Gelecekler o geleceklere bugünden sahiplik koyacak olan güçlü ülkelerin olacak.           

İSRAİL tarafından Gazze’de toplu kıyımdan geçirilen Filistinlilerin “ölüm kalım savaşları” henüz sonlanmadı. Çünkü onca kıyıma insanlık dışı onca mezalime karşın “tek bir Filistinli bile vatanı bildiği Filistin’den geri adım atmadı.. Üstelik en çok ölenler çocuklar ve çocuk yaştaki gençler olmasına karşın!!

BU çağda böyle bir soykırımın gerçekleşebileceği öncesinde söylenmiş olsaydı “mümkün değildir” denirdi!

Oysa “mümkün oluşu” da aşan ve artık adına genosit denen kıyım, üstelik bugüne kadar kendilerini böylesi felaketler çağrışımlarında “dünyanın jandarması” olarak tanıdığımız anlı şanlı Amerika gibi güçlü ülkelerin gözleri önünde gerçekleşiyor!

BAŞTA “büyük Amerika” bu korkunç savaşı seyrederken Yahudi Filistinlileri kıymaya, gençlerin çocukların bile bir gün yetişip  büyüyüp ırklarını sülalelerini devam ettiremeyecekleri sayısallığa ulaşmalarını önlemek için de elinden gelen melaneti soykırımı gerçekleştirmektedir..                                                                              

***

ÖTE YANDAN izlediğimiz kadarı ile “medeni” ve güçlü ülkeler savaşı sonlandıracak çabalarda bulunmak yerine “televizyonları” aracılığıyla “arkası yarın dizileri” gibi korkunç savaştan türlü çeşitli yayımlarıyla izlenme rekorları kırmaktadırlar!                                                                                                                                               ÜSTELİK ne kadar çok bilgili olduklarının kırık dökük sermayeleriyle kendilerini   ispat yarışlarında, ekranları kırdıracak kadar abuk tartışmalar yapmaktadırlar! Sanki bilinmeyenlermiş gibi BM’ler Güvenlik Konseyi kararlarının çiğnenmesine de şaşıp şaşırmaya devam ediyorlar!

OYSA yaşananlar resmen bir 3. Dünya Savaşı provası çağrışımlarını yapıyor.. “Bir yerlerden parlayan kıvılcımın çıkardığı yangının  yayılması sonucunda durdurulamayan savaş ve savaşlar! Ve çaresiz kalan BM’ler Güvenlik Konseyi!...

DERKEN beyinlere tarafların kendi çıkarlarını kendilerinin korumak zorunda kalacağı bir yeni dünya politikası imajı çakılırken ki  artık kapsamında ne “NATO” olacaktır ne “BM’ler GK’yi!  Ülkelerin kendi çıkarları ile varlıklarını  ancak kendilerinin sağlamak yollarında başlattıkları yeni mücadeleler dönemlerini kurgulayan yeni senaryolar savaşlar oyunları provaları yapılmakta.. 

ZAYIF olanın mağlup, güçlü olanın muzaffer olacağı bir yeni dünya kurulumu! Yeni bir çağın yeni başlangıcı.. Daha doğrusu “ölümler kokulu” bir yeni insanlık  oluşumu! Kalan sağların şanslı olduğu bir yeni dünya!        

***

Kİ BUNDAN SONRA Kıbrıs sorununa bu “yeni dünya görüşüyle” bakacağız. Ve sırtımızı biraz daha Türkiye’ye yaslarken adadaki varlık güvencemizi de Türkiye’ye daha sıkı sıkıya bağlayacağız..

                              Bundan sonra gözlenecek olan geleceklerimizin yeni politika yollarını açarken artık ne BM’ler GK’yi kararları olacak uyulması gerekenler içinde, ne de Amerikan ağırlıklı   “Nato” gibi  askeri kuruluşlar.. AB’ye ise hiç güvenilemeyecek bu nedenle işlevsiz kalacak.. Kısaca dünya yeniden bozulup yeniden kurulacak.

                                                                                                       ***

VE BU YENİ DÜNYADA “KKTC” DE YER ALACAK.. Garantörünün Türkiye olacağı bağımsız ve bağlantısız Kuzey  Kıbrıs Türk devleti..Ne var ki:

Bir zamanlar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin rahmetlik Denktaş tarafından ilan edilmesi karşısında üzüntülerini beyan edenlere nazire bugün de 1963 Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluşunu özlemleriyle seslendirenlerin yarattıkları siyasi ikilemler furyasında bu adadaki konumumuzu bizim de tüm toplumca kabul edilebilir bir statüde saptayıp yerli yerine oturtmamız gerekir ki gerçekleştirdiğimiz söylenemez. 

ŞÖYLE Kİ uygulanması şansı bulamadan göçüp giden “Kıbrıs Cumhuriyetine bile özlem duyabilenlerin ” özlemleri devam ediyor.. Dikkat ettim “geri dönmesi” temennisinde bulunanların çoğu o günleri ya doğru dürüst yaşamamış yada hiç yaşamamış bazı gençlerden oluşuyor..

Tarihten haberleri olmaması mümkün değil buna karşın “Türk Rum ortak devleti dedikleri “Kıbrıs  Cumhuriyetinin” iki toplumun yeniden ortak statüsünü oluşturmasını çağırıyorlar..

YANİ “Türkiye’nin fiili garantörlüğünü kadük duruma düşürecek yeni bir Türk Rum siyasası ve  statüsünün oluşturulması.. Eşittir “Birleşik Kıbrıs” efkârı!

***

NE VAR Kİ  ayni zaman dilimi içinde “Rum ile yeni bir Kıbrıs çözümü ve oluşturulacak yeni statüsünü” hayal edenlere nazire KKTC’nin “Türk Devletleri Teşkilatında” yer alması gerektiğini savunanların daha bir yoğunluğunca etkin olmaya başladıklarını da görüyoruz.. Tutun ki Türklük dünyasının uyanışına yönelik yeni bir varoluş rüzgârı estirilmeye başlandı..

YANİ istikbal  Gazze’de katliam yapan Yahudiyi bile durdurmaya yetmeyen yamalı bohça durumuna gelmiş BM’lerde değil, mazlum ülkelerin bir araya gelerek kendi kaderlerini kendilerinin tayin edecekleri birlikteliklerde dayanışmalardadır.. Kıbrıs Türk halkı bu safın bir üyesidir ve bundan sonrası yürüyüşü de her halde bu yolda olacaktır.. (Pazartesi buluşmak üzere..).