Esad rejiminin yıkılmasının ardından üç yıldızlı Suriye bayrağının Güney Kıbrıs’taki Suriye Büyükelçiliği binasından da büyükelçilik konutundan da indirildiğine, Mart 2025’e kadar Esad dönemi anayasası olacağına, meclisin de çalışmayacağına yer veren Rum medyası yeni Suriye’nin Rum yönetimi için ne anlama geldiğini irdeliyor.

Haftalık Kathimerini Suriye’deki Esad sonrası dönemdeki gelişmelerin Rum yönetimini, mülteciler ve güvenlik boyutları dışında şu noktalarda kaygılandırdığına işaret etti:

“* Kıbrıs sorununun canlandığı bir konjonktürde gelecekteki istikrarlı Şam hükümetinde Türkiye’nin artan nüfuzu Lefkoşa’yı uluslararası ve bölgesel düzeyde nasıl etkileyecek.

*Suriye’de ortaya çıkacak yeni oluşumun -kurumsal ve hükümet açısından- uluslararası meşruiyetinin ve bu oluşumun Kıbrıs Cumhuriyeti ile gelecekteki ikili ilişkilerinin boyutları

*Gerek Kürt meselesi gerekse Türkiye’nin 2016 sonrasında ülkenin kuzey sınırlarını fiilen kontrol ediyor olması hasebiyle Siyasi dönüşümün ertesinde Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin garantisi meselesi ve olası gelişmelerin yaratacağı içtihat meseleleri”

Esad’ın düşürülmesinden sonra Türkiye’nin diplomatik ve toprak açısından güçlenmesinin ayrı bir ilgi konusu olduğuna dikkat çeken gazete AB adına Ursula Fon Der Leyen’in ve ABD adına Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in geçen hafta Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile istişare etmek üzere Türkiye’ye gitmelerinin Suriye meselesinin Türk dış politikası açısından bir Batı-HTŞ (Hayat Tahrir al Sham örgütü) arabuluculuk alanına dönüştürdüğünü yazdı. Bunun, Türk dış politikası açısından, Türkiye-AB ve Türkiye-ABD ilişkilerine çok yönlü potansiyel menfaat içerdiğine dikkat çeken gazete Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın gecen Perşembe günü Şam’a gittiğinin de altını çizdi.

Gazeteye göre Rum yönetimi BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye sorununa barışçıl çözümü belirleyen 2015 tarih ve 2254 sayılı kararına atıf yaparak gelişmelere tepki gösterdi.  Gelecekte KKTC örneğiyle bağlantılı sebeplerden, Suriye toprağının Kuzey Batı Suriye Türk Cumhuriyeti tipi bir ayrılma senaryosu olmasın diye ertesi günü, (Suriye’nin) toprak bütünlüğüne özellikle önem veriyor.

 Rum yönetimi ayrıca, Suriye’nin devlet olarak ya da Türkiye’nin nüfuz menzilinde, normalleşirse, Esad döneminde 2023’te yaptığı gibi, Rum diplomasisi ve Kıbrıs sorunu için öneme sahip Arap Birliği’ne tam işlevsel olarak geri dönmesini irdeliyor. Rum Yönetimi Türk veya Türkmen kökenli nüfus  nedeniyle gelecekte artmış Türk nüfuzu altındaki bir Suriye’nin, son yıllarda KKTC’nin yükseltilme girişimi sahası olan Türk Devletleri Teşkilatı’na (TDT) girmesi senaryosu üzerinde de duruyor.

Haberde Suriye’nin Doğu Akdeniz’deki ayak izi açısından, Şam’daki yeni hükümetin sorunsuz siyasi geçişi ve bunun uluslararası toplum düzeyinde meşrulaşması prizması altında Rum yönetimi için ilginç hale geldiği kaydedildi.

Kathimerini’ye konuşan iyi bilgi sahibi kaynakların “uluslararası meşruiyet arayışı çerçevesinde Şam’daki yeni hükümetin, istikrara kavuşması halinde, KKTC’yi tanımasının ya da doğrudan ilişki kurmasının çok zor olduğunu” söylediği aktarıldı.

Rum yönetiminin Lübnan, İsrail ve Mısır ile deniz yetki alanlarını belirlediği, Suriye’nin ise 2003’te İdlib (batı) ile Laskiye kıyıları arasındaki bölgeyi tek yanlı MEB ilan ettiği hatırlatılarak Türkiye’nin gelecekte sünni bir Şam hükümetindeki nüfuzunun  Suriye’nin bölge ülkeleriyle deniz sahalarını belirleme anlaşması açısından etkileri olacağına dikkat çekildi.

Müslüman Kardeşler nüfuzu altındaki ve Erdoğan Türkiye’si ile ilişkileri normalleşmiş bir Suriye’nin deniz yetki alanlarını belirlemesinin zor olacağı iddia edilerek buna şu gerekçe gösterildi:

“Çünkü, -Khassab Körfezinden bakıldığında- 36’nci paralelle eşit hattaki Hatay ilinin havada olması Kıbrıs Cumhuriyeti’ne (Suriye Deniz Hukuku ile ilgili UNCLOS sözleşmesine taraf değil) güçlü bir hukuki argüman sağlıyor. Mısır’da Mübarek rejimi düştüğünde (2022) Türkiye’nin Muhammed Mursi’ye Kıbrıs Cumhuriyeti ile Mısır arasındaki deniz yetki alanlarını belirleme anlaşmasını değiştirmesi yönünde baskı yapmaya çalıştığı ancak zamanın Mısır Anayasa Mahkemesi’nin verdiği görüş ile bu mümkün olmadığı hatırlatıldı. Ancak Türkiye’nin artmış nüfuzu altındaki bir Suriye ile deniz yetki alanlarını belirleme, gelecekte, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kaçınılmaz olarak meşgul edecek bir konudur.”

Gazete Esad rejimi çöktüğünde Katar’ın Doha kentinde Güney Kıbrıs’ın da katıldığı Dışişleri Bakanları düzeyindeki “Doha Forum” düzenlendiğini hatırlatarak Rum Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos’un bu çerçevede Mısır, Suudi Arabistan ve Katarlı denkleri ile Suriye meselesini görüştüğünü, ardından da İsrailli ve Lübnanlı denkleri ile telefon görüşmeleri yaptığını yazdı.

Suriye meselesinin, Güney Kıbrıs açısından zorluklar dışında fırsatlar da barındırdığı kaydedilen haberde bu fırsatların, gerek insani yardımların öne çıktığı diplomatik inisiyatifler boyutunda gerekse savaş sonrasında ülkenin yeniden inşası çabalarına, coğrafik yakınlığı ve Katar ve Suudi Arabistan ile iyi ilişkiler içerisinde olması nedeniyle Güney Kıbrıs’ın da katılması boyutunda olduğuna işaret edildi.

Editör: Doğa Arifoğlu