Hemen hatırlatalım ama: “Sn. Erdoğan’ın dünkü konuşması ne tehditkârdı ne tahrik ediciydi.

   Aksine barışı çağırıyordu. Adada geri dönülmesi mümkün olmayan siyasi ve sosyoekonomik gelişmelerin yarattığı biri Kuzey’de diğeri Güney’de iki devletin var olduğunu hatırlatıyordu.

   Dolayısıyla artık Kuzey’deki Türk devletinin Güney’deki Rum Devleti ile çözümün mihenk taşına vuracak siyasi tanınmışlığıyla bu adada statülerinin kabul görmesi gerektiği çağrısını yapıyordu.

“ZORLA güzellik olmaz” dercesine bundan sonra “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüşün mümkün olmadığının altı bir kez daha çiziliyor ve eski BM’ler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın adada var olan “iki etnik ve siyasi devletin” birbirlerini kabulü ile çözümün de bu realite gözetilerek sağlanması gerektiğinin bir kez daha hatırlatması yapılıyordu.

KISACA Sn. Cumhurbaşkanı Tatar’ın öteden beridir her vesile ile vurguladığı “iki egemen devlete dayanan çözümün” gerçekleştirilmesinden başka alternatif olmadığı bir kez daha TC ve KKTC tarafından deklere edilerek dünya aleme duyuruluyordu…

***

   “FEDERAL ve Birleşik Kıbrıs” çözümü üzerinde yoğunlaşan Rum tarafının, Sn. Erdoğan tarafından sürekli yinelenen “iki egemen devlete dayalı çözümü” tabi ki kabul etmesini beklemek mümkün değildir.

   DAHASI 1974 Barış Harekâtından bu yanadır gerek Kuzey’deki Türk Devleti gerekse “dünyadaki yeri ile artık etkin ve yetkin bir dünya devleti olan Türkiye’nin” yarım asrı aşkın süredir mücadelelerini yok saymalarını ve hiçbir şey olmamış, olmuşsa da adadaki Türk toplumu ile Türkiye’den kaynaklı Kıbrıs siyasetleri nedeniyle olmuştur” savlarına dayalı büyük “yalanlarını” da terk etmeleri gerekmektedir.

***

ERCAN HAVA ALANINA GELİNCE: Artık Rum tarafının şunu anlaması da gerekir

Büyüklüğü ve ulaşım yolları üzerindeki konumuyla dünyasallığı çakan Ercan havaalanına sahip olan Kuzey Kıbrıs Türk Devleti halkından çoktan beridir ileriye attığı adımlarını geri çekmesini beklemek de artık akıl kârı değildir.

Tutun ki ok yaydan çıkmıştır ve artık biri Kuzey’de, diğeri Güney’de iki devlet dış dünyaya açılan hava alanları ile de bu adada birbirlerinin rakipleridirler…

Kİ yakın gelecekte yeniden restore edilmeleri için kararları alınmış Kuzey Türk Devletinin deniz limanları da her halde Ercan’da olduğunca devreye girdiklerinde işte KKTC o zaman sadece bu çok önemli altyapıları ile bir dünya devleti oluş iddiasının bayrağını göndere çekebilir…  Ancak:

***

   KENDİMİZİ REHAVETE TERKETMEMELİYİZ: BU çok büyük aynı zamanda cazibeli yatırımların, “büyüklüklerinin” sahibi oluşumuzun elbet gururunu yaşayacağız…

   Ancak “kutsal” dediğimiz uğruna kanlarımızı döktüğümüz bu topraklara sırtımızı dönmeden.

   Çevreyi hoyratça kirletmeden. Yeşili sarartmadan. Ağacı kurutmadan…

   Ki bu adada artık mevcudu ötesinde ne ileri ne geri ne öne ne arkaya gidip geleceğimiz, ekip biçeceğimiz, yeşertip dürteceğimiz tek karışıklık ötesi bir toprak parçamız yoktur.          

   OLAN, “uğruna öldüğümüz, günü saati gelirse yine öleceğimiz işte şimdilerde sahibi olduğumuz, gelecekte de olmaya devam edeceğimiz bu topraklarımızdır. Ki kâbemiz de bu topraklarımızdır…