Alp ve Doruk Akın’ın annesi Ayşe Akın, iki oğlunu ve eşini mutlu bir şekilde Adıyaman’a gönderdiğini ancak 6 Şubat sabahı deprem felaketiyle uyandığını söyledi.

Akın, şöyle devam etti:

“6 Şubat’ta bir arkadaşım bana ulaştı… Ben de hemen eşime ulaşmaya çalıştım. Bir mesaj geldi bana eşimden ve mesajla haberleştik. Biz sabahın nasıl olduğunu anlamadık. Hiçbir haber almıyorduk. Televizyonlarda Adıyaman’dan bahsedilmiyordu. Adıyaman’dan haber alınamamasının sebebi meğer bu felaketmiş… İşin ciddiyetine varınca KKTC’den ailelerle birlikte devletimizin bize sunduğu uçakla Adıyaman’a geldik. Ben de 1999 depremini İstanbul’da yaşamış bir öğretemenim. Depremlerde nelerle karşılaşabileceğimizi gördüm, seminerlerde de gördüm, öğrencilerime de anlattım. Çocuklarım da depremi anlatan fotoğrafflar paylaştı ama hiçbiri İsias gibi değildi. İsias otel değil, kum yığınıydı… Adıyaman’ a vardığımızzda gerçekle karşılaştık. Otobüslere bindik, sağımızda solumuzda İsias’a giderken yıkık dökük binalar vardı. Ben İsias’a vardığımda aynı görüntülerle karşılacağımızı düşündüm ama ne zamanki otobüsten indik gerçekle karşılaştık… Kum yığınıına… Biz oraya çocuklarımızı kurtarmaya gitmek… Ben inançlı biriyim ama dua edemedim… Biz sadece  çatı görüyorduk. Oradaki kurtarma ekibi bize “sisin işiniz değil”  dedi… Ellerimizle, kovalarla aileler olarak çatı denilen kum yığınına dizildik, aileler olarak sivil savunma ekibi kurduk. Tek tek taşları kovalara yerleştirerek evlatlarımıza ulaşmaya çalıştık. Elimizdeki taş kum yığınına dönüşüyordu. Demirler serçe parmağım kalınlığındaydı… Nereden alınmışsa o demirler biz hepsini gördük. Kum yığınının içinde… Bir otel odasında masa televizyon var… Ama ben gözümle bir tahta bile görmedim. Heşey ezim ezimdi… Hiç abartmıyorum. Moloz değil, kum yığınıydı… Ben 2 evladımı kaybettim. Adalet için buradayım. 2 evladım ile birlikte can parçası evlatlarımızı kaybettik. Adalete güvenimiz sonsuz. Bu yaşananlar gerçekler… Bizler aileler olarak bu yaşadıklarımızı sadece çok küçüğünü size anlattım. O kadar şey yaşadık ki… Ben dozerlerin karşısında kepçeleri takip eden bir anneyim. Çünkü eşimin dediği gibi gözlerimizi çocuklarımızın bedenlerine zarar gelmemesi için dikmiştik. Çocuğumun çantasını gördüm. Sakın dedim, dikkatli… Doruk burada dedim… Ve biz saatlercee enkazın önünde çocukalrımızın bedenlerine zarar gelmemesi için uğraştık. İlk ulaştığımızda binanın arka tarafından başlandı. Bizim çocukalrımız ön taraftaydı… Yataklarından kalkamamış canlarla karşılaştık… Yataklarında can vermiş insanlarla karşılaştık. Bu ne demektir? 10 saniyede kum yığınına dönmüş bir isiastan bahsediyoruz. Çok zor… Çok zotr anlattıklarımız ama biz bunları yaşadık. Bizim çocuklarımıza vardığımızda ise kendi çocuğum Doruk’u çökmüş olan binadan bedenini bütün olarak çıkarmaya çalıştık… İtinayla çocuklarımızı çıkardık. Ben iki evladımı aynı uçakta bayraklara sarılmış tabutlarla KKTC’ye geri getirdik.

Bizim çocuklarımıza şamoiyon melekler diyorlar.. Biz takmadık bu ismi… Bize yakıştırdılar. Biz şampiyon meleklerimiz için buradayız.