İyi ki bir Gazze olmadık! Yada bir Arap ülkesi.
VE iyi ki bizim anavatanımız Türkiye’ydi. Bir Mısır bir İran, Irak falan olmadı.
Yahudi’nin Filistin’e yönelik başlattığı korkunç savaşı, savaş esnasında olagelen insanlık dışı olayları, savaş nedeniyle yaşanan gaddarlık ve vahşeti bu adada biz yaşamamış olduk. Şükür sana Tanrı’m.
***
NEDENSE bu sabah yazımı hazırlarken şu yukarıdakileri yazmak geçti içimden. Çünkü son dönemlerde yine vizilemeye ağlaşmaya başladık.
“Kör talihimiz kem kaderimiz” diye diye. Ki son serzenişlerin nedeni artan et fiyatlarıydı. Şaka şenlik değil. Bu toplum yıllar yılı zeytin ekmeğe, bir avuç kuru fasulyeye de rıza gösterdiydi hem de gıkını çıkarmadan. Ki Mağusa Surlariçi’nde üç otomobil sahibi vardı üçü de taksici… Velespiti olanlar kendilerini Allah’ın en talihli kulları olarak görürlerdi.
TABİİ Kİ KABUL! Zaman zaman kendimizi yerlere atarak, “ağlamak” ne demek, feryat figan koparmak gerek ki seslerimiz yedi kat göklerde yankılanırken işitme engelli hükümet’i âlimiz de işitsin!..
Buna karşın çözüm bile olmadan Kuzey sürekli büyümektedir.. Gelişmektedir. Daha bayındır daha zengin kısaca daha muktedir olmaktadır.
Bu nedenle türlü çeşitli ihtiyaçları artarken bu değişime uygun “daha bir değişmiş yönetici kadrolarına ihtiyaç duymaktadır.”
Üretim sektörleri ile ülkedeki tüketim taleplerini karşılayacak dengelerin kurulmasını gözlemektedir. Mesela:
***
KKTC yollarında 385 bin araç seyrüsefer eylemektedir deniyor resmi açıklamada. Sadece 1733 de RHA varmış. Elbet olacak. Devlet büyüdükçe nüfus arttıkça ihtiyaçlar arttıkça resmi ve sivil hizmet sektörü de gelişecek.
FAKAT bu gelişime paralel daha çok yol gerekecek, daha derli toplu bir trafik oluşumu kendini zorlayacak. Değil ama?
Ülke sektörleriyle kalkınıp gelişirken bu gelişmeye cevap verecek alt yapı yatırımlarından araç gereçlere kadar gerekli olan donanımların da gelişmesi gerekecek. Mesela sadece yılın on ayında trafiğe 20 bini aşkın araç daha katılırken “yolların tıkanmasını” ya da kazalar nedeniyle canların yitip gitmemesi için yeni tedbirler yatırımlar gerekecek.
TIPKI artan nüfusa yetecek yeni okul inşaatları gibi… İhtiyaçlara cevap verecek yeni üretim seferberlikleri gibi… Hastalar için yeni hastanelerin devreye sokulması gibi.
***
ARTIK DEVLET nedir sorusuna cevap verebilecek ve “devletimizle devletlu” olunabilineceğinin ispatını çakacaksak “rastgele” yönetim alışkanlıklarından vazgeçmemiz gerekir.
Herhalde bu düşünceden hareketle ayni sıralarda KOOP: Şirketler Mukayyidi Çelebi Ilık 12 Aralık 2023 tarihinde 2024 yılında gerçekleştirilecek olan “KKTC 1. Koop. Şirketler Çalıştayı” gerçekleştirileceğinin haberini veriyor ki bu konuda ne kadar geciktiğimizi düşünüp hayıflanıyorum.
Kaybettiğimiz yıllara üzülüyorum: Çünkü kaba başlıklarıyla bile “Kooperatifçilik bilinci” eğer bu ülkede ekonominin “başlığı” yapılabilseydi şu anda üretici de tüketici de pahalılık altında ezilmez bunalım yaşamazdı.
PEKALA nedir yeni hedefler?
Hep şu bildik temennilerin de başına konan “klasik” tutum: “Üretim aracısız tefecisiz direkt tüketici ile ilk elden buluşacak alış veriş…”
Yılların temennisi, her zamanların kararı fakat asla gerçekleşmeyen bir düşünce.
Şimdi bu düşünceye getirilen yenilik bir Gözetim ve Risk Merkezinin açılması. Bakalım bu kez tutacak mı?
***
KISACA TAKILDIKLARIM:
Barış Harekâtı’nın üzerinden yıllar geçti ama hâlâ bu adada bırakın Güney Rum Yönetimi’yle her iki tarafı da ilgilendiren hayati konularda ciddi işbirliğine gitmeyi yan yana gelmeyi bile fuzuli sayan bir tutum içindeyiz. Sanki her şey oldu bitti maşallah!
Maraş’ı da bu düşünce ile açtık. Nasılsa artık bizimdir. İspatı da Evkaf mallarıdır..
Bu arada Kuzey’de evet gözümüzü gönlümüzü açan inşaatlar, sahillerde villalar oteller falan açıyor, köyleri bile ekilip biçilecek özelliklerinden sıyırarak memurların emeklilerin tatil yerleri haline getiriyoruz. Ne kadar doğru ne kadar eğri zaman gösterecek!
***
ETE NEDEN ZAM GELİR? Çünkü dünyanın her yanında “başat”tır! Nitekim ete zam gelmeden ötesi tüm maddelere yapılan zamlar yamalama gibi durur. Hatta pahalanmasının kaçınılmazlıklarını da anlatamazsınız.
Ayni zamanda pahalılığın da lokomotifidir. Nitekim uzun süredir bendeniz de vaziyetleri “kıyması” ile idare ediyorum. Bir avuç da alsanız kasabın indinde her halde “ihtiyacı bu kadardır” yargısında hüküm bulur!
Ama et öyle değil. Yarım kilosu toleransla karşılansa bile daha aşağı gramajda ısrar ederseniz kasap sizi suratıyla döver.
VE İŞTE bu et yeniden zamlandı. Zaten beklenirdi. Kısaca bir şeyler söylemek gerekirse şöyle:
Eğer bir ülkede et süt pahalılanıyorsa biline ki o ülke ayvayı yedi!
VE et bizde de pahalandı! Biline ki ayvayı işte şimdi yedik.