Turizm Bakanlığı eski Turizm Planlama Müdürü Turgut Muslu (Sanık 1) ve İş insanı Tekin Arhun’un (Sanık 2) Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüşülen davasına bugün de devam edildi, bu kez müdafaanın tanıkları dinlendi, tanıklardan biri de İstanbul Üniversitesi’nden Adli Tıp Profesörü Nevzat Alkan oldu.
Ufuk Şevki’nin Savcı tarafından istintakına devam edildi
Hatırlanacağı üzere savunma avukatlarından Serhan Çınar bir önceki duruşmada, Ufuk Şevki adlı kişiyi tanık olarak dinletmiş ancak Savcı Mustafa İldeniz’in istintakına geçildiğinde, İldeniz Şevki’den uzman olduğuna dair belgeler istemişti. Bu duruşmada Şevki belgeleriyle birlikte hazır bulundu.
Şevki, Ercan Havalimanı ve Pegasus dahil birçok büyük firmanın bilişim alt yapılarını yapan kişi olduğunu belirterek, çalıştığı bilişim şirketine ait sigorta kayıtlarını, cihazları kullanma ve yaptığı geri getirme, inceleme, alt yapı kurma gibi işlemlere yetkisi olduğuna dair yurt dışı merkezli firmadan alınan sertifikasını emare olarak sundu.
Şevki: Belgeler benim yeterliliğimi ve uzmanlığımı gösteriyor
İldeniz, bu sertifikanın İngilizce olduğunu ve Eğitim Bakanlığı’ndan çeviri yapılarak onaylatılması gerektiğini savundu, Şevki Bakanlığın bu gibi eğitimlerde böyle bir işlem yaptığını düşünmediğini belirtti.
İldeniz bu belgelerin uzmanlık ve profesyonellik addeden belgeler olmadığını iddia etmesi üzerine Şevki, bunların kendisinin yeterliliğini ve uzmanlığını gösteren uluslararası belgeler olduğunu belirtti.
Sigorta dökümlerini inceleyen Savcı, Şevki’nin bağlı olduğu Navion adlı bilişim firmasının, savunma avukatlarından Serhan Çınar’ın oğlu İzzet Çınar’a ait olduğunu ve dolayısıyla Şevki’nin taraflı bir tanık olduğunu savundu.
Şevki bunu kabul etmedi ve Ercan Havalimanı ve Pegasus gibi birçok büyük firmanın bilişim alt yapılarını hazırladıklarını ve buralardan da kendisine buna yönelik belgeler verilebileceğini kaydetti.
“80’lerin teknolojisi de aynı temeldedir, incelenebilir”
Sahtelendiği söylenen raporu hazırlayan firma olan EBİ’nin 2000’li yılların teknolojisini kullanan bir firma olduğunu ve bugünün teknolojisiyle farklar içerdiğini savunan İldeniz, bugünün teknolojisiyle o bilgisayar ya da printerlerin incelenemeyeceğini belirtti.
Ufuk Şevki, prensiplerin aynı temelde olduğunu, bunun 80’li yıllarda da böyle olduğunu söyleyerek, bugünün teknolojisiyle o günün bilgisayarlarından da dosya verilerinin alınabileceğini, geri getirilebileceğini, arızalanmış ve tamire gitmiş cihazlar olsa da bunların saptanabileceğini belirtti.
“Daha önce de polisle bu alanda çalıştık”
İldeniz Şevki’nin daha önce bilgisayarın imajının alınabileceğini söylediğini hatırlatan İldeniz, bunun ne anlama geldiğini sordu.
Şevki, imaj denilen şeyin o bilgisayarın bir yedeği olduğunu ve bunun bir inceleme yöntemi olduğunu anlatarak, bilgisayarın alınamayacağı durumlarda imajının alındığını ve incelendiğini kaydetti.
Şevki, “Örneğin; polisle çalıştığımız bir dönemde küçük bir bebekle ilgili bir konuda hastanedeki bilgisayarın incelenmesi gerekiyordu ancak bilgisayarı almak mümkün olmadığı için imajını alıp inceleme yapmıştık. Bu gibi çok sayıda polisle çalıştığım konu var” dedi.
Çınar Adli Tıp Profesörü Nevzat Alkan’ı dinletti
Dava için İstanbul Üniversitesi’nin bir görevli olarak gelen Prof. Alkan, aynı zamanda ABD Adli Bilimler Akademisi’nin, oy hakkına sahip kıdemli üyesi olduğunu ve Türkiye’de bu durumda olan iki kişiden biri olduğunu belirtti.
Sahtecilik konusunda uzman olduğunu belirten Alkan, İstanbul Üniversitesi’nin resmi internet sitesinden de kendi resmi internet sitesinden de bu kayıtlara ve bilgilere ulaşılabileceğini belirterek, diploma ve uzmanlık belgelerini de Mahkemeye emare olarak sundu.
Alkan, hazırlanan uzmanlık raporunun hazırlanma tekniğiyle ilgili, İstanbul Üniversitesi adına bilimsel mütalaa sundu
Çınar Alkan’a, bu davada emare yapılan ve orijinal olduğu söylenenle, sahtelendiği iddia edilen iki rapor arasında yapılan sahtecilik incelemesinin raporu olan evrakı ve iki raporu kendisine gönderdiklerini ve bununla ilgili kendisinin de bir rapor hazırladığını belirtti.
Bu rapor Mahkemeye emare olarak sunuldu. Alkan hazırladığı raporun, belgelerle ilgili değil belgelerin incelenmesiyle ilgili hazırlanan raporun hazırlanma teknikleriyle ilgili olduğunu belirtti.
Alkan yaptığı işlemleri şöyle anlattı;
Bana KKTC polisinin hazırladığı sahtecilik uzmanlık raporu ve bu rapora konu iki ayrı belge (faaliyet raporları) gönderildi.
KKTC polisinin raporu 19.03.2014 tarihinde laboratuvara yollanmış ve başlık yazısında ‘tahrifat’ ifadesi kullanılmış. Ancak tahrifat diyebilmemiz için örneğin 3 rakamının 8 yapılması gibi işlemler olması gerekir. Dolayısıyla burada ‘tahrifat’ değil ‘sahtecilik’ başlığı kullanılmalıydı, doğru kavram odur”
Alkan sahtecilik raporlamalarında yapılması gerekenleri ve bu rapordaki eksiklikleri ise şöyle sıraladı;
“Benim bu raporla ilgili raporumda ‘uygunsuzluk’ değerlendirmem var”
-İncelenen belgelerin örneği koyulmamış rapora, biri sahte biri orijinal olarak kabul edilmiş.
-Raporda, incelemede hangi cihazların kullanıldığını yazarız. Bu raporda polis VSC 6000 adlı cihazı kullandım demiş ama bu tür cihazlardan kayıt alındığında o kâğıdın altında ‘VSC 6000’den çıktı’ diye bir bilgi yazar. (Buna dair bir örnek çıktı Mahkemeye emare yapıldı)
-Raporda ‘İki sayfayı karşılaştırdım ve farklı çıktı alındığını tespit ettim’ deniliyor. Her iki raporun sayfalarından alınan örnekler var. Ama alınan örneklerin bazıları küçük bazıları ise büyük. Eşit olan şeyleri karşılaştırmanız gerekir. Bir yerden küçük bir harf ya da rakam diğer yerden büyük bir harf ya da rakam alınıp karşılaştırılmaz. Benim bu raporla ilgili raporumda ‘uygunsuzluk’ değerlendirmem var.
-Özel bir zorunluluk yoksa, aynı boyutlardaki rakamla rakam, harfle harf karılaştırılır kural olarak.
“Analizde yanlış olursa yanlış sonuca varır yani sonuç değişir ve hukuki hata oluşabilir”
-Üçüncü kısımda da karşılaştırılmış kelimeler var ancak bazıları çok büyütülmüş. Bu kadar büyütüldüğünde sonuç farklılaşır.
-Ben bunlarla ilgili bilimsel mütalaamı yaptım ve belge incelemesi nasıl yapılır bilgilerini yazdım. Çünkü analizde yanlış olursa yanlış sonuca varır yani sonuç değişir ve hukuki hata oluşabilir değerlendirmemi yaptım.
-Ayrıca bunlar printerden çıkmış, yazıcı incelemelerinde de nelere dikkat edilmesi gerektiğini yazdım bilimsel mütalaamda.
-KKTC polisinin raporunda ‘Fotokopi mi yoksa yazıcı çıktısı mı araştırma yapmadım’ yazıyor. Ancak incelemede bununla ilgili bir fikrimiz olur. Hatta ıslak imza varsa kesin kanaatimiz olur. Fotokopi olursa toner kalıntıları olur ve uzman bunu görür. Yazıcılardan da çıktı örneği alınırsa, bu belgelerin hangisinden çıktığı belirlenir. Raporda ‘baskı’ denilmiş ancak bu bir baskı değil yazıcı çıktısıdır. Yani önce belge tanımlanır, sonra inceleme yapılır.
“Yazıcıdan örnek alınsaydı hangi yazıcıdan çıktığı tespit edilebilirdi”
-İki belge de 31+31 toplam 62 sayfa. 62 sayfanın tamamının incelemesi ve karşılaştırması yapılmalıydı. Hangi yazıcıdan çıktığını belirlemek için de yazıcılardan çıktı örneği alınması gerekiyordu. Bu şekilde iki belgenin aynı yazıcıdan çıkıp çıkmadığı tespit edilebilirdi.
-Bilimsel mütalaamda ayrıca; fiziki ve kimyasal incelemede mikroskopla nereye bakılır, bunları yazdım. Delik var mı, üzerine kahve döküldü mü, filigran var mı, lif yapısı nedir, vs…
-Asıl konu printer çıktısı karşılaştırması çünkü nokta vuruşu yapan, mürekkep kullanan ya da lazer teknolojisi kullanan yazıcılar var. Bunların mekanizmaları farklıdır. Uzman bunu anlar.
“Türkiye’de bir Mahkemede rapor bu şekilde verilseydi konu hemen kapanırdı”
-Direkt bu rapora dayanılırsa hukuki sıkıntı çıkabilir. Türkiye’de bir Mahkemede rapor bu şekilde verilseydi konu hemen kapanırdı. Ama burada duruşma yapılıyor, uzmanın Mahkemede anlatma durumu var.
Çınar Alkan’a, rapordaki bir fotoğrafı göstererek “Bu VSC 6000 çıktısı mıdır?” diye sordu, Prof. Alkan buna “Bence değil” yanıtını verdi.
Savcı İldeniz Prof. Alkan’ı istintak etti
Savcı İldeniz Prof. Dr. Nevzat Alkan’ı tanıdığını, hukuk ve polis camiasının da tanıdığı, hayranlıkla izlediği bir hocaları olduğunu belirterek, “Bilimsekl mütalaa nedir?” diye sordu.
Alkan, “Savcılıklar ve hakimlikler soruşturma ve kovuşturma aşmasında uzman kişiden görüş alıyor. Bunlara bilirkişi raporu denir. Eğer taraf avukatları bunu isterse buna da uzman mütalaası denir. Bu bir kanaat değildir. Çünkü hukuki bilgiyle çözülemeyecek konularda teknik destek alınır. Ancak raporlar, uzman kişi davanın tarafı olmadığını göstermek için ‘görüş’ ifadesiyle yazılır” dedi.
“Türkiye çok kötü, çok acı günler geçirdi. Bu işler öyle basit işler değil. Birçok insanın başı yandı”
Savcı İldeniz, Sahtecilik Uzmanı Polis Gülhan Menteş’in bu belgeleri bizzat incelediğini ancak Alkan’ın bunları incelemediğini söyledi.
Alkan da zaten kendisinin bilimsel mütalaasının iki ayrı raporla ilgili değil, bu raporlarla ilgili yazılan uzman raporunun hazırlanış şekliyle ilgili olduğunu belirtti, talep edilirse iki raporu da inceleyebileceğini kaydetti.
Savcı İldeniz, Menteş’in de VSC 6000 cihazıyla çalışma yaptığını ancak bunun görselini rapora eklememesinin sadece şekli bir eksiklik olduğunu savundu, Alkan bunun çok büyük bir eksiklik olduğunu belirtti.
Alkan ayrıca, “Türkiye çok kötü, çok acı günler geçirdi. Bu işler öyle basit işler değil. Bu eksiklikler sonuçlara etki edebilir. Farklı sonuçların doğmasına neden olur. Birçok insanın canı yandı Türkiye’de bu yüzden” dedi.
“Bu raporda sıkıntılar var”
İldeniz Menteş’in teknik metotlara uygun olarak iki raporu mukayese edip etmediğini sordu.
Alkan, “Benim bilimsel raporum, hazırlanan bu raporun öyle olmadığını, bazı eksiklikler ihtiva ettiğini gösteriyor yani bu raporda sıkıntılar var” dedi.
Savcı bu raporu hazırlaması için kimin kendisine müracaat ettiğini sorunca Prof. Alkan, “Müracaat edildiğinde yazılı dilekçe yapılır. Bu da İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi kayıtlarında var. Yani üniversite bu raporlara referanstır. Biz üniversite adına hazırlarız raporları, üniversiteye bir para ödenir bunun için. Ben müracaat yapıldığında ve raporumu yazdığımda ne müracaat eden Tekin Arhun’u ne de savunma avukatını tanımıyordum zaten. Ben profesörüm, Menteş Bey ile karşılaştırılamaz durumdayım” dedi.
Alkan, Kanada’da İngilizce olarak yayımlanmış ‘belge inceleme’ kitabı bulunduğunu belirterek, hazırlanacak raporun karşı tarafı da yani savcı, hâkim ve savunmayı da ikna etmek zorunda olduğunu kaydetti.
“Ölçeklendirmede de sıkıntılar var, sonuç değiştirir”
Alkan, “Ben uzman olarak bu raporla ilgili yapılan şahadete de ikna olmadım. Örneğin biz DNA raporu hazırlarız ve ‘bu kişi yüzde 99.9 babadır’ deriz. Ama Mahkeme ‘değildir’ kararı da verebilir. Tabi bu kararı verirse gerekçelerini de söylemek durumundadır. Burada da hangi belgeyi incelediğini rapora koymalıydı uzman. Türkiye’de çok acı şeyler yaşandı bu gibi durumlar yüzünden. Mesela bu rapor ABD’de bir Mahkemeye verilseydi, kendi raporunu savunamayan o uzmanın sözleşmesi feshedilirdi” dedi.
Savcı Mustafa İldeniz başka hocaların kitaplarından örnekler vererek, Prof. Alkan’dan daha farklı düşünceleri olduğunu okudu. Prof. Alkan ise bu hocaları da tanıdığını söyleyerek, o kitapların çok eski tarihlerde yazıldığını, yazan uzmanlardan birinin hayatta olmadığını diğerine ise sorulsa bugün farklı bir yanıt vereceğini belirtti.
Alkan, “Ölçeklendirme konusu önemlidir. Örneğin bir kalemin ucuna 15 santim mesafeden bakarsanız kalem ucu görünür ama gözünüzü yapıştırıp bakarsanız bir krater görürsünüz. Bu yüzden ölçeklendirmede de sıkıntılar var, sonuç değiştirir” dedi.
İldeniz’in istintakının ardından savunma avukatı Serhan Çınar da Prof. Dr. Nevzat Alkan’a bir soru yöneltti.
“Farklı içeriğin yazıcıyla hiç alakası yok”
Çınar, “Farlı içerik olmuş olması, bu iki belgenin farklı yazıcılardan çıktığını mı gösterir?” diye sordu.
Alkan bu soruya, Tahkikat memuru raporunda ne sorulduğunu net olarak söylemiyor. Soruları da yazmalıydı. Ama içerik farklıdır yazılmış. İçerik farklılığının yazıcıyla hiç alakası yok” dedi.
Dava görüşülmek üzere 12 Haziran Çarşamba saat 11.00’a ertelendi.
(Kamalı Haber)