Eniz ORAKCIOĞLU

    Klinik Psikolog Bade Yaya, şiddetin günümüzde yaşamın her alanında karşımıza çıkan ve dünyada giderek ciddi boyutlara ulaşan bir toplum sağlığı sorunu olduğuna dikkat çekti, kadına yönelik şiddetin ise her toplumda, her kültürde, her eğitim düzeyinde, her gelir düzeyinde görüldüğünü vurguladı.

   Yaya, şiddet dendiğinde akla ilk fiziksel şiddetin geldiğini ancak şiddetin psikolojik, cinsel, ekonomik, dijital ve ihmal gibi boyutları da olduğunun altını çizdi.

   Yaya, “Kadına yönelik şiddet olguları incelendiğinde karşımıza çıkan tablo toplumda ve aile içerisinde kadınlara değer verilmemesi, bireysel ve biyolojik etkenler, yakın ilişkilerde yaşanan sorunlar, ekonomik sorunlar, kültürel olarak erkek egemen toplumlarda iki cinsiyet arasındaki eşitsizlik, şiddeti baskı aracı olarak kullanma ve erkek otoritesi gibi nedenler karşımızda çıkmaktadır” dedi.

   Kadına yönelik şiddet eğiliminin en büyük sebeplerinden birinin de yetiştirilme biçimi olduğuna dikkat çeken Yaya, “Erkek ne derse o olur, kadının görevi erkeğe hizmet etmektir ” gibi düşüncelerin baskın olduğu aile ve toplum yapısının şiddet için bir risk faktörü olduğunu söyledi.

   Yaya, bu tip yapılarda psikolojik ve fiziksel şiddetin normalleştirildiğinin görüldüğünü dile getirdi.

“Erkek egemenliği şiddeti doğurmakta ve beslemektedir”

    Kadına yönelik şiddetin en önemli sebebini toplumsal yapıdaki erkek egemenliğinin oluşturduğuna dikkat çeken Yaya, “söz konusu erkek egemenliği (siyasal, sosyal, ekonomik vb. yapılar), şiddeti doğurmakta, beslemekte ve en önemlisi de kadınların yardım almalarını engelleyerek şiddetin sürmesini sağlamaktadır. Ataerkil toplum yapısı erkeğin güç simgesi olmasından beslenen bir yapıdır. Gücü elinde tutan bireyin bu gücü kaybetmemek ve paylaşmak istememektedir. Bu nedenle kadının aynı güce sahip olması fikri bu toplumlarda istenen bir süreç değildir” dedi.

   Yaya, geçmiş yıllarda kadınların şimdiye oranla çok daha kötü şartlarda yaşam sürdüğünü; daha az hakka sahip olduğunu, toplumda söz sahibi olmadığını, aile içerisinde bile konuşturulmaması gibi birçok sıkıntılar yaşadığını belirtti.

“Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması önemli”

   Yaya, toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemine işaret ederek “Son yıllarda, sosyal medyanın da etkin kullanımıyla toplumsal cinsiyet temelli kadına yönelik şiddetin, kadının insan haklarının ihlali olduğuna dair kamuoyunda bir farkındalık oluşmaya başlamıştır” dedi.

   Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının yıllardır devam eden bir düzenin köklü değişimini gerektirdiği için uzun vadeli bir süreç olduğuna vurgu yapan Yaya, “Toplumda kadının yerinin olması, her alanda söz ve hak sahibi olması, bilgi, eğitim, iletişim ve akran desteği, istihdam desteği, çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirme yoluyla güçlenmeye toplumun her alanının teşvik edilmesi gerekmektedir” şeklinde konuştu.

   Yaya, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi için öncelikle toplumun her bireyine farkındalık kazandırılmasının öneminden bahsederek, eşitsizlik sorunun tamamen sona erdirilmesi için değişmez temel basamaklardan birinin de eğitim olduğuna işaret etti.

   Yaya, sözlerine şu şekilde devam etti:

   “Hem şimdiki hem de gelecek neslin var olan bu eşitsizliği sürdürmemeleri, eşitlikçi bir davranış ve tutum sergileyerek toplumda değişikliği sağlamaları ancak eğitim sayesinde mümkün olur. Çalışma yaşamı ve istihdam, kadınların ekonomik olarak bağımsız olmasıyla beraber sosyal yaşamın tüm alanlarında topluma bir birey olarak katkı sunması açısından son derece önemlidir. Devletin, sivil toplum kuruluşlarının ve özel sektörün kadınların güçlendirilmesine yönelik çabalarının ulusal ve yerel düzeylerde desteklenmesi, şiddetin önlenmesi ve korunmasında en önemli etmendir.”

“Korku, kontrolsüzlük, belirsizlik hissi,

yoğun çaresizlik duygusu görülüyor”

   Toplumun her kesiminden, her yaştan şiddetin herhangi bir veya birden fazla çeşidine maruz bırakılmış danışanları olduğuna dikkat çeken Yaya, “Bu süreçte önceliğin bireyin güncel güvenliğinin sağlanmış olup olmamasıdır” diye konuştu.

   Yaya, şiddete maruz kalan kadınlarda korku, kontrolsüzlük, belirsizlik hissi, yoğun çaresizlik duygusu, yardım arama davranışını eyleme geçirmekte zorlanma görüldüğüne işaret ederek, bu nedenle şiddete maruz kalan kadınların psikoterapi süreçleri detaylı şekilde bir uzman tarafından planlanması gerektiğini vurguladı.

   Yaya, eğer bireyde psikiyatrik bir rahatsızlık ortaya çıkmış ise uzman doktorlara yönlendirip işbirliği halinde, psikiyatrik tedavileri ile birlikte psikoterapi desteği alarak ruhsal olarak tedavi olup güçlenmelerini hedeflediklerini anlattı.

   İlerleyen süreçte ise bireylerin yaşamlarını tekrar kurabilmeleri için destekleyici psikoterapi ile yardımcı olduklarını söyleyen Yaya, Psikoterapi süreci kişiye yalnız olmadığını, şiddetle nasıl başa çıkabileceğini, olumsuz etkilerden nasıl korunacağına dair yardımcı olduğunu kaydetti.

“Toplumda bilinç geliştirilmeli”

   Yaya, kadına karşı şiddet konusunda toplumda bilincin geliştirilmesi gerektiğine işaret ederek, bu bilincin her şeyden önce kadının birey olduğunun kabulünü sağlayacak, toplumdaki zihniyeti değiştirici şekilde olması gerektiğini kaydetti.

   Yaya, kadına yönelik şiddet sadece bireysel değil toplumsal bir olgu olduğundan önleme çalışmalarında devletin çok yönlü olarak sorunu ele alması ve gerekli önleme politikaları üretmesi gerektiğine de vurgu yaptı.

   “Kadına yönelik şiddetle mücadele toplumsal düzeyde ortak ve kararlı bir şekilde yürütülmelidir” diyen Yaya, şiddeti doğuran ve devamlı hale getiren olumsuz tutum ve davranışları ortadan kaldırmak için sosyal farkındalık oluşturularak, toplumdaki bireylerin kadına karşı bakış açısında olumlu değişimler sağlayabilecek düzenlemeler yapılmanın öneminden bahsetti.

   Yaya, “Kadınların, eğitim ve iş hayatında desteklenmesine ve meslek sahibi olmalarına yönelik düzenlemeler yapılmalıdır. Bütün bunların yanı sıra herhangi bir şiddet türüne maruz kalan kadınların hangi kurumlardan yardım alacakları hakkında bilgilendirilmeleri hakkında bilinçlendirme çalışmalarının yaygınlaştırılması gerekmektedir. Ayrıca kadınların psikolojik destek alabilecekleri kuruluşların arttırılması ve ulaşılabilirliklerinin kolaylaştırılması şiddeti önlemede etkili çözümler arasındadır. Şiddet kimsenin kaderi değildir ve normalleştirilmemelidir” dedi.