Geçen hafta aslında çok gecikmişliği ve adanın siyasi yapısına aykırılığı nedeniyle çok da yamalama duran Kuzey Güney sınırındaki Pile köyü de ispatı vücut eyleyerek bu adada ben de varım dedirtti!

İYİ ki dedirtti! Her halde bu adada hâlâ Türklerle Rumların hatta federasyon çatısı altında bile birlikte yaşayıp birlikte kararlar alırlarken, bir siyasi düzende buluşabileceklerini sananlar bunun  mümkün olmadığını görmekle kalmadılar!  

BANA sorarsanız hâlâ kör gözlere sokarcasına “Rumların Türklere düşman olduklarını” da ispat ettiler! “Türklerle bir köyde bile birlikte yaşamalarının hele kader birliğine varmalarının mümkün olmadığı gerçeğini bir kez daha ispat ettiler…

Üstelik araya Yunan asıllı Amerikalı senatör Menendez’i de sokarak ve yarattıkları olayı meşru göstermek için kullanarak bir kez daha dünya alemi kör ve sağır yerine koyarak!

OYSA: Sonuçta Pile’de olanlar bir yolun az biraz genişletilip yeniden asvaltlanmasıydı..                            

Hiçbir olay durup dururken zuhur etmeyeceğine göre eğer yol çalışması BM’ler askerlerini de sarmalına alarak bir siyasi sorun yaratmışsa bu adada oluşturulması düşünülen Federal sistemler gibi çözüm alternatiflerini akla bile getirmemek gerekir. Dolayısıyla:                                                                                                                

VE KENDİ DEVLETİMİZE BAKALIM: Nitekim son yıllarda toplum olarak kabuk değiştirdiğimiz bir gerçektir.  Tabi ki hiçbir toplumsal değişim sancısız gerçekleşmez. “Olumlularla olumsuzlukların” birbirlerinden ayrıştırılması kolay olmaz…

NİTEKİM Devlet oluş rüştümüzü ispat yollarında terlerken daracık çapımızı aşıyoruz..                               

Şöyle ki “el aleme, anavatan Türkiye’ye muhtaç bir toplum” olarak varlığımızı sürdürürken tutun ki bizden öte   yaşam hakkı arayan, işin aşın peşinde koşan, istikbalini kurtarmak için ülkelerinden koparken öteki ülkelere göç eden dolayısıyla KKTC’YE  de gelip aramıza katılan  3. Ülke insanlarına da “himmette” bulunuyoruz!

ONLARA kucak açıyoruz.. Aramıza alıp rehabilite etmeye çalışıyoruz!                                                         

VE onlar da hayatlarından o kadar memnunlar ki bir yandan gitgide nüfus olarak çoğalırlarken, bir yandan da  gettolaşıyorlar!                                                                                                                                                   Hatta bir süre sonra etkin ve yetkin “lobiler” de oluşturacakları bir süreçte aramızdaki yerlerini iyicene kökleştirirlerken… FAKAT biz henüz kendilerine “misafirlerimiz” mi yoksa “göçmenler” yada “sığınmacılar” mı olduklarına dair bir “statü” veremediğimiz bir “yabancılar” sorunu yaratmaya başladık!”                        

ŞÖYLE Kİ artık izlenip görüldüğünce dıştan gelip aramıza katılan bu “yabancılar” konutlar satın almaktalar, inşaat işlerine girmekteler, toprak kapatmaktalar hatta yerli firmalarla iş çevirmekteler… Vesselam yapabilecekleri ve önleri açık ne iş varsa  yaparlarken, nüfusları da iyice artmaya devam etmekte ki bu konuda Hükümetin ne düşündüğünü de bilmiyoruz!

“YAĞMA YOK” AMA: Eğer Rus’u, Yahudisi, Kuzey Kıbrıs’ı çok sevmişler yatırım yapacak, mülk satın alacak kadar da güven duymuşlarsa ve burada türlü çeşitli işlere de girmişlerse…

O HALDE hadi bakalım diyorum. Sıra geldi kader birliğine: Eğer bu ülkede konut yapıp konut satın alıyorsanız, türlü çeşitli işlere giriyorsanız hatta artık çocuklarınıza okul istiyorsanız… Artık bizden yana siyasallaşacaksınız  da!” Şöyle ki evvel emirde: 

“KKTC’deki REHABİLİTENİZ için ülkenizle ülkemiz arasında iş ve güç birliği yaratmak zorundasınız.. Bazılarınızın KKTC’de doğan çocuklarınızın gelecekleri ve eğitim öğrenimleri için evvel emirde ülkenizle ülkemizin işbirliği yapması gerekir. Ülkenizin KKTC’yi siyasi yönden tanıması gerekir ki olağan devletler arası resmi ilişkiler gerçekleşebilsin....”

BUNLARIN gerçekleştirilmesini başaracak olanlar da “siz aramızdaki yabancı uyruklu misafirlerimizsiniz..” Ki “misafir” kelimesi galiba çok yavan kaçtı çünkü sizler çoktan Kuzeyin yerlisi oldunuz!                                           

VE ASIL SORUN: Bu yabancı nüfusun mülk satın alması bir, gitgide kolonileşirlerken çocuklarının okulları eğitim ve öğrenim sorunları iki.

BU KONUDA “yetkili” ve “ilgililerimizin” henüz nasıl bir politikaları olduğunu bilmiyoruz. Yabancıların mal satın aldıklarına yönelik haberler var.. İnşaat işleri var.. Son zamanlarda hani bizim “bir karış toprak bile önemlidir kutsaldır” dediğimize nazire topraklar satın alıp kapattıkları var.. Göklere yükselen çok katkı binalar inşaatları var.. İskele’nin Bahçeler’in “yabancılar kolonisi” haline dönüştüğüne yönelik iddialar var…

YUKARIDA yazdıklarımı uzunca sayılmayacak bir süre önce yine yazdımdı… Sorunlar çözülmezse şikâyetler de devam eder. Sonuçta bir kez daha söylenecek şudur:  Aramızdaki “yabancılar” olayını ki bu kapsamda üniversite öğrencileri diye ülkeye postu seren Afrikalılar da vardır, artık ciddiyetle masaya yatırmak gerekir…