Bağımlılık, zevke neden olan madde veya davranışların artan miktarlarda tekrarlanmasıyla oluşan biyopsikososyal bir bozukluk olarak tanımlanmakta olup; madde bağımlılığı, alkol, sigara, kumar, kişinin bir başka kişiye karşı geliştirdiği ilgi, sosyal medya, estetik gibi birçok alanda kendini gösteriyor.
Ülkemizin bağımlılık tablosunda madde bağımlılığı konusu ilk sıralarda yer alan toplumsal bir sorun haline geldi.
Sosyal Hizmet Uzmanı ve Aile Danışmanı Gizem Ercantan, madde bağımlılığının ülkemizde çok küçük yaşlara düştüğüne işaret ederek alkol ve sigara bağımlılığının ise toplum tarafından kabul gördüğünü söyledi.
Ercantan, bağımlılıkları önlenmeye yönelik atılan ciddi adımların olmadığına dikkat çekerek bağımlılıkla mücadelede sosyal politikalar anlamında çok ciddi sorunlar bulunduğunu, bu durumla ilgili yeterli adımların atılmadığını vurguladı.
“Madde kullanımı çok küçük yaşlara indi”
Sosyal Hizmet Uzmanı ve Aile Danışmanı Gizem Ercantan, özellikle yasaklı madde kullanımının çok küçük yaşlara indiğini, bunun da kartopu şeklinde büyüdüğünü belirtti.
Bağımlılığın sadece alkol, madde veya kumarla ilgili olmadığını söyleyen Ercantan, kişinin bir başka kişiye karşı geliştirdiği ilginin, sosyal medya kullanımının, estetik gibi birçok çeşit bağımlılık olduğunu ifade etti.
Ercantan, bireyin bir “şeye” karşı aşırı düşkünlük yaşamasının, onun yokluğunda yoksunluk hissetmesinin ve normal hissedebilmek için yapma durumunun bağımlılık olarak adlandırıldığını söyledi.
Bir durumun bağımlılık olarak adlandırılabilmesi ve bu konuda çözüm yoluna gidilmesi için bu halin sorun olarak görülmesi gerektiğinin altını çizen Ercantan, şöyle aktardı:
“Örneğin toplumumuzda alkol kullanımı normalleşen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Sevindiğimizde, üzüldüğümüzde, kutlama yapacağımızda yani kısaca yaşamımız boyunca yaşayacağımız her durumda alkol içmenin geçmişten günümüze gelen bir geleneksel boyutu bulunmakta. Bu da durumun normalleşmesine sebep olmaktadır. Nitekim kumar konusunda da durum bu şekilde günümüze yansımaktadır” dedi.
“Bağımlılık sorunu sosyalleşmenin parçası görülüyor”
Ercantan, bağımlılık sorunu ortaya çıkmadan önlem almanın önemine değinerek problemlerin 1 günde ortaya çıkmadığı gibi 1 günde iyileşme sağlanamadığına işaret etti.
Ercantan, “Nitekim uzun süreli bir problemin çözümü, çok daha uzun terapi sürecini gerektirmektedir” dedi.
Bağımlılık konusunda gerçeği yansıtan tam veri temininin zor olduğuna işaret eden Ercantan, bağımlılık olaylarında henüz adli merciyle karşı karşıya gelmemiş bireylerin kendilerine başvurma oranlarının çok düşük olduğuna dikkat çekti.
Ercantan, kişilerin sosyal çevrelerinin bağımlılık türleri ile genişlediğinden dolayı bunu sorun olarak görmediğini, sosyalleşmenin bir parçası olarak görmeye devam ettiğini söyledi.
Bağımlılık olgusunun genelde hem bağımlı kişiler hem aileleri hem de çevreleri tarafından gizli tutulmaya çalışılan ya da kapalı kapılar ardında çözülmeye çalışılan bir durum olduğuna vurgu yapan Ercantan, bu nedenle gösterdiği durumlar genellikle adli bir süreçle karşılaştıklarında olmaktadır.
“Sigara bağımlılığı toplum tarafından kabul görüyor”
Ercantan, sigara bağımlılığının da alkol gibi toplum tarafından kabul gören bir bağımlılık türü olduğuna dikkat çekerek, “Sigara konusunda başvuruda bulunmak isteyen kişiler, genelde çok ciddi hastalık yaşayıp, bırakmak zorunda kalan bireylerdir. Genelde direkt bu konuyla ilgilenen hekimlere başvurma yoluna giden de var, kulaktan kulağa öneri yoluyla önerilen bazı ilaç, sakız gibi şeylerle süreci atlatmaya çalışanlar da var” dedi.
Bağımlılığın her türünün beynimizde var olan haz mekanizmalarıyla ilgili olduğunun unutulmaması gerektiğini ifade eden Ercantan, önemli olanın bağımlılığın yerine bir şey koyarak değil görüşmeler aracılığıyla bağımlılık duygu ve dürtüsünü ortadan kaldırmak olduğunu söyledi.
“Bağımlılıkla ilgili yeterli adımlar atılmıyor”
Ercantan, bağımlılıkla mücadele noktasında sosyal politikalar anlamında çok ciddi sorunlarımızın bulunduğunu belirterek, bu durumla ilgili yeterli adımların atılmadığını vurguladı.
“Bu noktada sadece devlete değil sivil toplum kuruluşlarına da ciddi görevler düşmektedir” diye konuşan Ercantan, en büyük sorunlarımızdan birinin sivil toplumların ne kadar çaba sarf ederse edilsin tabiri caizse kendi yağlarında kavrulmak zorunda kalmaları olduğunu kaydetti.
Ercantan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Devlet tarafından yok denecek kadar az desteklenmeleri bu sorunların önüne geçme noktasında ciddi sorunlar yaşanmasına neden olmakta ve süreci çok fazla yavaşlatmaktadır. Bu gibi toplumsal sorunlarla mücadele maalesef tek kişi ile değil toplumsal olarak örgütlenerek herkesin kendi alanında edebileceği kadar yardım ederek olabilmektedir.
Bazı durumlarda maddi kaygılara düşmeden toplumsal vicdan ile düşünüp herkesin, özelde kişilerin ve sivil toplum örgütlerinin, genelde ise devletin ve toplumun elini taşın altına koyup çözüm bulma noktasında yeterli çabayı ve özveriyi göstermeleri gerekmektedir.
Bir toplumda bağımlılık gibi konuların 0’a indirilmesi her ne kadar beklentimiz olsa da gerçeği her zaman yansıtmamaktadır. Çünkü daha önce de söylediğim gibi bağımlılık denince aklımıza sadece madde, sigara, alkol gibi bağımlılıklar gelse de bağımlılık çok çeşitlidir ve içinde yaşadığımız topluma, zamana vb. birçok değişkene göre değişkenlik sağlamaktadır. Bizim amacımız en minimuma indirip kişilerin sağlıklı bir şekilde hayatlarını sürdürmelerini sağlamaktır.”