Bağımsızlık Yolu Parti Meclis Üyesi Cansu N. Nazlı, şüpheli kadın ölümlerinin ‘intihar’ deyip geçilmemesi gerektiğini belirterek, polis tahkikatında ciddi bir eksikliğin olduğunu ve ihmal neticesinde yargılamanın güçleştiğinden bahsetti.

Ada TV’de yayınlanan Nupelda Karabuğday’ın sunduğu Günaydın Ada programına katılarak gündemi değerlendirdi.

"Şüpheli Kadın Ölümleri İntihar Deyip Geçilmemeli"

Şüpheli kadın ölümlerinin cinayet şüphesi barındırabileceği deneyimini ilk Akile Nacisoy cinayetinde yaşandığını belirten Nazlı, o dönemde polisin ısrarla cinayet soruşturması yapmaktan kaçındığını hatırlattı. 6 ay sonra aile ve toplum baskısıyla dosyanın tekrar açıldığını ifade eden Nazlı, yargılamanın sonunda intihar değil eşi tarafından öldürüldüğünün anlaşıldığını aktardı. Ağır Ceza Mahkemesi kararında çok önemli bir noktanın altının çizildiğini anlatan Nazlı, polis tahkikatında ciddi bir eksikliğin olduğunu ve ihmal neticesinde yargılamanın güçleştiğinden bahsedildiğini sözlerine ekledi.

Nazlı, bu deneyimden sonra şüpheli kadın ölümlerinin intihardır deyip geçilmemesi gerektiğini, toplumdaki duyarlı kesimlerin bu tarz haberlere cinayet işlenmiş olabileceği gözüyle de bakmaları gerektiğini vurguladı. Gece kulübünde odada ölü bulunan Volha Viarbouskaya’ın olayından da bahseden Nazlı, kadının ölü bulunması üzerine gece kulübü işletmecisine kadının ölümü ile ilgi değil de yasa dışı fuhuşa teşvik etmekten ceza davası okunduğunu, kadının ölümüyle alakalı hiçbir soruşturmanın ilerletilmediğini, kadının ölüm sebebinin bulunamadığını anlattı. Nazlı, odada birlikte olduğu kişi kimdi, ölümle ilgili rolü var mıydı, polisin bu konularla ilgili hiçbir açıklama yapmadığını, şüpheli ölümünün bilinmez olarak kaldığını aktardı.

“En Büyük Tehlike Tahkikat Sürecinin Başlamaması veya Salimen Yürütülmemesi"

Eğer bir kadın şiddet sonucu hayatını kaybetmişse ve bunu onu yapan kişi bugün elini kolunu sallayarak geziyorsa, şiddet uygulayıcılarının benzer durumlarda bunu yapıp ceza almayabileceğiyle ilgili cesaretlenebileceğini vurguladı. Cezalar arttırılsın seslerinin çok yükseldiğini ifade eden Nazlı, en büyük tehlikenin ise tahkikat sürecinin başlamaması veya salimen yürütülmemesi olduğunun altını çizdi.

Nazlı, kadınlara tanımadığı erkeklerden çok, tanıdığı ve ilişki içerisinde olduğu erkekler tarafından şiddet uygulandığını belirterek, bu şekilde şüpheli kadın ölümlerini normalleştirmememiz gerektiğini kaydetti. Polis teşkilatında kadına yönelik şiddetle ilgili bir birimin de oluşturulduğunu belirten Nazlı, ancak tüm ilçelerde aktif olarak çalışan birimin olduğunu söyleyemeyeceğini ifade etti. Nazlı, en düzenli Lefkoşa’daki birimin olduğunu, ancak orda da personel sayısının azaltıldığını ve iş yükünün çok olduğunu sözlerine ekledi.

“Polisin Sivile Bağlanması Gerekiyor"

Sivil olarak polis üzerinde denetim sağlayabilmek için polisin sivile bağlanması gerektiğini belirten Nazlı, sadece demokratikleşme için değil hayatın içinde, her konuda gerek duyulan bir talep haline geldiğini söyledi. Poliste sivil yönetim olmadığı için halk olarak oraya etki etmenin mümkün olmadığını söyleyen Nazlı, şüpheli kadın ölümlerinde bile soruşturmanın etkin yapılması adına talepte bulunmak için veya süreci takip etmek için polisin sivile bağlanması gerektiğini aktardı.

Hacer Ulaş cinayetinde otopsi raporunda Hacer’in öldürüldüğü tespit edildiğini ancak, Hacer’i kimin öldürdüğünün hala bilinmediğini söyledi. Nazlı, Hacer cinayetinde de Akile’de olduğu gibi Ağır Ceza Mahkemesi kararında, polisin ciddi ihmali olduğunun, tahkikat dosyasında önemli eksikliklerin olduğunun ve failin ortaya çıkması açısından yeterli tahkikatın yapılmadığının altının çizildiğini belirtti.

"Güldeniz’in Ölümü İçin, Daha Yeniyken Polisin Etkin Soruşturma Yapması İçin Sesimizi Yükseltiyoruz"

Nazlı, bu deneyimlere yaslanarak Güldeniz’in ölümü için de, daha yeniyken polisin etkin soruşturma yapması için sesimizi yükseltiyoruz dedi. Güldeniz’in başkalarıyla birlikte kamp yapmak için orada olduğunun söylendiğini aktaran Nazlı, polisin ölüm nedeni ile ilgili yaptığı açıklamanın ise başını kayalıklara vurduğu ve kafa travması geçirdiği şeklinde olduğunu söyledi. Ölü bulunduğu plajın kayalık bir plaj olmadığına da dikkat çeken Nazlı, başını kayalıklara vurdu ve öldü diyebileceğimiz bir durumun olmadığını belirtti. Güldeniz’in ölümünün aydınlatılması için, etkin soruşturma için, şüpheli kadın ölümlerinin intihar ya da kaza diye hemen kapatılmaması için sesimizi yettiği kadar yükseltmemiz gerektiğini söyledi.

“Her Bölgede, Sığınma Evi ve Şiddet Önemle Merkezleri Kurulmalı”

Nazlı, en temelde kadının şiddet görmemesini, görüyorsa da o ortamdan veya kişiden uzaklaşmasını sağlamamız gerektiğini söyledi.  Mevcut şiddet gören kadınların şiddet gördüğü ortamdan güvenli bir ortama alınması, hayatını yeniden kurma sürecinde, barınması, iş bulması, çocuğunu okula gönderebilmesi gibi durumlarda sığınma evlerinin öneminin ortaya çıktığını dile getirdi. Mevcut durumda sadece Lefkoşa Türk Belediyesi’nin sıvınma evi olduğunu hatırlatan Nazlı, devlet tarafından açılan herhangi bir sığınma evinin olmamasına vurgu yaptı. Her bölgede sığınma evlerinin bir gereklilik olduğunu vurgulayan Nazlı, her bölgede şiddet önemle merkezlerinin de olması gerektiğinin altını çizdi. Daha fazla sığınma evine ne gerek var diye düşünen bazı kimselerin de olduğunu bildiklerini ifade eden Nazlı, maddi gerçeklikten temellenen bir ihtiyaç olduğunu, mevcut durumda yaşadığımız deneyimlerin, bizim daha fazla sığınma evine ihtiyaç duyduğumuzu gösterdiğini söyledi.

Devletin sağladığı Sosyal Hizmetler Dairesi’ne bağlı Alo 183 hattının bir şiddet durumunda aranabileceğini belirten Nazlı, arayan kişinin bilgilerinin gizli tutulduğunu da ekledi. Maddi durumu iyi olmayan şiddet mağduru kadınlara devletin adli yardım hizmeti sunduğunu, boşanmak isteyen veya uzaklaştırma kararı almak isteyenlerin yaşadıkları bölgedeki Sosyal Hizmetler Dairesi’ne giderek adli yardım talebinde bulunabileceklerini anlattı.

Nazlı programın sonunda her şeyi bir bütün olarak düşünmemiz gerektiğini söyleyerek, sadece sığınma evi veya şiddet önleme merkezleri değil kira bedellerinin denetlenmesine, sosyal konutlara, kamusal toplu taşımacılığın gelişmesine ve asgari ücretin en düşük kamu maaşına endekslenmesine ihtiyacımız var açıklamasını yaptı.