Ülkemizdeki işitme ve konuşma engelli bireyler bir yanda devlet politikalarının eksikliği, diğer yanda ise bilinçsizlik karşısında çeşitli fırsat eşitsizlikleriyle karşı karşıya kalıyor.
Engelli bireylerin hayatının kolaylaştırılması için oluşturulan BM Engelli Hakları Sözleşmesi, KKTC tarafından 2010’da onaylansa da bu Sözleşme’ye uygun yasal düzenlemeler yapılmış değil.
BAĞIMSIZ GAZETE’ye konuşan Kıbrıs İşitme Konuşa Engelliler Vakfı (KİKEV) Mütevelli Heyeti Başkanı Bahire Doğru, işitme engelli bireylerin kendi engellerinin yanı sıra yasal mevzuatlardan oluşan engellerle ve fırsat eşitsizlikleriyle da mücadele etmeye çalıştığını kaydetti.
Konuşma – Dil Terapisti ve İşaret Dili Eğitmeni İlayda İrem Balkanlı, işitme engelli bireylerde erken teşhisin önemine vurgu yaparak, yeni doğan işitme taraması yapılması ve işitme engelli bireylere en yakın zamanda cihaz ve eğitim verilmesi gerektiğini ifade etti.
İşitme engelli bir evlat sahibi olan anne Zarina Hudakova, işitme engelli olan kızının okullarda büyük zorluklar yaşadığını dile getirerek, öğretmenlerle konuştuğunda birçok öğretmenin, kızının işitme engelli olduğunun, dersi anlayıp anlamadığının farkında bile olmadığını gördüğünü anlattı.
İşitme engelli birey Hayriye Ürel ise 20-25 yıllık süreç içerisinde devlet daireleri ve toplumsal farkındalığın eksikliği nedeniyle sorunlarla yaşadığını söyledi.
Doğru: Engelli bireyler fırsat eşitsizlikleriyle yaşamak zorunda
Kıbrıs İşitme Konuşma Engelliler Vakfı (KİKEV) Mütevelli Heyeti Başkanı Bahire Doğru, engelli bireylerin sorunlarının sadece kendilerinin değil, tüm insanların ortak sorunu olduğunu belirterek, gereken adımlar atılsa KKTC’deki engelli profilinin daha iyi bir yerlerde olabileceğini kaydetti.
“Engelli olmak yardıma muhtaç ya da hayırseverlik gibi algılanmakla birlikte kendi başına bağımsız olarak bir işi başaramayacağına inanıldığı için insan hakları ve eşitlik ilkesi ile de uyuşmamaktadır” şeklinde konuşan Doğru, bu durumun her ne kadar kasıt içermese de üstü örtülü ayrımcılık içeren bir yaklaşım olduğunu söyledi.
Doğru, engelli bireyler kendi engelleriyle birlikte yasal mevzuatların ve uygulamaların eksikliklerinden kaynaklanan sağlık, eğitim, istihdam, sosyal güvenlik ve toplumsal yaşama tam katılım gibi temel engeller ve büyük fırsat eşitsizlikleriyle yaşamak zorunda kaldığını vurguladı.
“BM Engelli Hakları Sözleşmesi’ne uygun yasal düzenlemeler yapılmadı”
BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin engellilerin sosyal yaşama katılımı, eğitim, istihdam, sömürü, işkence ve şiddete maruz bırakılmamasını, seyahat özgürlüğü, herkesle aynı haklardan ve fırsatlardan yararlanmasını sağladığına işaret eden Doğru, adalete de erişim, toplumsal ve siyasi yaşama katılım gibi engelli bireylerin ayrımcılığa uğradığı birçok alanı kapsadığını anlattı.
KKTC Cumhuriyet Meclisi’nde 2010 yılında BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin onaylanmasıyla bu sözleşmenin gereği olan yasal düzenlemeleri yapmak için devletin yükümlü kılındığını anımsatan Doğru, engelli kişilerin haklarını bilmediğini, mobbinge uğrayan kişilerin bilinçsizlik nedeniyle ya da maddi imkânsızlık nedeni ile yargıya başvuramadığını kaydetti.
Sözleşmeye uygun yasal düzenlemeler yapılmadığı için herhangi bir olumsuzlukla karşılaşan engelli bireyin yargıya ve sonrasında da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuracağını bilmesi gerektiğini dile getiren Doğru, şöyle devam etti:
“Bilgiye, sağlığa, sosyal hayata, binalara erişim, yollarda özgürce hareket edebilme gibi her şey bir insan hakkıdır. Fırsat eşitliği ve erişimi sağlamak hem toplumun hem devletin görevidir. Engelliler erişim için engel durumlarına göre renkli ve bilgilendirici görsellere ihtiyaç duyarlar. Sesli betimleme ve işaret dili alt yazı ile tüm açıklamaların olması da bir insan hakkıdır. İletişimi sağlamak zaten insan hakkıdır.
Açıklamalarda görsel, işitsel, sözel, alt yazı ve işaret dili eksiklikleri mevcut. Olağanüstü durumlarda engellilere, dezavantajlı bireylere hizmet destek planlaması eksikliği de vardır. BM Engelli Hakları Sözleşmesinde “Risk Durumlarında ve İnsani Acil Risk Durumları” ibaresi geçmekte. Sözleşmeyi kabul eden taraf devletler insan hakları çerçevesinde her yönlü destek vermek zorundadır. ”
“Engelli bireyler sağlığa erişimde büyük sorun yaşıyor”
Doğru, sağlığa erişimde yaşanan sıkıntılara dikkat çekerek, şöyle devam etti:
“Sağlığa erişim engelliler için de sorun olmakta. Sağlık kurulu raporları için uygulanan prosedürler özellikle sürekli engelli, kronik hastalığı olanları ve yaşlı kişileri zorlamaktadır. Sürekli engelli raporları düzenlenmesi çok daha iyi olacağı görüşündeyim. Koklear implant cihaz ve ameliyatları da gecikmekte. Ameliyat sırası bekleyen çocuk ve gençler bir an önce sese kavuşmayı istemektedir.
İşaret Dili bilen personel, işitme engelli için ışıklı ve yazılı uyarı sistemleri yok. Gelen şikâyetler arasında en basit örneğiyle kan tahliline giden işitme engelli söylenileni anlamadığı için ve sırasını kaçırmamak için yanında biriyle gitmek zorunda kalıyor. Ayrıca yaşanan ekonomik kriz nedeni ile işitme cihazlarının fiyatlarının çok yüksek olması nedeni ile cihaz alamayan kişiler bu durumu erteledikleri için işitme kayıpları ilerliyor ve sağlık kurulu rapor süreleri de biterse tekrar sağlık kurulu raporu çıkartma işlemleri ile uğraşıyorlar.”
Doğru, “Bu şartlarda da Yönetmeliğe bağlı olarak 18 yaş üstü birçok işitme engellinin engelli maaşları da kesilmekte. Engelli maaşları kesilen gençlerin gelecek kaygıları sürmekte. Dezavantajlı bireyi koruma ve topluma kazandırma adına devlet bu kişilere iş imkânı sunması gerekmektedir. Yaşanan ekonomik kriz ile birlikte engelli maaşları ve sosyal yardım maaşı alan kişiler ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmakta” dedi.
İşitme engelli bireyler için eğitim önemli
Özel Eğitim Yasası’nın Meclis’ten geçmesinin sevindirici olduğunu anlatan Doğru, uygulama konusundaki eksikliklerin zamanla düzeleceğini umduklarını açıkladı.
Doğru, engelli çocukların da normal okullarda okuyabilmesi gerektiği üzerinde durarak, “Karşımıza çıkan güzel örnekler ayrıca idare ve öğretmenlerin iyi niyetli tutumları ile destek olma konusundaki çabalarına da şahit olmaktan çok mutlu oldum. Ailelerin bu konudaki ilgisinin de önemli olduğu gerçeğini unutmamak gerekiyor. Eğitim sadece okul ve öğretmenle değil aile ve çevre ile de desteklenmeli.
Fakat gözlemlediğim tek şey özellikle engelli çocuklar için ayrıca aileleri bu konuda bilgilendirerek gerekli eğitimleri verebilmek için Özel Eğitim ve Rehabilitasyon merkezlerinin eksikliği” dedi.
“Toplumun işitme engellilerin farkında olması gerek”
Her engel grubunun farklı sorunlar ile birlikte mücadele verdiğini belirten Doğru, fakat bugün bile toplumda bunun farkında olmayan çok kişinin olduğunu kaydetti.
Doğru, insanların “Bir farkındalık etkinliği gerçekleştirdik” diye yayın yaptıklarını ama farkındayım demekle olmadığını dile getirerek, “Ben bunu bizzat yaşayarak gördüm. Görmek, anlamak ve yaşamak bambaşka bir şey. Deneyimlerim ve yaşadıklarımdan şunu söyleyebilirim: İşitme kaybınız varsa ve işitme cihazı ya da Koklear İmplant (Biyonik Kulak) kullanmaktaysanız kesinlikle saklamayın. Anlamadığınız zaman karşınızdakine durumu anlatın ve tekrar anlatmasını rica edin.
Önemli olan karşımızdaki kişinin bizlerle iletişimde sabırlı olmayı öğrenmesi, farkına vararak tekrar anlatması, yazarak ya da mesaj atarak cevap vermesidir.
“Yeni doğan işitme taraması mecburi olmalı”
Doğru, yeni doğan işitme taramasının mecburi olmasının çok önemli olduğuna işaret ederek, bu konunun önemli olduğu aileye anlatılsa da işitme taramasını yaptırmayı erteleyenlerin de olabildiğini, bunun mecbur tutulmasının işitme kaybının ilerlemesinin önüne geçeceğini vurguladı.
Yeni doğan işitme taraması devlet hastanelerinde ve özel merkezlerde yapıldığını anlatan Doğru, eğitimde 3 E kuralının (erken teşhis, erken cihazlanma ve erken eğitim) çok önemli olduğunun altını çizdi.
Balkanlı: İşitme engelli çocukla birlikte
aile ve öğretmenler de eğitim almalı
Konuşma – Dil Terapisti ve İşaret Dili Eğitmeni İlayda İrem Balkanlı, işitme engelli bireyler için aile eğitiminin çok önemli olduğunu belirterek, çocuk tarama testinden kaldığında ailenin bunu kabullenemediğini kaydetti.
Balkanlı, ailenin inkâr etmesi nedeniyle çocuğun bir süre eğitim almadan yaşamaya devam ettiğini dile getirerek, bunun çok riskli olduğunu, çünkü yaş ilerledikçe dil öğrenme ve anlamlandırmanın zorlaştığını ifade etti.
Balkanlı, “Erken teşhis önemli. Eğitim ve dil terapisine erken zamanda başlanmalı. Yeni doğan taramasını yaptık, geçti fakat çocuk ileride ateşli hastalık geçirirse bazen bu işitme kaybı kalıcı olur. Orta kulak iltihabı gibi hastalıklar, aile fark etmeden, çocukta kalıcı işitme kaybına yol açabilir. Bu zamanla çocukta gerileme yaratır. Derslerine, akranlarıyla konuşmalarına yansır, çocuk utanır konuşmak istemez, yalnızlaşmaya başlar. Böyle durumlarda bir odyolog, bir işitme taraması yapılmalı. Dil terapisinden geldikten sonra da çocuğa yönelik gelen bir değerlendirme yapılır. Çocuğun hangi yönlerinin eksik olduğu tespit edilir ve ilgili uzmanlardan destek alınır. Daha sonra eğitim büyük rol oynar.”
Cihazın takılmasıyla çocuğun her şeyi duyacağı gibi bir algının doğru olmadığına işaret eden Balkanlı, duymakla anlamanın aynı şey olmadığını, hepsinin bir bütün olması gerektiğini anlattı.
Balkanlı, hem aile, hem öğretmenin eğitilmesi hem de çevrenin düzenlenmesi gerektiğini vurgulayarak, işitme engelli bir çocuğun her zaman ön tarafta oturması, öğretmen – aile – dil terapistinin eğitim içinde olması gerektiğini söyledi.
Hudakova: Kızım okul döneminde büyük zorluklar çekti
İşitme engelli ailesi Zarina Hudakova, 3. ülke vatandaşı olduklarını, kendileri için bu durumun daha da zor olduğunu belirterek, kızının 16 yaşında olduğunu, Türkmenistan’da cihaza erişimin kolay olmaması nedeniyle KKTC’ye geldiklerini kaydetti.
Çocuğu 3 yaşındayken buraya geldiklerini, çocuğa cihaz takıldığını dile getiren Hudakova, “Cihaz konusunda sıkıntılar çekiyoruz. Üçüncü ülke vatandaşı olduğumuz için sigorta 6 bin TL’sini karşılıyor. Bunun dışında Bahire Hanım bize destek oluyor” dedi.
Hudakova, çocuğunun şimdiye kadar okul döneminde çok büyük zorluklar çektiğini ifade ederek, işitme engelli öğrencilere yönelik daha bilinçli olunması ve destekte bulunulması gerektiğini söyledi.
Öğretmenlere çocuğunun işitme engelli olduğunu söylediğinde öğretmenlerin şaşırdığına işaret eden Hudakova, “Dersleri anlıyor mu anlamıyor mu, duyabiliyor mu dikkat etmiyor musunuz? Ben bunu söylediğimde çok şaşırıyorlar. Ben her sene tüm öğretmenlere kızımın işitme engelli olduğunu tek tek söylüyorum. Bazı hocalar çok anlayışlı, bazı öğretmenler ise ‘İşitme engelli olsa ne olacak’ şeklinde yaklaşımda bulunuyor.”
Hürel: 20 – 25 yıl sorunlarla dolu bir süreç yaşadım
İşitme Engelli Birey Hayriye Hürel, işitme kaybından sonra 20 – 25 yıl sorunlarla boğuşarak yaşadığını anımsatarak, daha sonra Bahire Doğru’yla tanıştıktan sonra bir şeylerin farkına vardığını söyledi.
Hürel, KİKEV aracılığıyla birçok okulda öğrencilere işitme engellilere yönelik seminerler verdiklerini belirterek, Vakıfla birlikte seminerlere katılınca özgüveninin geliştiğini kaydetti.
İşitme engelli bir çocuk dünyaya geldiğinde öncelikle o çocuğun ailesinin eğitilmesi gerektiğini dile getiren Hürel, o aile eğitilirse çocuğun kendisinin farkında olarak büyüyeceğini ve toplumdan kaçmayacağını vurguladı.
Hürel, 25-26 yaşlarında içine kapandığını, dışarı çıkmak istemediğini ifade ederek, engelliliğin getirdiği psikolojik çöküşe dikkat çekti.