Arkadaşlarınızı bile kırıp gücendirmek üzerine “yetkili ve sorumlusu” oldukları görevleriyle ilgili yorumlarda bulunmak zorunda kalmanın, bazen vicdan sızısı yaratacak kadar yaralayıcı olduğunu, bizzat yazıp eleştirmek zorunda kalırken çok duydum.

Ne var ki “önemli veya önemsiz, doğru veya yanlış” halka hizmet amacında meydana çıkanlar ne kadar sarfınazar etmeye çalışsalar da “yetki ve sorumluluk” yüklü görev süreçlerinde sık sık karşılaşabilecekleri kendilerine yönelik eleştirilerle arkadaş ve eş dost tatsızlıklarına muhatap olmaları da kaçınamayacakları cilvelerdendir…

***

BU KONUDA geçmişte çok arkadaş kalbi kırdığım, gücendirdiğim ve bu nedenle pişmanlıklar yaşadığım vakidir. Hele “Bakan, Müsteşar, vekil ya da “belediye başkanı” gibi seçilmişlerle bürokrasinin şah damarında atan söz konusu üst kademe görevlileri oldular mı eleştirilerin kalpler kırması da kaçınılmaz olur.

Kİ Mağusa Belediye Başkanı Sn. Süleyman Uluçay’ı da belki uzun yıllara dayanan dostluğumuzu dinamitleyecek bu yazımdan sonra “gücendirmek” zorunda kalacağım.

YAZIK Kİ gerçekten de “meydana düşen kurtulmaz sengi hezimetten” dediklerince Sn. Belediye Başkanımıza takılmak günü de çoktan gelip geçti eğer medyada bugüne kadar kendilerine laf atan olmamışsa bilmelidir ki “Belediye Başkanı seçilmeden önce kendisine yönelik sevgi ve saygılar kredilerinin her şeye karşın hâlâ devam etmekte olduğundandır… Aksi halde Mağusa’da bırakın “belediyeye” serzenişi isyan çıkardı.

***

“EFENDİM koşullar, rastlantılar, kaçınılmazlıklar” falan bahanelerine sığınılsa da biline ki artık bu “kanalizasyon hafriyatlarından” Mağusalı sadece bıkıp usanmadı. “Lanet olsun öyle kanalizasyona” da demeye başladı.

Kİ bu çekilen ikinci cefasıdır… Birincisi için yıllar önce yine geldilerdi, yine her tarafı kazıp döktüler, yolları geçilmez hallere soktular, insanların arabalarının hurdaya dönüşeceği hendekler kazdılardı.. Ve yine “ne yapalım bu çileye katlanacaksınız” dedilerdi de “bitmeyeceğini, sonlanmayacağını, bu çilenin sürgit devam edeceğini söylemedilerdi!

Ta ki “yaptıkları kanalizasyon şebekesinin atıkların akışını sağlayamadığı anlaşılana kadar! Yani bu ikinci deneme Mağusalı için ikinci bir azap oluyor üstelik bu kez Belediye Başkanımız da saygı duyduğumuz, samimiyetine inandığımız arkadaşımız.

ÜSTELİK eli kolu bağlı, sanki sürekli savaş uçakları tarafından bombalanıyormuşçasına olanca yolları hendekler çukurlarla delik deşik olmuş Mağusa’yı seyreyliyor ki bütün umudu Ekim ayının sonu.

(Hafriyat ve kanalizasyon şebekesinin döşenmesi Ekim ayının sonunda tamamlanacakmış deniyor!)

***

HİKÂYE ANLATAMIYORUZ. “Ne yahu hem kanalizasyon yapalım hem takaza çekelim” demek yok. Her sabah binlerce insanın işlerine gittiği her paydosta evlerine dönmek zorunda kaldıkları gerçeklerde eğer planlı programlı, hafriyata uygun trafik düzenlemeleri yapılmamış, sürücüler yayalar kendi inisiyatifleri ile ve sürekli “falan güzergâh kapalı”, “filan tıkalı,” “beriki çukurlarla dolu,” “öteki geçilmez” diye diye yol yol sokak sokak dönbaba olmaktan başları da dönerken…             

ÖZÜR dilemenin anlamı da kalmaz! Ki hiçbir “icraat” insanların canlarını yakarak fayda sağlamaz.

***

ASIL SORUN TRAFİK! Yıllar önce “zırlanmaya” başladıydık. “Nüfus artıyor, arabalar ayni oranda çoğalıyor, kentlerde köylerde yeni yeni mahalleler oluşuyor. Mahalle aralarında bile üniversiteler kuruluyor…” Ve “yayalar” için “uzun” fakat motorlu araçlar için “kısa” sayılacak orantısızlıklar nedeniyle trafik karmaşa halini alırken, sürekli kent varoşları oluşuyor… Şöyle ki daha dün ekilip biçilen topraklar üzerinde çok katlı apartmanlardan oluşan yeni mahalleler kuruluyor.

Tüm KKTC’yi saran “imar iskân” olayı, plansız programsız gibi görülen yeni yerleşim yerleri oluşumları yaratıyor! Tarlalar öbek öbek evler apartmanlarla dolarken geriye tek teselli kalıyor:

“BİR GÜN bizde de ciddi ciddi uzun ve kısa vadeli planlar yapılacak.” Kesinlikle uygulanan yasalar ülkenin “imar iskân politikasını” ödünsüz gözetecek…

Umudumuz bu! Dolayısıyla hiç gecikmeden daha bugünden kentler arası yeni yolların yapımları da planlara programlara girmelidir ki sorun aciliyete dayandığında eldeki planlamalarla zamandan tasarruf yapılsın.

***

TABİ günü kurtarmaktan başka derdi galesi olmayan, kısa vadeli “düşüncelerin” plan program haline getirildiği bu ülkede geleceklere yönelik derli toplu planlar elbette lükstür ama artık o “gelecekleri” de olası icraatların programları haline getirebilmeliyiz.