Geçen haftaya girerken “gerisine bıraktığı haftaya dönüp bakmak, hatırlamak bile istemeden yeni bir haftaya başlıyoruz” diyerek giriş yaptıktan sonra şöyle dediydim: “Kırık, yorgun, yılgın ve her zama...

Geçen haftaya girerken “gerisine bıraktığı haftaya dönüp bakmak, hatırlamak bile istemeden yeni bir haftaya başlıyoruz” diyerek giriş yaptıktan sonra şöyle dediydim: “Kırık, yorgun, yılgın ve her zamankinden daha kuşkulu!” Ve ekledimdi: “Bilinendir geçen hafta Helin Reessur adlı gencecik bir kızımız sevdiği, birlikteliklerinde kim bilir geleceğe yönelik ne pembe hayaller kurdukları bir gencimiz tarafından öldürüldü. Toplum anında büyük bir infialle ayağa kalktı, uzun süredir kaçındığı sorgulamalarla sordu: “Nasıl bir gençlik yetiştiriyoruz? Birbirini delice severken öldüren mi? Bu nasıl bir duygu olmalı…” NE VAR Kİ bir iki tepkisel eylemin ardından söz konusu vahim olay da unutuldu. Ve bir kez daha anladım: “Hafızayı beşer nisyan ile maluldür.” Yani unutkanlıkla! NİTEKİM bu ülkede komşumuz Rum toplumundan da çok çektik. Evlerimizi ocaklarımızı yakıp yıkdılardı. Gencecik insanlarımızı kurşunlayarak şehit ettiler, sonunda adanın ikiye bölünmesine varacak son darbede, son kertede ülkede Türk Rum iki ayrı devlet yaratdılardı... İŞTE ŞİMDİ de bu iki devleti birleştirerek bir federal sistem şemsiyesi altında birlikte ve barış içinde yaşamamızı teklif ediyorlar. Tek şartları vardır ama: Türkiye aradan çekilecek! Üstelik bu konuda ayrılıkları ile gayrılıkları da yoktur. FAKAT bizim vardır: Şöyle ki sadece “federasyoncularla devletçiler” tarafgirliğinde bir ikilem yaratmadık.  TC’nin elini üzerimizden çekmesini isteyen kesimler de yetiştirdik! Neyse. Ben de az biraz yetilip kendimi adam sandığımda rahmetlik pederime posta koymaya başladıydım da bir gün suratımın orta yerinde patlayan şamarı ile anca kendime geldimdi! Kıssadan hisseyi siz çıkarın! *** GEÇEN HAFTA çok önemli sayılması gereken bir ortak toplantı gerçekleştiydi. TC turizm bakan yardımcısı Serdar Çam aramızdaydı. “Artık diyordu turizmde alışılmışların dışına çıkmanız gerekir.” LEFKOŞA’da Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Ofisi oluşturulduydu. (TİKA) Başkanı Kayalar gençlerin katma değer üretip KKTC’de aidiyetlerini yükseltecek işlere yönelmeleri halinde her türlü desteğin yapılacağı vaadinde bulunduydu… İŞTE DİYORUM: Devlet kapılarında yüzlercesiyle “istihdam, iş, aş, maaş” gözlemekle geçen ömürlerine nazire bir yeni “olanak” daha. Ki dikkati çekmeden es geçmek mümkün değil. Bu ülkede binlercesi ile üniversite mezunu genç geriden gelirken, “hayat hakkı” istiyor. Kimden? Devletten! HER NE kadar sık sık yapılan seçimler nedeniyle o istihdamların bir kısmı iktidar olan koalisyon hükümetleri tarafından “seçimlerdeki taraftarlık ve yardımları” nedeniyle ödül haline getirilip bir yerlere memur öğretmen falan olarak atamalarda istihdam ödülleri (!) haline getiriliyorsa da her zaman geride yüzlercesi mezun gençler var ve tümü de Devletin himmetini gözlemektedirler! OYSA işte TİKA gibi kuruluşların teklifi. “Buyurun hem aidiyetlerinizin yükselmesini hem KKTC’nin yücelmesini sağlayacak bir iş: Yardıma, katkıya hazırız” diyor. YOK, ille de “ben Devlet dairesinde iş aşa kavuşmalıyım” diyorsanız o zaman “şansınıza” sığınacaksınız: Bir: Seçimleri iyi koklayacak kim sandıktan birinci parti çıkacaksa o partinin atına bineceksiniz! İki: Ya da araya torpili uzun menzilli bir torpido “ekâbir” koyacaksınız. Başka çaresi yok! *** KISACA TAKILDIĞIM: PİRE ISIRDIKÇA: Her ne kadar enflasyon dediğimiz “pire” değilse de “yukarı” çıkarken artık yüzde yüzleri orsa ettiği için yükselişi önlemez duruma geldiğinden tırmanışı önlemeyi başaramayan hükümet son çarede Maaşlara döviz bazında artışlarda bulunmaya başladı! BU gidişin nereye kadar devam edeceği nerede sona ereceğini elbet maliyeciler ekonomistler bilir. BENİM bildiğim ise maaşlara yapılan sürekli zamlar (hatta artık otomatiğe bağlanmış gibi) anında çarşı pazarı da harekete geçirerek ve Zenon’nun izafiyet teorisini bile allak bullak ederek pahanın beter oranlarda artmaya devam etmesidir! PEKİ ama ortada bir “garabet” yok mudur ve sormaz mısınız? Nedir bu ülkede pahalılığın nedeni? Ve şöyle cevap vermez misiniz? Hükümetin maaşlara yaptığı zamlar! Eee! Sonrası ve sürekliliği bitmeyen artışlar ne ola? Neden bir yerde durmuyorlar? Ki BU kez de hükümetin maaşlara yaptığı zamlar nedeniyle anında çarşı Pazar hatta artışlı maaşlar oranlarını da aşarak zam yaptılar… YANİ NE? Pire ısırdı çık yukarı! Çarşı pazardan bitmez sonlanmaz zamlara karşın maaşlara ayni oranda yapılan zamlar… Ama kaç defa? *** NİTEKİM artık TL kıyafetsiz kalmış olacak hükümet maaşları döviz bazında ödeyecekmiş BİR de bize Devlet değilsiniz diyorlar! Yahu var mı dünyada enflasyona karşı maaşlarını bile döviz bazında ödeyen ülke! NİTEKİM her ay bankadan aldığım maaşımı eve geldim miydi ben, karım, kızım, oğlum bir saatte ancak birlikte sayarsak sağlamasını yapabiliyoruz. Ki bir zamanlar, Yunanistan Drahmisini alay ederdik. Bir küfe kayme bir sterlin anca yapardı… Biz de artık Türk liralarını eve poşetle taşıyoruz da ne bereketi kaldı ne kerameti! Nitekim son günlerde dilime pelesenk “ah bir zengin olsam sana neler neler  alırdım” şarkısını söylüyorum vallahi rahatlıyorum.