İşte büyük insanlık! Sıyırdınız mı yüzlerdeki o ağır makyajı, altından çıkan irin gibi sararmış bir yüzdür. Döküldü mü dişler, karanlık bir mağara gibi görülür ağızlar!

GEÇEN hafta işte bu “yaşlı ve çirkin yüzlerin” binlercesini izledik!… Masum insanları öldürmekle meşguldüler! TV ekranlarından “arkası yarın dizileri” gibi seyrettiğimizce bombalı kanlı fakat mutlaka en küçük teferruata varıncaya kadar savaşın her türlü merhalesi ballandıra ballandıra anlatılan, biricik hikâyelerle süslenen görüntülerdi izlediklerimiz...                                                

Ölen insanların hayatları üzerine yazılan “arkası yarın” dizileri gibiydiler uzayıp giderlerken.

DOĞRUSU çok şaştım.. Kıt bilgilerimiz, haberlere ulaşma zorluğumuza karşın Türlü çeşitli TV kanallarındaki naklen yayımlarla hemen hemen savaşların her merhalesini yaşıyoruz ki bir yandan da nostalji tazeliyoruz!

Çünkü “korkunç ”kelimesiyle ifade edilemeyecekse de benzer savaşları biz de yaşamıştık.. Her zaman bir saldıran vardı” bir de savunan. Ve “biz” mi? Her zamanki gibi kendimizi savunandık!

Ki bu insanlık gün geldi bir yeni İsrail yarattı yok olup giderken Filistin!

Tarih hep bunları yazar şimdi yaşadığımızca… Bu biter diner bir yenisi başlar.  Doğarken bile hep “öldürmesidir” tek ortak tarafı!

***

GEÇEN HAFTAYI bu karışık duygularla yaşadım. Ki Kıbrıs gibi küçük bir adada ne Kuzeye sığdı “insanlığı” ne  “Güneye!”  Sınırlarını askerlerle polislerin ayırdığı iki toplum bir yandan da “Günaydın,” “kalimara” yerine, “canınız çıksın, topunuzun, canı cehenneme” temennileriyle yaklaşırlarken birbirlerine… Hem karşı yakadakiler hem biz Kuzeyliler “yabancılardan” şikâyetler ettikti. ÇÜNKÜ anlaşılmaz bir “aksilik” bir “yanlış” vardı. Yıllar yılı ayni adaya, “bizlerin” olan topraklarımıza sığamadığımızdan sonunda “Kuzey’le Güney’e ayırmamıza karşın “barış” dediğimiz adı var kendi yok o Zümrüdü Anka kuşu yine çıktı ortaya! Bu kez adları “yabancılardı!” Ruslar, Yahudiler, İngilizler falan…

***

VE İŞTE YENİ SORUNUMUZ:  Yabancılarla “mülkümüz olması gereken toprakları, konutları belki daha bilmediğimiz varlıklarımızı satıyoruz.

PEKİ karşılığında aldığımız sterlin, dolar yuro gibi paraları ne yapıyoruz? Yeni topraklar mı alıyoruz? Yeni apartmanlar yeni evler, tesisler falan mı inşa ediyoruz? On satmışsak yirmi mi koyuyoruz yerine? Kuzey’i yeşerttikçe yeşertiyor ürettikçe üretiyor muyuz? Aldığımız paraları sermeye birikimi haline mi getiriyoruz daha büyük daha faydalı yatırımlar için? Vatan dediğimiz Kuzeyin yıldızlarına yıldızlar mı ekliyoruz?

EN AZINDAN sormalı, bu sorulara cevap verebilmeliyiz. Vatan dediğiniz sadece ekip biçtiğiniz tarla değilse tabi!

***

Kİ DAHA dün bir karışı uğruna savaşarak ölürken sonunda adayı ikiye bölsek de hâlâ geleceğimizden emin değilken şimdi de topraklarımızı satın alan yabancıların aramıza girmesinden kuşku duyabilmeliyiz.               

Çünkü artık beş on kişi değiller. Yüzlerce falan da değiller! Binlercesiyledirler hatta aileleri ile!..