Kıbrıs siyasi sorununun” adanın Türk ve Rum toplumları arasında iki bölge olarak paylaşılmasından sonra, tarafların uzlaşısı ile   her hangi bir siyasi model içinde çoktan çözüme gidilerek    sonlanması gerekirdi.      

NE VAR Kİ   henüz bu konuda taraflar arasında siyasi olgunluğa varılamadığından, çözümsüzlük devam ediyor.                         

ÜSTELİK 1963’den kalma ucube statüsü ile! Ki bu çoktan antika olmuş statü Rum tarafına cesaret veriyor hâlâ 1960 Kıbrıs Cum-huriyeti ahkâmlarında kendini adanın tek tanınmış Devleti sanıyor! Hatta mutlak sahibi! OYSA belirgin  tek gerçek artık adada birbirini tanımamış olsalar da Kuzey ve Güney   yakalarında “Türk Rum” olarak  iki ayrı devletin olduğudur Üstelik Kuzey Türk Devletinin garantörü de Türkiye’dir.                  

Tabi birinin üstelik dünya siyasi platformlarında yerini almış olan adanın tanınmış devleti, diğerinin” “tanınmamış devlet” olması elbette siyasi yönden büyük takıntı olsa da adadaki bu defakto siyasi gerçeği değiştirmiyor..

DOĞRUSU iki toplumun bu kendine  özgü  “siyasi çözümsüzlüğünü”   daha kaç zaman bir dünya sorunu olarak taşımaya devam edeceğini de bilemiyoruz. Ki “tarafların ve taraftarlarımızın  karar vermesini” bekleyecek hali de yok,  dönmeye devam ediyor!

FAKAT gerçek şu ki artık istense de adada   “bugünkü iki toplum ve iki bölge gerçeğine” dayalı siyasi statüyü değiştirmelerinin mümkün olmayacağıdır.                                        Nitekim şu anda bile adada çözümlerin en iyisi ve güvenilir olanı ispatında  “iki bölgeli iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı Türk-Rum iki devlet” gerçeği” vardır ve  siyasi çözümü tesis etmek görevindedirler!                                                                    

                   ***                                     

BU DÜŞÜNCELEERDEN hareketle “dikkat” diyoruz.                                             

Çünkü bu adada  ayni zamanda tarihinde   İlk kez bir gerçek daha  yaşanıyor: “KKTC ile Güney’deki Rum Devleti turizm alanında yarışmaya başladılar!”

NİTEKİM son zamanlarda Güney’deki Rum yıllardır ada turizminin kaymağını yerken, şimdilerde Kuzey Türk devleti de gitgide yoğunlaştırdığı turizm yatırımları ile üçüncü ülkelerin dikkatlerini çekmeyi başarmış daha çok ilgi görüyor…

ÜSTELİK bizim için yabancı paralar karşısında hâlâ değerinin şanına uygun yere gelmeyi başaramayan TL de bu özelliğiyle turistin bayramlığı gibi kalıyor ki varsın Güney bir süre daha avro ile meydan okusun diyoruz çünkü hâlâ bize vız gelip tırıs gidiyor!.

                              ***

 GERÇEKTE toplumların kendi bölgelerine kıvrık yatırım ve kalkınma  programları bir yandan da gelecekteki  “siyasi çözüm” modelinin” detaylarının kaba çizgilerini belirlemektedir. Yani Kıbrıs adasını bekleyen gelecekteki modeli oluşturacak siyasi statü yanı sıra ondan çok daha önemli olması gereken adadaki Türk Rum halklarının birbirleri ile ilişki ve işbirliklerinin detaylarını ortaya çıkarmaktadır.

 TABİ her vesileyi bahane ederek sınırların gerisine çekilip birbirimize taş atarak kavgaya devam etmeyeceksek bu ikili ilişkiler şöyle böyle ayni minval devam edecektir…

  DEMEK istediğimi biraz daha izah etmem gerekirse geçen hafta sonunda medyanın haberleri arasında “Ercan-Baf Hava alanlarına inip kalkan uçakların sayısallıklarına yönelik” haberi gösterebilirim.                                  

NİTEKİM  haberde  Ercan’a inen uçak sayısının Baf hava alanına inen uçak sayısından daha çok olduğunun haberiydi söz konusu olan..

  Gelecekte de bu iki bölge kıyaslaması somut örnekleri ile sosyoekonomik gelişmelerde daha çok artarak devam edecek hatta toplumlar arasında ciddi bir rekabet  olayı yaratacaktır..                                             

  SÖZ KONUSU bu “geleceğe,” dolayısıyla Türk Rum ekonomik ilişki ve işbirliklerine elbette yüzeysel görüşler içinde bakmıyorum. Çünkü bu adada savaşmayı  takışmayı değil; huzur ve refah içinde bir arada yaşamayı yeğlemişsek o günlerin temellerini de bugünden atmak zorundayız..  

                                    ***

ÇOK KISACA: Kendimizi sadece Kuzey’de restore etmek yetmez. Geleceklere “KKTC” olarak hazırlanmak ne kadar önemliyse Güney ile olan ve bundan sonra da olagelecek ilişkiler çok daha önem arz etmektedir..      

Kader iki halkı bu adanın Kuzeyinde  ve Güneyinde rastgele yan yana getirmedi. Ne de Tanrı “ol” dedi Türk Rum iki bölgeli oldu..  Düşünün ki sorun ne dünden kaldı ne de  yarın sonlanacaktır. Osmanlı’nın adayı İngiliz’e kaptırmasından beridir iki halk birbirlerini eze eleye vura öldüre bu adada “varlık savaşımı” verdiklerini zannediyorlar…     

ÜSTELİK bu aidiyet mücadelelerine anavatanlarını da katarak Türkiye Yunanistan arası sorunların en çetrefilli olanını yaratıyorlar ki “savaşmaları akıllardan hiç çıkmıyor!”

                              ***

NİTEKİM: Bugünkü haberlerde vardır. Adada birbirine eşit iki egemen devlet oluşumu bu kez İstanbul’un Dolmabahçe Sarayına taşınmış. Sn. Erdoğan Sn. Tatar Dışişleri Bakanları bir araya gelmişler Kıbrıs siyasi sorununu bir kez daha gözden geçirmişler. Medya haberi “geri adım atmak söz konusu değil” diye verirken, bir kez daha anladık ki çözüm için önümüzde henüz uzun yıllar vardır..

PEKİ o yıllara hazır mıyız? Geçmişi bir yana koyun. Değilsek bile hazırlanmalıyız. Kuzey’i Kıbrıs Türk halkının kalıcılığı ile vatanı yapmak boynumuzun borcudur..