Rum Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos “Türkiye ile doğal gazı görüşmeye hazır olduklarını ancak görüşmenin Türkiye Cumhuriyeti ile Kıbrıs Cumhuriyeti arasında olması gerektiğini” iddia etti.
KKTC’deki eski Rum mallarını terk etmeyeceklerini söyleyen Kombos “Kıbrıslı Türk avukatın İtalya’da tutuklanmasını biz istedik. İşgal bölgelerindeki Kıbrıs Rum malı satışı ve yasadışı gaspa karışanların sayısı çok fazla” dedi.
“İki bölgeli, iki toplumlu federasyondan caymak bizim için intihardır” vurgusunu yapan Konstantinos Kombos, “Güvenlik Konseyi kararları ve Guterres Çerçevesi dışında hareket edemeyiz. Müzakerelere, Crans Montana görüşmelerindeki yemekte kaldığımız noktadan başlamalıyız” ifadelerini kullandı.
Politis, Kombos ile yaptığı söyleşiyi “Türkiye İle Doğal Gazı Görüşmeye Hazırız” başlığıyla manşetten, “Kıbrıs Sorununda Uzlaşılmış Çerçeveden Caymamız İntihar Olur” balığıyla iç sayfalarından geniş şekilde aktardı.
BM Genel Sekreteri’nin eski Küba Dışişleri Bakanı Maria Angela Holguin Cuellar’ı şahsî temsilcisi atamasını, Kıbrıs sorunuyla ilgilenmek üzere uzun aradan sonra yapılan ilk atama olması nedeniyle “önemli” bulduklarını kaydeden Kombos, “Artık, metodolojisini ve çalışma şeklini görmek için adaya gelişini bekliyoruz. Bütün iyi niyetimizle, çıkmazı kırmak için kendisiyle birlikte çalışmak niyetindeyiz” ifadesini kullandı.
Rum tarafının tutumunun, müzakerelere Crans Montana’da koptuğu yerden yeniden iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliği olan federasyon zemininde yeniden başlamak olduğunu hatırlatan gazetenin “Nerede kaldık?” sorusuna karşılık sözlerine “Bizim için referans noktası, özlü şekilde müzakerelere geri dönülmesi gerektiğidir” diyerek başlayan Kombos şunları ekledi:
“Bizim için referans noktası, BM Güvenlik Konseyi kararlarında tarif edildiği gibi tescilli çözüm çerçevesidir. Müzakerelerin yeniden başlayacağı nokta, Crans Montana’da son geceki yemekte kalınan noktadır. Uzun bir müzakere sürecinin sonucudur. Müzakerelerin, özde o zaman noktasında duran bir kazanımı vardır ve biz ipleri o noktadan ele almak istiyoruz.”
Kombos, Guterres Çerçevesi’nin, müzakere kazanımı mı olduğu sorusuna “Crans Montana’da yapılan müzakerelerin çok önemli bir unsurudur. Oradaki son günlerin görüşme konusu çerçeve olduğunu kimse yadsıyamaz” cevabını verdi. Kombos, Rum tarafının Guterres Çerçevesi’ni kabul edip etmediği sorulduğunda ise şunları söyledi:
“Çerçeve, sunulduğu şekliyle iki taraf arasında ortak payda olarak kabul edilmedi. Bazı noktalar var ki bunlarla ilgili bir müzakere başladı ancak istediğimiz derecede ilerlemedi. Öneriler de sunduk. Bu nedenle tartışmaların Crans Montana’da bıraktığımız yerden başlaması gerektiğini düşünüyoruz. Çerçevenin iyileştirilmesi, özlü müzakere gerektirir. Maalesef o noktada değiliz. Özlü müzakereye vardığımızda ne görüşeceğimizle ilgili bir görüşme sürecine giriyoruz. Keşke o özlü müzakere noktasına varsak ve bütün bu meselelere baksak.”
Kombos, Kıbrıs Türk tarafının Guterres Çerçevesi’ne dair bir stratejik anlaşma imzalamak istediği ancak Rum tarafının bunu reddettiği hatırlatıldığında, “Böyle bir tartışmaya girmek istemiyorum. Bugünkü olgular aynı değil. Şu anda maalesef önümüzde bulunmayan şeylerle ilgili iç tartışma yapmak yerine öteki tarafta muhatabın kim olduğu, aradan neler geçtiği, şartların ne olduğu dikkate alınmalı. Keşke bu tartışmayı yapmamıza olanak tanıyacak şartlara ulaşsak. Bu şartlara, müzakerelerin yeniden başlamasıyla ulaşırız. Hedef de çözüme varmak için özlü içerikli müzakerelere geri dönmek” dedi.
“Türk ve Kıbrıs Türk tarafından duyduklarımız, bizim içerisinde hareket etmekte kararlı olduğumuz çözüm çerçevesinin tamamen dışındadır” diyen Konstantinos Kombos, “Biz Güvenlik Konseyi kararlarıyla belirlenen çözüm çerçevesinin dışında hareket edemeyiz” dedi.
“Çerçeve dışında herhangi bir görüşme bizim taraf için intihar olur”
Gazetenin Kıbrıs Türk tarafı iki devlet çözümünde ısrar ederken, Rum tarafının da iki bölgeli iki toplumlu federasyon zemininden caymasının mümkün olup olmadığı sorulan Kombos, “BM aracılığıyla belirlenen uluslararası meşruiyete ve çözüm çerçevesine bağlıyız. Çerçeve dışında herhangi bir görüşme bizim taraf için intihar olur. Bu nedenle böyle bir şeye rıza gösteremeyiz. Her ne görüşme olacaksa iki bölgeli iki toplumlu, siyasi eşitliği olan federasyon zemininde olmalı” cevabını verdi.
Kombos’a Dışişleri Bakanı olarak uluslararası düzeyde Kıbrıs sorunuyla ilgili görüşmelerinde Rum tarafına karşı itibarsızlık sorunuyla karşılaşıp karşılaşmadığı da soruldu. Kombos, bunun içeride (Rum tarafında) derinlemesine görüşülen bir konu olduğunu belirterek “Çabamız bizim tarafın itibarı ve niyetleriyle ilgili kuşku olmaması yönündeydi ve yaptığım görüşmelerde böyle bir meseleyle karşılaşmadım” dedi. “Kıbrıs sorununun çözümü için müzakereleri başlatma çabasında bizim tarafın samimiyetinden kuşku duyulabileceğini düşünmüyorum” diyen Kombos, özetle şöyle devam etti:
“Bizim istediğimiz, durumu oluşturan çeşitli vakaların objektif kaydedilmesidir. Biz içerikte olguların, sahada şekillendiği gibi yansıtılmasını istiyoruz.. Genel sekreter raporlarında, bizim kaydettiklerimizden farklı olabilecek birçok nota saptanabilir ve bu yeni bir şey değil. Sorunun çözüm çabasının aciliyetinin sebeplerinden biri de budur.”
“Kıbrıslı Türklere yönelik önlemlerin ilanı için, buna olanak tanıyacak ortamın yaratılması gerek”
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in uzun süredir sözünü ettiği, Kıbrıslı Türklere yönelik tek yanlı önlemler sorulduğunda, bunlara ilişkin teknik düzeydeki çalışmaların tamamlandığını ve önlemlerin hazır olduğunu söyleyen Kombos, “Mesele zamandır. O da sahadaki gelişmelere bağlı. Süreç Pile ve Ay. Demet’teki olaylardan etkileniyor. Karşı taraf aynı dönemde ortamı dinamitlerken, onlara yönelik iyi niyet hareketlerinde bulunabilir miyiz?” dedi.
Önlemlerden bazılarını söylemesi istendiğinde “Başkan açıklamadan atıfta bulunmam doğru olmaz. Önlemler paketi, uygulanabileceği zaman açıklanacak” cevabını veren Kombos, “Ön şart Kıbrıs Türk tarafının tonu düşürmesi mi?” sorusuna ise "Karşılık şu olmazsa bu olamaz mantığında bir ön şart meselesi değil. Önlemlerin ilan edilmesine olanak tanıyacak ortamın yaratılması gerek” ifadesini kullandı.
Kombos, “Önlemler, müzakerelerin yeniden başlaması yönünde yardımcı olmayacak mı?” sorusuna ise “Hedefimiz tam da bu” dedi. Tarafların tezlerinin birbirine taban tabana zıt olması nedeniyle “uygun zamanın” nasıl ortaya çıkacağı sorusuna karşılık Kombos şunları söyledi:
“Uygun zaman, müzakere sürecindeki gelişmelerle öteki tarafın sahayı ve müzakereleri yeniden başlatma çabalarını dinamitleyecek hareketlerde bulunulmasına bağlı.. Tutumlarını değiştirmeleri ön koşul değil ama önlemler boşa ilan edilemez"
“Kıbrıslı Türk avukatın İtalya’da tutuklanmasını biz istedik”
Rum Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos, KKTC’deki eski Rum malı satışları ve bunu önlemeye yönelik çalışmaların sorulması üzerine, “Bu konuda birçok çalışma yaptık. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıs Rum mallarının ihlal, yasadışı satışı ya da gaspı söz konusu olduğunda bunu engelleyecek ya da cezalandıracak enstrümanlara sahip olduğunu düşünüyorum" dedi.
Kombos, konunun çok ciddi uğraştıkları konulardan biri olduğunu ancak bunun, var olan önlem öneri paketinin tamamını uygulamaya hazır olmadan önce kamuoyu önünde tartışılabilecek bir mesele olmadığını söyledi.
Rum bakan, önlemlerin uygulama mı yoksa siyasi mi olduğu sorusuna “pratik”, türleriyle ilgili soruya ise “hem siyasi hem hukuki” cevabını verdi.
Kombos, İtalya’da tutuklanan Kıbrıslı Türk avukat Akan Kürşat konusunda bir yenilik olup olmadığı sorusuna “Roma’da tutuklandığı anda derhal bilgilendirildik. Konunun ilk andan beri takipçisiyiz.. İtalya’daki sürecin tamamlanmasını bekliyoruz. İstenilen, Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından çıkartılan ve Kıbrıs’a iadesi ile ilgili bir tutuklama emrinin icrasıdır ve artık adli niteliktedir” cevabını verdi.
“Çok sayıda müdahil olan var”
Konstantinos Kombos, önünde benzer şekilde başka Kıbrıslı Türk avukat isimleri olup olmadığı sorulduğunda ise “Kıbrıs Rum malı alım-satımları dikey bir artış olması nedeniyle çok sayıda da müdahil olan var” yanıtını verdi.Kombos, şöyle devam etti:
“Bu, haklı olarak hükümetin de, halkın da ilgilendiği bir konu. Önemli bir sayı var ancak hepsi aynı şekilde göğüslenebilecek gibi değil. Oluşturduğumuz önerilerle en iyi şekilde göğüslemeye veya en azından bu tür işlemlere karışanlar arasında endişe yaratacak şartları oluşturmaya çalışıyoruz. Bu yeni bir fenomen değil ancak devletin harekete geçmesini gerektirecek noktayı aşmış durumdadır. İmkanlarımız çerçevesinde bir plan hazırladık, uygulamaya koyacağız.”
Türk-Yunan ilişkilerinde ilerleme çabası görüldüğünü ve bunu Kıbrıs sorununa olumlu etkileri olabilecek bir gelişme olarak gördüklerini söyleyen Kombos “Türk-Yunan diyaloğunun sonuçlarını ve öteki tarafın Kıbrıs sorunundaki tavrını nasıl etkileyeceğini görmeyi bekliyoruz. Şu ana kadar herhangi bir etki olmadı” dedi.
“Görüşecek tarafların kimler olduğu açıkça izah edilse iyi olurdu”
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, İsrail ile Lübnan’ın benimsediği modeldeki gibi "Kıbrıs sorunu çözülmeden önce enerji konusunun görüşülebileceği" açıklaması hatırlatılarak, Kıbrıs sorunu çözülmeden Türkiye ile enerji konusunda herhangi bir görüşme ve anlaşma yapılıp yapılamayacağı sorulan Kombos, “Görüşecek tarafların kimler olduğu (Türk tarafınca) açıkça izah edilse iyi olurdu” dedi.
Lübnan-İsrail anlaşmasında müzakerelere iki devletin katıldığına işaret eden Kombos, şunları ekledi:
“Dolayısıyla, bir anlaşmada Kıbrıs Cumhuriyeti ve yasadışı ayrılıkçı varlık olamaz. Öneri Kıbrıs Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında bir anlaşmayla ilgiliyse biz uluslararası hukuk zemininde her türlü görüşmeye hazırız. Bu zeminde. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni değersizleştirecek bir zeminde değil. Kıbrıs’taki iki taraf ve Türkiye arasında bir anlaşma yapılması, denklemde Kıbrıs Cumhuriyeti olmayacağı için söz konusu değil”