AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu bugün Rum basınında yer alan demecinde, Kıbrıs sorunuyla ilgili bazı açıklamalarda bulundu.

Haravgi gazetesinde yer alan demecinde, çıkmazın aşılması perspektifleri olmasa bile, dört temel gidişata yönelik inisiyatifler üstlenerek bunu meydana getirmeye çalışmaları gerektiğini dile getiren Stefanu, ilk olarak, sağlanan tüm görüş birlikleri korunarak, müzakerelerin 2017 yılında Crans Montana’da kaldığı yerden devam etmesinde ısrar etmeleri gerektiğini dile getirdi.

İkinci olarak ise BM’nin ilgili kararlarında tanımlandığı üzere, siyasi eşitliğe sahip iki kesimli iki toplumlu federasyonla ilgili üzerinde anlaşmaya varılan çözüm temeline sarsılmaz bağlılıklarını yinelemeleri gerektiğini ifade eden Stefanu, üçüncü olarak ise Rum Yönetimi tarafından Türkiye’ye yönelik olumlu bir gündem ileriye götürülmesi gerektiğini söyledi.

Stefanu dördüncü olarak ise “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak, iki toplum arasında güven inşa edilmesi için, Kıbrıs Türk toplumuna yönelik destek önlemleri açıklamaları gerektiğini ifade etti.

İki tarafın görüşmesinin tek yolunun müzakerelerin 2017 yılında kaldığı yerden devam etmesi olduğunu ve çıkmazdan kurtulmanın tek yolunun bu olduğunu savunan Stefanu, Kıbrıs sorunuyla ilgili bir BM temsilcisi atanması konusunda ise, bunun olumlu bir gelişme olacağını dile getirdi.

Temsilcinin rolünün müzakerelerin yeniden başlamasını kolaylaştırmak ve bunu ilerletmek olacağını ifade eden Stefanu, ancak temsilci atanmasının tek başına otomatik olarak müzakerelerin yeniden başlamasına yol açacağı anlamına gelmediğini söyledi.

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleriyle ilgili oy pusulasında yeniden Kıbrıslı Türk bir adaya yer verilip verilmeyeceği sorusuna karşılık ise Stefanu, Niyazi Kızılyürek’in Avrupa Parlamentosuna dahil olması ve seçilmesinin AKEL partisi yanı sıra “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” siyasi durumları açısından da tarihi bir adım olduğunu savundu.

Demecinde bu tarihi adımı devam ettirme hedefleri olduğunu dile getiren Stefanu, Kıbrıs Türk toplumuyla ezelden bu yana sahip oldukları iyi ilişkiler ve birçok Kıbrıslı Türk’ün AKEL’e duydukları güven yüzünden, bunu yalnızca AKEL’in yapabileceği görüşünü ekledi.