Bilim insanları yeni araştırma alanı dans nörobilimiyle dansın beyni nasıl etkilediği hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalışıyor.
Bilim insanları, dansla beyin arasında olumlu bir bağlantıya işaret eden bulguların artmasıyla, geçerli bir araştırma alanı olarak dans nörobilimine yöneliyor. Araştırmacılar dans terapisini nörolojik bozukluğu bulunanların terapisinde onlarca yıldır kullanıyor.
Bilim insanları yakın zamanda ilk kez, dansın beyinde (motor fonksiyonlardan zihinsel sağlığa) olumlu etkisini, bir dizi karmaşık sinirsel mekanizmaya dayandırdı. Bu mekanizmalar, Virginia Tech'teki Embodied Brain Laboratory'nin yöneticisi Julia C Basso tarafından "beyin içi uyum" diye isimlendiriliyor. Basso ve ekibinin araştırması, dansın yalnızca beynin farklı bölgelerini aktif hale getirmekle kalmadığını, aynı zamanda içindeki sinir ağlarını güçlendirerek iletişimi başlattığını da gösteriyor.
Basso, The New York Times'a "'Aynı frekansta olmaktan" bahsettiğimizde, temelde gerçekleşen şey bu" diyerek dansın, vücudun ve beynin birbiriyle tamamen iletişime geçme yetisini, "düşünen ve hisseden kısımlarla hareket eden ve hisseden kısımlar arasında kesintisiz bir bağ" kuracak kadar artırdığını ekledi.
Parkinson ve Alzheimer gibi nörolojik bozukluklar mevcut sinir yollarının çökmesine yol açarken, araştırmacılar dansın, beynin yeni bağlantılar kurma ve yeni sinir yolları yaratma yetisini artırabileceğini belirtti. Mark Morris Dans Merkezi'ndeki Dance for PD (Parkinson Hastalığı için Dans), bilim insanları hastaların tedavisinde hareket etmenin etkilerini ortaya çıkarmadan çok daha önce başlayarak, neredeyse 20 yıldır Parkinson hastaları için özel dersler sunuyor.
Dance for PD'nin program direktörü ve kurucu öğretmenlerinden David Leventhal, The Times'a "Dance for PD'de aslında yaptığımız şey bedeni yeniden 'müzikleştirmek'" diye anlattı. Yakın zamanda Leventhal, Parkinson ve dans hakkında bilimsel makalelerde de katkıda bulundu.
Müzik bir ritme, bir niteliğe, bir üsluba işaret ediyor. İnsanların hareket etmesi için bir yol haritası aslında.
Parkinson'dan öncelikle bazal ganglion (beynin motor kontrolü ve ritim işlemesinden sorumlu bölgesi) etkilendiği için araştırmacılar dansın, bozukluğa sahip kişilerin ritmini yeniden bulmasını desteklediğini keşfetti. Dans, sinir yolları yaratıp bozukluk yüzünden zedelenen iletişimi artırarak, konuşma ve yürüme güçlüğüyle mücadeleyi kolaylaştırabiliyor. Mark Morris Dans Merkezi'nde koreografi, müziği hastaların basit yürüyüş adımları ve üst beden hareketlerini kontrol edebilmeleri için bir yol haritası gibi kullanıyor.
Araştırmacılar, dans aracılığıyla beyin senkronizasyonun elde edilmesinin evrimsel bir adaptasyon olabileceğini düşünüyor. Ritim ve seslerle senkronizasyon becerisi genelde yunus ve papağan gibi "vokal öğrenen" denilen hayvanlarda bulunuyor. Türlerin bu alt grubu, insanların dansla yaptığına çok benzer bir şekilde bedenleriyle müzikal bir ritmin motiflerini tekrar edebiliyor.