Kıbrıs Türk Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, ülkenin en önemli gündem maddesi halini alan yabancıların mülkiyet haklarının kısıtlanmasıyla ilgili konunun, salt yabancıların mülkiyet edinmelerinde bir kısıtlama getirilmesi olmaması gerektiğini, konunun bütünlüklü ve çok kapsamlı bir çalışma ile ele alınması gerektiğini belirtti.

    Gürcafer, yabancıların ülkemizden konut almalarının projelendirilmesi ve buna bir düzenleme getirilmesi gerektiğini söyledi.

   Yapılacak konut stratejisi çerçevesinde miktarı, rakamı ve nüfus yoğunluğunu 10 yıllık ve 20 yıllık süre için planlamak gerektiğini anlatan Gürcafer, belli bölgelerde tapu kısıtlamasına gidilebileceğini söyledi.

   Gürcafer, “Örneğin tarihi dokunun, kültür mirasının olduğu bölgelerde kısıtlama getirilebilir. Bu bölgelerde uzun vadeli kiralama yöntemine, belki de tamamen yasaklama yöntemine gidilebilir, ancak bunun için kapsamlı ve bilimsel temelde olan bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Bu konu çok hassastır. Şu anda ülke ekonomisi, inşaat sektörü temelinde dönmektedir. Bu sektörden beslenen neredeyse tüm esnaf, sanayi sektörü, ticaret sektörünün yanı sıra, 100’e yakın yan sektör vardır” diye konuştu.

“Memleket sorma gir hanına döndü”

   BAĞIMSIZ Gazete’ye konuşan Kıbrıs Türk Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, yabancıların mülkiyet hakları ile ilgili konunun çok önemli olduğunu ve ülkede önemli bir sorun teşkil ettiğini ifade etti.

   Gürcafer, günümüzde yaşadığımız en büyük sıkıntının arz fazlası olduğunu, arz fazlasının sebebinin de yap- sat sektöründeki yabancı sermaye olduğunu dile getirdi. Gürcafer, ülkemizde özellikle bazı avukatlar ve muhasebeciler aracılığıyla yabancılarla yapılan sözleşmeler çerçevesinde binlerce dönüm arazi satın aldıklarını ve onlar üzerinden yasaları bypass ederek yap-sat yaptıklarını söyledi.

   Gürcafer, yabancı sermayeyle ilgili ülkede ne murat edildiği, beklentinin ne olduğuyla ilgili kapsamlı bir çalışma olmadığını ifade ederek “memleketin sorma gir hanına döndüğünü” belirtti.

“Yerli sermayenin yapabildiği işleri

yabancı sermaye yapmamalı”

   Gürcafer, yap-sat sektörünün yabancı sermayeye kapanması gerektiğine vurgu yaptı.

   Eş zamanlı olarak Muhaceret Yasası’nın da ele alınması gerektiğine işaret eden Gürcafer, şöyle konuştu:

   “Vatandaşlıkla birlikte belli meslekleri icra etme hakkına sahip yabancıların ülkeye gelmeleri ve vatandaşlık hakları almaları durumunda, belli sektörlere girebilme hususunda kısıtlama getirilmelidir.

   Örneğin bir kişinin yatırım yapmak gerekçesi ile vatandaşlık alması durumunda milletvekilliği, belediye başkanlığı gibi meslekleri yapabilme hakkının olması için 10 yıl belki de daha fazla bir süre koşul getirilmelidir.       Kendi yerli sermayemizin yapabildiği ve yaptığı işleri yabancı sermayenin yapmasının yasaklanması gerekmektedir”.

   Aynı şekilde yabancı sermaye ile ilgili bir tanımlama yapıp, belli mesleklerin icra edilmesinin de yasaklanması gerektiğinin altını çizen Gürcafer, örneğin bir kişi gelip de ülkede bankacılık yapacaksa bunda sorun olduğunu ancak ülkede olmayan bir işi yapacaksa, sorun görmediklerini söyledi.

   Cafer Gürcafer, buna örnek olarak biodizel tesisi kurulacak, burada olmayan bir sanayi tesisi yapacak, çiftçiye 50 bin dönümlük ekim garantisi verilecekse, örneğin Ayçiçek fabrikası kuracak, ülke insanına ucuz yakıt verecekse gelip bunu yapmasına kimsenin şikâyet etmeyeceğini anlattı.

   Gürcafer, “Ya da başka bir örnek otel yapacaksa ve istihdam sağlayacaksa gelsin yapsın. Ama bakkal dükkânı açmasına izin vermek doğru değildir. Esnafın ekmek dilimini küçültecek, elindeki ekmeği alacak olan yatırımların bu ülkeye faydası yok, aksine zararı vardır” dedi.

“Yap- satın yabancı sermayeye kapalı olması gerekiyor”

   Cafer Gürcafer, en büyük sıkıntının arz fazlası olduğunu, arz fazlasının sebebinin de başka ülkelerden bir çok insanın yerli aracılar vasıtasıyla gelip, binlerce dönüm arazi satın alması ve onların aracılığıyla da yap-sat sektörüne girmesinden kaynaklandığını ifade etti.

    Gürcafer, dolayısıyla bu çalışma ile birlikte yap-sat sektörünün yabancı sermayeye kapanması gerektiğinin altını çizdi.  Yap-sattaki yabancı sermayenin ülkeye bir kuruş faydası olmadığına vurgu yapan Cafer Gürcafer, konuşmasına şöyle devam etti:

   “Bu ülkenin yap-satçısı bu ülkenin insanıdır.  Yıllarca bu ülkenin dışında başka hiçbir yerde faaliyet gösteremedi. Yıllarca sıkıntı yaşadı. Günümüzde konjonktürel bir gelişme oldu diye dünyanın birçok ülkesinden bu ülkeye gelip arazi satın alıp, yap- sat sektörüne giren insanlar vardır.

   Yabancılara mülkiyet edinme hakkının düzenlenmesi yapılırken eş zamanlı olarak bunun düzenlemesi de yapılmalıdır. Bir düzenleme ve kısıtlama getirilmelidir ama bu kısıtlama getirilirken kısıtlama dışında kalan ve yapılacak konutların da bizim insanımız tarafından yapılması gerekmektedir. Aynı hassasiyetin bu noktada gösterilmesi gerekiyor.

   Yurt dışından gelen büyük firmalar sıraya girdi. Bazı avukatlar, bazı muhasebeciler, bazı emlakçılar hatta ve hatta bazı siyasiler aracılığı 100’lerce, 1000’lerce dönüm arazi satın alıyorlar, binlerce konut projesi çıkarılıyorlar. Yarın bunlardan biri 20 bin konut diğeri 30 bin konut başlarsa bizim insanımız ne yapacak? Benim hükümetim bu noktada ne düşünüyor?  

   Dolayısıyla bu çalışma salt yabancıların mülkiyet edinmesine bir kısıtlama getirmesi değil bütünlüklü ve çok kapsamlı bir çalışma olarak ele alınmalıdır.

   Bu çalışma reel sektörün geliştirilmesi, yerli sermayenin güçlendirilmesi, korunması ve sürdürülebilir bir yapıya dönüştürülmesi temelinde bütünlüklü olarak değerlendirilmelidir. Kıbrıs Türkü ambargolardan dolayı uluslararası kredilere ulaşamamaktadır. Uluslararası kredilere ulaşan ve çok ciddi kaynaklarla ülkeye gelen bir yabancı sermayenin haksız rekabeti ile karşı karşıyayız ve ciddi bir tehdit altındayız. Evet böyle bir düzenlemeye ihtiyacımız vardır ama bu düzenleme maksimum düzeyde toplumsal fayda hedefleyen bir siyaset temelinde yapılmalıdır.”  

   Cafer Gürcafer, ayrıca bir konut yapılıp satılmasında; devlet başta olmak üzere, inşaat malzemesi ithalatından, ticaretinden, esnafının koyduğu katkıdan, komisyoncusunun yaptığı pazarlamadan ve müteahhidin üretimden maksimum derecede katma değerin bu ülkede kalmasının hedeflenmesi gerektiğini söyledi.

“Yap-sat sektöründe yabancı sermaye ülkeye katkı sağlamaz”

   Cafer Gürcafer, bu konuya geniş açıdan baktıklarını ifade etti ve şöyle devam etti:

   “Bütünlüklü olarak büyük resmin ortaya konması ve bütünlüklü bir proje şeklinde büyük resmin projelendirilmesi gerekiyor. Yoksa iş ‘gidelim kısıtlama getirelim’ diye değildir. O getirdiğin kısıtlamada da bu işi kimin yapacağıdır önemli olan.

   Yine bir örnek vereyim; bir kişi yabancı sermaye olarak geldi. Bir tarla aldı ve 3 milyon dolar ödedi. Bu kişi yabancı sermaye olarak bu ülkeye para getirmiş değildir. Gitti bir arazi satın aldı. Üzerine konut yaptı. Döndü yine yabancılara sattı. Günün sonunda ne oldu? Getirdiği parayı 3’e katladı ve ertesi gün parasını alıp ülkemizden gitti. Bu yabancı sermeye değildir. Kimse bizi kandırmasın”.

   Gürcafer, yap-sattaki yabancı sermayenin, ülkeye katkısının aksine yerli sermeyenin güçlenmesine engel olduğunu, yerli iş insanının bir dilim ekmeğinden pay almaya çalıştığını kaydetti.

  Gürcafer, bu konunun gündeme gelmesinin nedeninin yerli müteahhitlerin yaptığı konutların olmadığını dışardan gelip, yerli aracılarla arazi satın alan ve büyük yap-satlar yapmaya başlayan yabancı sermayenin yarattığı bir arz fazlası olduğunu açıkladı.

   Gürcafer, dolayısıyla kendilerinin bu olaya çok kapsamlı baktıklarını söyleyerek bu işin gündeme gelmesinden önce insanlarımızın sosyal konut sahibi olabilmeleri için bir şeyler yapılması gerektiği hususunda kafa patlattıklarını kaydetti.

   Sosyal konutlarla ilgili kaynak ayırılması gerektiğini kendilerinin gündeme getirdiklerini ve yabancıların konut edinmesinde uygulanan verginin yüzde 6’dan yüzde 12’ye çıkarılmasına ön ayak olduklarını belirten Gürcafer, böylece Sosyal Konut Fonu’na kaynak yarattıklarını söyledi.

   Cafer Gürcafer, bunun devamı olarak kırsalda kalkınmayı sağlamak, eşitlik temelinde hiçbir siyasi farklılık gözetilmeksizin konut sahibi olamayan insanlarımızın alım gücüne uygun koşullarda konut sahibi olabilmeleri için sosyal konut birimi ile birlikte proje çalışmalarının devam ettiğini belirtti.

   Tüm bu nedenlerden ötürü konuyu tamamlayıcı kapsamda düşünmek gerektiğini ifade eden Gürcafer, kapsamlı bilimsel bir temelde bir çalışmaya ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi.

   Cafer Gürcafer, “Bir an için yabancılara konut satışının yasaklandığını düşünelim! Bu yerli insanımızın konut alabilmesine hiçbir olumlu katkı yapmayacaktır. Çünkü insanlarımızın konut alamamasının nedeni alım gücünün yerlerde sürünüyor olması ile alakalıdır” dedi.  

   Günümüzde İstanbul’da belli bölgelerde bir dairenin değerinin 5 milyon dolar olduğunu, İngiltere’de merkezde bir dairenin değerinin 10 milyon pound olduğunu, yine İspanya, Fransa ve Almanya’da belli yerlerde konut değerlerinin milyonlarca Euro olduğuna vurgu yapan Cafer Gürcafer, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

   “Ama o ülkede yaşayan insanların konut sahibi olabilmeleri için de ayrı çalışmalar vardır. Dolayısıyla bize düşen de yabancıların mülkiyet almasındaki talebi düzenleyerek turizme, esnafa, çarşıya, bu işten ekmek yiyen on binlerce insana katkıyı sürdürülebilir kılmak için, ayrıca projelendirmek, buna paralel insanımızın barınma ihtiyacını karşılamak için ayrıca bir proje çalışması yaparak birbirini besleyen birbirine zarar vermeyen şekilde düzenleme yapmaktır.

 Sonuç olarak kapsamlı bir çalışmaya katkı koymaya hazırız ama popülist bir yaklaşımla yasaklamaya karşıyız.”