Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy, asgari ücretin kamudaki en düşük maaşa eşitlenmesi gerektiğini söyledi.
Ersoy, büyük sermaye ve siyasal temsilcilerin esnafın arkasına sığındığını dile getirdi.
Ersoy, ADA TV'de, Nupelda Karabuğday'ın programına konuk olarak sorularını yanıtladı.
Ersoy, herkesin asgari ücreti tartışmaktan rahatsız olduğunu belirterek bu durumdan rahatsızsak çözümün asgari ücreti bir standarda bağlamaktan geçtiğini söyledi. 2018’den beri Bağımsızlık Yolu olarak bunu savunduklarını ve yasa tasarısının hazır olduğuna değinen Ersoy, asgari ücretin kamudaki en düşük maaşa eşitlenmesi gerektiğini ifade etti. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun lağvedilmesi gerektiğini belirten Ersoy, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda asgari ücretlinin temsil edilmediğini ve asgari ücretlinin yararına bir karar çıkmayacağını aktardı. Ersoy, komisyonun şu anda toplanmadığını ve karar sürecinin bilerek uzatıldığından bahsederek süre geçtikçe kararın aslında işverenin lehine olacağını söyledi. Bu sürecin geçmişte de bu şekilde işlediğini dile getiren Ersoy, ‘Her seferinde mağdur olan emekçiler oluyor’ dedi.
“Sermaye bize hayatta
kalacak kadar ücret veriyor”
Asgari ücretin sadece karın doyurma yettiğini söyleyen Ersoy ‘Sermaye bize sadece hayatta kalacak kadar ücret veriyor, yaşayacak kadar değil’ ifadesini kullandı. Ersoy, patronların işçinin ertesi gün işe gelebileceği kadar ücret vermenin yeterli olduğunu düşündüğünden bahsederek Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndaki temsilcilerden İşverenler Sendikası Başkan Yardımcısı Metin Arhun’un temsil ettiği sınıfın bakış açısının da bu şekilde olduğunu söyledi. Ersoy, bu bakış açısına karşı emek üzerinden hiçbir şekilde taviz vermeden mücadele edilmediği ve taleplerle geri püskürtülmediği sürece kendiliğinden bitmeyeceğini belirterek emekçilerin örgütlenerek kendi haklarını savunması gerektiğini vurguladı. Sermayeyle emekçi arasında uzlaşmaz bir çatışma olduğundan bahseden Ersoy, bu yüzden sendikasız işçi çalıştırılmasının yasaklanması, emekçinin hayatını doğrudan etkileyen bir kararın kimsenin insafına bırakılmaması gerektiğini savunuyoruz dedi.
Ersoy, asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesine ‘esnaf ne olacak’ itirazı geldiğini söyleyerek “Büyük sermayenin ve onların siyasal temsilciliğini yapan partiler, milletvekilleri esnafın arkasına sığınıyor” dedi. 2019 ve 2021 yılının kayıtlı iş gücü verileri karşılaştırıldığında, 2019 yılından 2021 yılına geçerken on kişi ve üzeri çalışan yerlerde istihdamın arttığını, esnafın ise işçi ve iş yeri sayısının azaldığını açıklayan Ersoy, “Verilere göre esnafın battığını, büyük iş gücüne baktığımızda ise hem esnafta çalışan işgücünün büyük iş gücüne doğru kaydığını hem de ekstra istihdam yapıldığını görüyoruz” dedi. İş gücünün büyük sermayeye çalıştığına dikkat çeken Ersoy, bu yüzden esnafın arkasına saklanmayın ifadesini kullandı. Ersoy, asgari ücret en düşük kamu maaşına eşitlendiğinde esnaf çalışanının maaşını öderken zorluk çekecekse o zaman esnafa destek sağlanması gerektiğini böylece ekonomide bir sirkülasyon da yaratılacağını söyledi. Ersoy, “Bu toplumun %2sini bile oluşturmayan azınlık bir kesim, toplam servetin %65ninin üzerinde oturuyor. %1.2sini oluşturan bir kesim toplam iş gücünün %50’sini çalıştırıyor. Esnaf bu parayı ödeyemez diyerek esnafın arkasına sığınıyorlar” açıklamasında bulundu.
“Ultra zenginlerden
servet vergisi alınmalı”
2018 yılından beri Bağımsızlık Yolu olarak Servet Vergisi talebini yükseltmeye çalışıyoruz diyen Ersoy, ekonomiye dahil olmayan, lüks tüketime harcanan, emekçinin sırtından kazanılmış müthiş bir servet var dedi. Ersoy büyük zenginlerin senelerdir vergi ödemeyen bir yapısı olduğunu dile getirerek Servet Vergisini, %2’lik bir kesimi etkileyecek ve servet artışına göre kademeli olarak vergilendirecek bir sistem olduğunu aktardı. Servet Vergisinin diğer vergi türlerinden daha farklı olduğunu belirten Ersoy, ekonomiye dahil olmayan, birikmiş serveti vergilendirerek kamusal kaynak yaratılacağını ve altyapıya yatırım yapılacağını söyledi.
Ersoy, aslında ekonomik krizin olmadığına değinerek Kıbrıs’ın kuzeyindeki küçük ekonominin büyümeye devam ettiğini ama paylaşım şoku yaşandığını ifade etti. Paylaşım şokunun sebebini sermayenin gelirlerinin artması, emeğin gelirlerinin sürekli azalmasıyla ilgili olduğunu açıklayan Ersoy, “Ekonomik kriz diyebilmek için ekonominin büyümede sıkıntı yaşaması gerekir, ekonomi büyümeye devam ediyor sadece bundan zenginleşenler ve yoksullaşanlar var” ifadesini kullandı. Ersoy bu yoksullaşmayı geriye döndürebilmek için Servet Vergisi ve iş hayatındaki sorunların düzenlenmesi, kayıt dışı ekonominin kontrol altına alınması için sendika gerekiyor dedi.
“Kaçak işçi yoktur kaçak
işçi çalıştıran patron vardır”
“Kaçak işçi yoktur, kaçak işçi çalıştıran patron vardır” ifadesini kullanan Ersoy, kaçak işçi çalıştıran patron yakalandığında bir sene çalıştırılmaya mecbur bırakılmalı dedi. Ersoy, kaçak işçi çalıştıran patron yakalandığında hiçbir cezai yaptırım uygulanmadığına değinerek patronlara ahlaki anlamda bir eleştiri yönelmediğini söyledi. Çözümün sendikadan geçtiğine dikkat Ersoy, sendikanın iş hayatını denetleyebilmek ve kayıt altına alabilmek için en önemli faktör olduğunun altını çizdi.
Ersoy, inşaat şirketlerinin sürekli inşaat yaparak ‘kuru yatırım’ın bir yerde patlayacağını belirterek şu anda temiz su bulunamamasından, atık birikiminden ve alt yapı olmamasından bahsetti. En önemli noktanın verimli toprakların elden gitmesi olduğuna dikkat çeken Ersoy, iklim krizinin tartışıldığı bu zamanda toprağın öneminden bahsetti. Su, toprak gibi önemli kaynakların inşaat sermayesinin doymak bilmez kısa vadeli kar arzusu için kullanılmaması gerektiğini söyledi.
Ersoy, muhalefet tarzımızda gerçek iktidar odaklarını karşımıza almaktan çekinmiyoruz ifadesini kullanarak gerçek iktidarın sermaye sınıfı, ultra zenginler olduğunu açık açık söylüyoruz dedi. Yapısal durumları analiz edip çözüm bulabildiklerini söyleyen Ersoy, ezbere dayalı muhalefete “Euro muhasebesine” geçmek olarak örnek verdi. Ersoy, CTP’nin önerdiği döviz sistemini uygulamaya başlasaydık %40’lık hayat pahalılığının olduğu yerde maaşlara yansıyacak zammın %10 olacağını söyledi. Ersoy, ‘Bu yapısal olarak bir çözüm değil çünkü enflasyonun tek sebebi döviz değil.’ dedi. Dövizde bir artış olmadan da elektriğe, gıdaya zam geldiğinde etkilendiğimizden bahseden Ersoy, sadece dövizi baz alıp konuştuğumuzda eksik bırakmış oluruz dedi. Muhalefetin de sermayeyi karşılarına alamadıkları için ezbere muhalefet yaptıklarını söyledi.
“Büyük patronlarla esnaf aynı
sınıftaymış gibi algılanmamalı”
Patronların iş hayatını cehenneme çevirdiğini söyleyen Ersoy, patronların 3. ülke vatandaşlarını insan olarak görmediği ve onları maksimum derecede sömürebileceği için yöneldiğinden bahsetti. Ersoy, insanların güvenli bir yaşam istediğine değinerek çalışma koşulları iyi olduğunda çalışanın daha mutlu ve daha verimli çalışacağını anlattı. Ersoy sorunun emek üzerinden karı maksimize etmek olduğunu belirterek sorunu çözecek olanın da emekçiler olduğun vurguladı.
Ersoy, büyük patronlar ve esnaf iş veren olsalar da aynı sınıftanmış gibi algılanmaması gerektiğini dile getirerek küçük işletmeler ve esnafın çıkarının aslında emekçilerle ortak olduğunu söyledi. Büyük işverenin sırtına basıp yükselebileceği esas sınıf işçilerdir, emekçilerdir, işçiler olmadan hiçbir şeyin olmayacağını ifade eden Ersoy, hayatı üreten işçilerin ortaya koyduğu emeğin öneminin altını çizdi.