaşandığını anlattı.

    Tulga, ülkeye 2 bini aşkın insanın öğrenci belgeseliyle geldiğini ancak okula gidenlerin bu sayının yüzde 50’si olduğunu belirterek, sadece para vererek öğrenci belgesi alındığını ve ülkeye gelindiğini, gerisinin denetlenmediğini kaydetti.