İlk insan toplulukları hayatı anlamlandırabilmek adına belli inanç sistemleri geliştirmiştir. Mitoloji diyebileceğimiz bu inanç sistemlerinde insanların korkuları, hayalleri, beklentileri, varoluşun anlamı üzerinde durulmuştur.

   İskandinavya mitolojisine bakıldığında insan toplulukları doğa olaylarını anlamlandırabilmek için elinde sürekli bir çekiç taşıyan Tor adında bir tanrı yarattığını görürüz. Yağmurun yağması noktasında Tor çekicini kullanmaktadır. Kıtlık olduğu durumda ise insanlar, Bereket Tanrısı Fröya'nın devler tarafından kaçırıldığını düşünmüş ve doğa olaylarını bu şekilde yorumlamıştır.

   Yunan mitolojisinde rüzgârdan, yerden, gökten, aşktan, intikamdan, barıştan ve insana dair tüm değerlerden sorumlu tanrılar hayatın döngüsünü oluşturur.

    Mitolojinin, insanların hayatı anlamlandırabilmek için hayali unsurlara dayanarak yarattığı bir düşünüş olduğu söylenebilir. Mitoloji, sözlü kültürün hâkim olduğu çağlardan itibaren edebiyatla da sıkı bir ilişki içerisine girmiştir. Özellikle Yunan edebiyatı incelendiğinde Herodotos, Sophokles, Homeros gibi yazarların eserlerinde mitolojik unsurlar kendini göstermektedir.

   Mitolojik unsurların evrensel olmasıyla birlikte simgesel bir işlev görmesi de edebiyat açısından elverişli bir durumdur. Edebiyatta estetiğe ulaşmak için az sözle çok şey anlatmak söz konusudur. Mitolojik unsurlar da bu işlevi görmektedir. Sanatçılar eserlerinde mitolojik unsurları kullanarak insanlığı evrensel boyutuyla ele alırken sanatsal bir ürün de yaratmışlardır.

   Edebî yaratı için kurgu, hayal gücü, çatışma unsurları önemli bir yer tutar. İlkel çağlarda yaşamış ozanların bu unsurları mitolojiden yola çıkarak işleve koyduğunu söyleyebiliriz. Böylece mitoloji, edebiyatın da varoluşunu sağlayan bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.

   Kıbrıs mitolojisine bakıldığında da birçok efsane karşımıza çıkar. Kıbrıs, Akdeniz'in doğusunda yer aldığı için Mısır, Fenike, Yahudi, Anadolu ve Antik Yunan uygarlıklarından aşırı şekilde etkilenmiştir.

Kıbrıs Türk(çe) şiirinde mitolojinin yeri

 

   Kıbrıs Türk şiirine de bakıldığında Afrodit başta olmak üzere birçok mitolojik çağrışımların şiirde kendine yer bulduğu söylenebilir.

   Kıbrıs Türk(çe) edebiyatnda 1990'larda Fikret Demirağ, Zeki Ali, Tamer Öncül gibi şairlerin yer aldığı Pygmalion dergisi bu noktada hatırlanabilir. Bu derginin sadece ismine bile bakıldığında bu şairlerin Kıbrıs mitolojisinden etkilendiği ortadadır.

Tamer Öncül

   Tamer Öncül'ün şiirlerinde birçok mitolojik unsur kendine yer bulmaktadır. Onun 1987 yılında yayımlanan “Günleri Kayıp Bir Çocuk Güncesi” adlı şiir kitabı bu konuda büyük önem taşımaktadır.

 “Dünya denizlerinden

 bir parça,

 Akdeniz'den

 bir ada yurdum./

Barış gördümü bilinmez deniz.

 Barış'ı ne kadar uzun

Ne kadar çok görmüş insanları bilinmez.

 Sıcak kanlı, dost yüzlü Kıbrıs;

Afrodit'i büyütmüş koynunda/ tüm güzelliklerini vererek.”

 

   Destan şiirinden alınan yukarıdaki dizelere bakıldığında şairin, Afrodit miti üzerinden bir estetik yaratım içerisine girdiği görülmektedir. Kıbrıs tarihinin şiirsel bir formda işlendiği bu şiirde şair, “Afrodit’i büyütmüş / koynunda / tüm güzelliklerini vererek” dizeleriyle mitolojiye olan ilgisini ortaya koymaktadır.

“ 'Bu adacık çocuğum,

sevgiyi kucağına alıp,

çam dallarından

bir hamak'ta

sallamış yıllarca...

Beyaz topraklı,

Kıraç tepelerinde

şarap terleyen

üzümlerinden çekmiş

ne çekmişse,

...

ve

Afrodit'ten sonra

hep göç etmiş insanlarımız!”

 

   Destan şiirinin XIV. Bölümünde yer alan yukarıdaki dizelere de bakıldığında Kıbrıs’taki göç olgusuna Afrodit miti üzerinden yaklaşıldığı göze çarpmaktadır. Şair,  “Afrodit'ten sonra / hep göç etmiş insanlarımız!” dizeleri buna örnek gösterilebilir.

   Tamer Öncül’ün 2008'de yayımlanan Düşler adlı şiir kitabında da mitolojik unsurlara yer verildiği görülmektedir.  

“Gül başlı oklarıyla saldırıyor Ares...

Zeus'un gazabı çöküyor üstümüze...

Ulaşılmaz buz dağlarından kopmuş, soğuk

çiçek bozuğu suratlı azgın Ares sahnede. Peşinde deliler ordusu – elleri kanlı-...

o kıskanç, inek gözlü, inatçı kadın Hera'nın

kaleler yıkan, baş belası, dönek oğlu Ares...”

 

   Düşler kitabındaki Nutuk şiirinde geçen yukarıdaki dizelerde Yunan mitolojisinin ele alındığı dikkat çekmektedir. Şair bu şiirinde Ares, Zeus ve Hera üzerinden bir kurgu yoluna giderek şiire mitsel bir güç katmıştır.

Zeki Ali

   Zeki Ali'nin şiirlerinde de birçok mitolojik unsur kendine yer bulmaktadır. Onun 2015'te yayımlanan Zamansız adlı şiir kitabının son şiiri olan Afrodit Sen! Şiirinde isminden de anlaşılabileceği gibi Afrodit miti üzerinde durulmaktadır.

   Şair bu şiirde Afrodit’in doğuşunu Kıbrıs üzerinden vermektedir:

“Yaratıldığında başkasıydı;

 hiç yaşlanmadan büründü

 binbir bedene.

Baf'ın rüzgarlı kıyılarında

 hem yoktu, hem oradaydı:

Afrodit bembeyaz köpük!

Afrodit suyun gökyüzünü öpüşü!

Afrodit zamanın şekillendirdiği

kum ve çakıl!

Afrodit mermer ve masal

Afrodit çok mavi!”

Fikret Demirağ

 

   Kıbrıs Türk edebiyatının önemli şairlerinden Fikret Demirağ'ın şiirlerinde de belli mitoslara rastlanmaktadır. Demirağ'ın isminin bile mitolojiyi çağrıştıran Eros'un Oku adlı kitabında yer alan Acılar Konçertosu adlı şiirde “ Artık ruhum yaralı ve şaşkın bir beton çağı/ pygmalion'u” dizesiyle karşılaşılmaktadır.

   Demirağ'ın yine aynı şiirinin beşinci bölümünde ise “Hatırlarım şimdi bile/ Adonis'in dirildiği – yani, toprağın/ ve yüreğin uyandığı günlerde-/ Afrodizyak bir aşkla nasıl ıslandığımı dizeleri yer almaktadır.

   Demirağ'ın Şiirin Vaktine Mezmur kitabında yer alan “Hayat'ın Ateş Hattında Lir'i Elinden Alınmış Orpheus'a” adlı şiirinde de “Bazen de Pan'ın soluğunun gezindiği dağlarda/ başını üstünde Orion takım yıldızı/ lirini çalan Orpheus/ artık beton ormanlarda kayıp” dizeleri kendini göstermektedir.

   Demirağ'ın Limnidi Ateşinden Bugüne kitabında yer alan Tarih Öncesinde İlkçağ Gündoğumuna Şiir'inde ise

   “ Kuruyup gidiyor mu Pygmalion ustanın soyu?” dizesi görülmektedir.

Ümit İnatçı

   Ümit İnatçı'nın “Neredeyse Hiç” başlığını taşıyan şiir kitabında yer alan “Pygmalion'un Gözü” şiiri de mitolojiyle ilişkilidir. Şair bu şiirinde Kıbrıs mitolojisinde yer alan Pygmalion miti üzerinden bir kurgulama yoluna gitmektedir:

“ Denizin tuzlu dudaklarıyla öptüğü sahillerde

Bir beklenti vardı düş ve şehvetle beslenen

Gözün gözü görmediği karanlıklarda  

Bir dolunay gibi parlıyordu hayalindeki yüz

İflah olmaz bir tutkuydu onu yaralayan

Devası bulunmaz bir sevdaydı.

Bir yontu ustasının elinden çıkmış bir Aşk Tanrıçasıydı

Onu imkansızlığa mahkum kılan

Kucağında şefkat dudağında kan yoktu

Saçlarında ölü gibi yatan rüzgar

ona duymak istediği sevgi sözcüklerini fısıldamıyordu

...

Ve gördü Pygmalion

 Dokundu Galetea'nın taş kalbine

Ilıdı soğuk ten

tireşti donuk beden...”

   Tüm bu unsurlar düşünüldüğünde insan türünün hayatı anlamlandırması noktasında büyük önem taşıyan mitolojinin sanat  yoluyla kendine varlık alanı bulduğu söylenebilir. Kıbrıs Türk(çe) şiiri içerisinde yer alan birçok şairin şiirlerinde özellikle Afrodit ve Pygmalion miti kendine geniş bir yer bulmaktadır.