Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, sosyal medya paylaşımında Türkiye Cumhuriyeti ile yapılan ekonomik ve mali işbirliği anlaşmalarındaki “kamu reformu”na dikkat çekti.

Erhürman, geçmişte hükümetin her döneminde kamu reformunun önemli bir gündem maddesi olduğunu, ancak siyasi sebeplerle bu reformun hayata geçirilmediğini belirtti.

Özellikle, devlet kurumlarında profesyonel ve özerk yönetim anlayışının hâkim olmaması ve liyakate dayalı atamaların yapılmaması eleştirildi. Erhürman, hükümetlerin değişmesiyle üst düzey bürokratların sürekli değiştirilmesi ve kurumsal hafızanın yok edilmesinin, kamuda işlerin tıkanmasına yol açtığını ifade etti. Bu durumun halk için bir kader olmadığını belirten Erhürman, iktidara geldiklerinde bu sorunları çözmek için acil olarak iki önemli değişiklik yapacaklarını açıkladı.

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman'ın paylaşımı şöyle:

"Bir ara memleketin geleceğine ilişkin her toplantının en önemli gündem maddelerinden biri “kamu reformu” idi.

Türkiye Cumhuriyeti ile imzalanan ekonomik ve mali işbirliği anlaşmalarında, protokollerde de değişmez öngörülerden biriydi.

Dörtlü hükumet döneminde üzerinde çok çalışıldı. Son noktaya kadar da gelindi. Katılımcılık anlayışı gereği tüm taraflar masadaydı ve iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar uyuşmazlık noktası kalmıştı geriye. Tam o sırada hükumet bozuldu.

Daha sonra ana muhalefet görevini yürüttüğümüz her hükumet döneminde, Meclis kürsüsünden, “en azından iki değişikliği yapın, biz muhalefet olarak tam destek vereceğiz” dedik. Bir kere de söylemedik, defalarca söyledik.

Sözünü ettiğimiz iki değişiklikten birincisi, KIB-TEK, DAÜ, LAÜ, Kalkınma Bankası, Kooperatif Merkez Bankası, Vakıflar Bankası vb. kuruluşlarda yönetim kurullarına atamaların siyasetten arındırılması, bu yapıların profesyonelleşmesi, özerkleşmesi idi.

İkincisi ise üçlü kararnameydi. Müsteşarlık ve özel kalem hariç diğer üst düzey atamaların üçlü kararname kapsamından çıkarılması, liyakat esasına göre yapılması ve hükumetlerin değişmesiyle değişen üst düzey bürokratlar dönemi kapatılarak kurumsal hafızanın korunmasının da sağlanmasıydı önerimiz.

Makamları ve mevkileri görev, sorumluluk olarak değil siyasi ödüllendirme ve cezalandırma mekanizması olarak algılayan zihniyet bu önerilere sıcak bakmadı tabii. Ve yalnızca hükumetlerin değiştiği dönemlerde değil, hükumetin aynı kaldığı dönemlerde de üst düzey bürokratları çeşitli siyasi sebeplerle zırt pırt değiştirmeye, liyakati yok saymaya, kurumsal hafızayı hızla tüketmeye devam ettiler.

Öyle ki kendilerinin atadığı bürokratları, kamuoyuna herhangi bir gerekçe açıklama yükümlülüğü dahi hissetmeksizin görevden almayı adet haline getirdiler. Atamaların ve görevden almaların sebebi, liyakat falan değil, “o onun adamı, bu da bunun”, “önümüzdeki seçimde bu bizim işimize daha fazla yarar” gibi cümleler oldu.

Altının çizilmesi gerekir ki bu durum, bırakın başka partilerin iktidarda olduğu dönemleri, bugün iktidarda olan partilerin eski iktidar dönemlerinde dahi bu boyutta değildi!

Liyakate dair algı mahvedildi. Kurumsal hafıza çökertildi. Kamuda işler tıkandı, iyice çıkmaza girdi. Bürokrasi bitirildi.

Enkaz büyük. Ama bilinsin ki kaldırılacak! Siz hükumete geldiğinizde önce neleri yapacaksınız diye soruluyor ya hani. Hani ilk işimiz nüfus sayımı ve nüfus politikasının hayata geçirilmesidir demiştik ya. Devamındaki acil işlerimizden biri de yukarıda sözünü ettiğim iki ciddi değişikliğin hızla yapılması olacak.

Liyakate dayanmayan, kurumsal yapıyı, bürokrasiyi, kurumsal hafızayı darmadağın eden, kimsenin kendini güvende hissetmediği bu düzen, bu halkın, bu ülkenin bir an önce kendisinden kurtulması gereken bir zihniyetin ürünüdür. Bu halkın kaderi değildir."