CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Atatürk Öğretmen Akademisi (AÖA) sınavına girenler arasında “bir tek matematik ya da tek bir İngilizce sorusunu dahi doğru yanıtlayamayan” öğrenciler bulunması tartışmalarıyla ilgili açıklama yaptı. 

   Erhürman, aslında Atatürk Öğretmen Akademisi sınavının aslında çok daha fazla konuşulması gerektiğine değinerek, “Konuşulmakla kalınmamalı, bu sonuçlar üzerinde ciddi bir çalışma yapılıp, sonuçları kamuoyuyla paylaşılmalı” dedi.

   Tufan Erhürman, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

   “Atatürk Öğretmen Akademisi giriş sınavı sonuçları çok konuşuldu.

Aslında çok daha fazla konuşulmalı. Konuşulmakla kalınmamalı, bu sonuçlar üzerinde ciddi bir çalışma yapılıp, sonuçları kamuoyuyla paylaşılmalı.

  Konuyla ilgili bilgisine güvendiğim eğitimcilerimizden bazılarıyla konuştum.

  1. Her şeyden önce, bu kez basına yansıdığı için çok konuşulan bu sonuç maalesef ilk kez ortaya çıkmıyor. Yani bu ilk alarm değil. Benzer alarmlar zaman zaman Kamu Hizmeti Komisyonu sınavlarında da çaldı.

  2. Elbette bir tek Matematik ya da İngilizce sorusunu dahi doğru yanıtlayamayan birisi nasıl öğretmen olacak sorusunun gündeme gelmesi vahim.

  3. Ama galiba en az onun kadar vahim olan, bizim kendi eğitim sistemimiz içerisinde lise diploması verdiğimiz çocuklarımızın azımsanamayacak bir kısmının bu sınavda tek bir Matematik veya İngilizce sorusunu dahi doğru yanıtlayamamış olması.

  4. Bir de şu var ki hiç önemsiz değil: Örnek vermek gerekirse, 2004'te 1200 civarında aday girmiş bu sınava. Aralarından 40 kişi AÖA'ya girmeye hak kazanmış. Bu yıl yalnızca 354 aday var. Aralarından 60 kişi hak kazanacak.

  Bir alarm da burada var duymak isteyenlere. Öğretmenlik mesleği eskisi kadar cazip mi, değil mi? Cazibesini neden kaybetti? Kimler, hangi yanlışlarla cazibesini kaybetmesine katkıda bulundu? Bunları da sormak zorundayız kendimize.

  En kıymetlilerimizi, çocuklarımızı yetiştiren mesleğin cazibesi azaldıkça azaldı. En kıymetlilerimize, çocuklarımıza verdiğimiz eğitimin kalitesi, sıfır Matematik, sıfır İngilizcelere kadar düştükçe düştü. En kıymetlilerimize, çocuklarımıza eğitim verecek öğretmenlerimizle ilgili endişelerimiz arttıkça arttı.

Sahi, toplumun pek çok kesiminden bu sonuçlarla ilgili endişeli yorumlar gelirken, ülkeyi yönettiğini iddia edenlerden herhangi bir açıklama duyuldu mu?

  Şimdi hep birlikte "bizler için çocuklarımız canımızdan daha değerli. Yemeyiz, yediririz, giymeyiz giydiririz. Çocuklarımız geleceğimizdir" türküsünü söylemeye devam edebiliriz...”