Dünyada ve ülkemizde plastik kirliliğinin hızla arttığına dikkat çeken Monkul ve Özhan ‘‘Maruziyet öyle fazla ki araştırmalar insan kanında dahi mikroplastik bulunduğunu ortaya koydu. Bu çok ürkütücü bir durum. Bilim dünyasının bir kısmı haricindeki kamuoyu maalesef durumun ciddiyetinin farkında değil’’ dediler.   

Plastikler, hayatımızın her alanında yaygın bir şekilde kullanılıyor. Dolayısıyla doğadaki plastik atıklar da hızla çoğalıyor. Bu artış ise insanoğlu için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Çünkü bilimsel araştırmalar içtiğimiz sudan, yediğimiz gıdaya hatta soluduğumuz havaya kadar hemen her şeyin mikroplastik içerdiğini ortaya koyuyor. Geoteknik Uzmanları Prof. Dr. Mehmet Murat Monkul ve Doç. Dr. Hakkı Oral Özhan ile bu büyük tehlikeyi konuştuk. Monkul ve Özhan, plastik kirliliğinin yarattığı mikroplastiklerle ilgili çarpıcı bilgiler paylaştı. İşte açıklamaları:

HERKES PLASTİK KULLANIMINI  AZALTMALI

Mikroplastiklerden korunmak için plastik kullanımını azaltmak gerekir. Mümkün olduğunca plastik pet şişe su yerine cam şişe kullanmalıyız. Sallama çay poşeti yerine demleme çay tüketmeliyiz. Plastik paketli gıdalardan uzak durmalıyız (ki güncel paketleme teknolojisi düşünüldüğünde çok zor bir durum). Özellikle günden güne kullanımı yaygınlaşan plastik çatal-bıçak-kaşıklardan olabildiğince uzaklaşmalı, tek kullanımlık adı “kağıt” bardaklar yerine cam veya porselen bardaklar tercih etmeliyiz. Alışverişlerde plastik poşet yerine bez veya kağıt torba kullanmalıyız. Yüz yıkama jelleri ve diş macunu gibi bazı kozmetik ürünlerin içeriğinde mikroplastikler kullanılıyor. Bu yüzden onları  doğrudan yutabiliyoruz veya bu küçük parçacıklar cildimiz tarafından emiliyor. Bu ürünleri alırken mutlaka ürün üzerinde yazılan içeriği okumalı ve organik içerikli ürünlere yönelmeliyiz. Sentetik giyisiler, polyester, akrilik veya naylon bazlı olduğundan mikroplastik içerir. Sağlığa yönelik tehdidi en aza indirgemek adına pamuk, keten gibi doğal (organik içerikli) kumaşları tercih etmeliyiz. Kullandığımız sentetik giyisileri ise düşük sıcaklıklarda yıkamalıyız. Böylelikle mikroplastik salınımını neredeyse yarı yarıya azaltmış oluruz. Plastik geri dönüşümü sağlamak için plastik atıkları evimizde ayrı bir yerde biriktirip bu atıkları, dışarıda bulunan plastik atık kutularına atmalıyız.

NE GİBİ ÖNLEMLER ALINMALI?

Mikroplastik kirlenmesini azaltmaya yönelik akla gelen ilk önlem, plastik tüketiminin azaltılması ve tek kullanımlık plastiklerden vazgeçilmesidir. Mikroplastik kirlenmesiyle mücadele edebilmek için dikkatimizi özellikle plastik atıkların depolandığı alanlara vermemiz gerekiyor. Çünkü buralar aynı zamanda büyük plastiklerin çeşitli fiziksel ve kimyasal etkilerle bozunarak mikroplastiğe dönüştüğü önemli bir kirlenme kaynağı. Mikroplastik oluşumunu tetikleyen plastik atıkların doğru şekilde depolanması ve depolandığı yerlerde de, toprağa karışmasının önüne geçilmesi için uygun geoteknik uygulamalarla bu sahaların sızdırmazlıklarının sağlanması gerekiyor. Ülkemizde de katı atık depolama sahalarının izolasyonu yeterli düzeyde yapılmadığında plastik atıkların, toprakta ve suda kirlenmeye yol açacak olması aşikar.

MEYVE VE SEBZELERDE HATTA BAL DA BİLE VAR

Mikroplastikler, plastik atıkların bozulması ve ufalanması sonucu 0,0001-5 mm boyutlarına ulaşmasıyla ortaya çıkan plastik parçacıkları olup, tatlı su kaynaklarından tarımsal topraklara, okyanuslardan kutuplara, ormanlardan bahçemizdeki toprağa kadar dünyanın neredeyse tüm bölgelerinde karşımıza çıkmaktadır. Mikroplastikler, içtiğimiz suyla, yediğimiz birçok besinle ve soluduğumuz havayla vücudumuza girebilmektedir. çok hafif olduğundan mikroplastikler, sudan ve topraktan kolayca havaya karışır. Rüzgar ve kar taneleri ile uzaklara bile taşınabilir. Yapılan araştırmalar sonucunda Solunum yoluyla aldığımız mikroplastiklerde artış, akciğerlerde tespit edilen mikroplastik parçacıklarıyla ortaya konulmaktadır. Amerikalı bilim insanlarının 2018’de yaptıkları araştırmada şişelenmiş su örneklerinin yüzde 93’ünde plastik parçacıklar bulunmuştur. İç yüzeyi plastikle kaplı olan kağıt bardaklardaki sıcak içeceklerde mikroplastik tespit edilmiştir. Elma, havuç, brokoli gibi sebze ve meyvelerde de mikroplastiklere rastlanmıştır. Bunun sebebi, bitkilerin kök sistemlerinin küçük plastik parçacıklarını emebilmesidir. Başka bir araştırma kapsamında sofra tuzu, pirinç ve balda mikroplastik tespit edilmiştir. Ayrıca büyük balıklar, su kaplumbağaları ve su kuşları, yedikleri balık ve midyelerle beraber sulardaki plastik parçacıklarını vücutlarına alırlar. Dolyaısıyla mikroplastikler, yediğimiz balık ve midye gibi gıdalarla da vücudumuza girebilmektedir.

SAĞLIK İÇİN CİDDİ BİR TEHDİT

Mikroplastiklerin insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapabileceğini, yürütülen araştırmalar sonucunda biliyoruz. Bunlar, bağırsak yolu veya idrarla vücuttan atılabilse bile sağlık alanında yapılmış bazı araştırmalarda iç organlara ulaşıp, kan dolaşımına katılmaları ve insan vücudunda birikmelerinin de mümkün olduğu gösterilmiştir. Mikroplastiklerin özellikle hormonal sistem üzerindeki bozucu işlevleri ve artan kanser riskine kadar farklı etkileri halen araştırılmaktadır. 2022’de Hollanda’daki araştırmacılar tarafından yayınlanan bir uluslararası makalede ise insan kanında dahi mikroplastiklere rastlanmıştır. Bu durum aslında oldukça ürkütücü ve makalenin son cümlesi basit bir ifadeyle ‘acaba mikroplastikler bağışıklık sisteminin işleyişini ve ilgili hastalıkları nasıl etkiler?’ şeklindeydi. Ayrıca bilişsel gelişim bozukluğu ve üreme bozukluğu gibi çeşitli sorunların da mikroplastiklerin insan vücuduna girmesi sonucu tetiklenebileceğinden de şüphe edilmektedir.

İNSAN VÜCUDUNA YILDA 5200 PARÇA MİKROPLASTİK GİRİYOR

Amerika’da Rutgers Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre bir insanın vücuduna farklı gıdalardan yılda yaklaşık 5200 parça mikroplastik giriyor. Bilinçsiz şekilde plastik tüketmeye devam edersek, çevreye ve sağlığa zararlı olan mikroplastiklere gelecekte çok daha fazla maruz kalabiliriz.