Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, reçete yolsuzluğu soruşturmasında tutuklanan zanlılara kelepçe takılmasıyla ilgili sosyal medya hesabından açıklamada bulunarak, tartışma yaşanmasının endişesiyle herkesin kelepçeli gelmesinin kural haline getirildiğini söyledi.

Erhürman, “Kelepçe ile ilgili doğru mantık, kaçacağından ya da kendisine veya başkalarına zarar vereceğinden şüphelenilen kişilerin bu uygulamaya tabi tutulmasıdır” dedi.

Erhürman’ın açıklaması şu şekilde:

""İlaç (reçete) yolsuzluğu" ile ile ilgili olarak sürecin sağlıklı ilerlemesine zarar vermemek adına genel olarak suskun kalmayı tercih ettik (bu konudaki ilk ayrıntılı açıklamam için 30 Eylül tarihli paylaşımıma bakılabilir).

Ama sürecin başından beri masumiyet karinesinin, yani zanlının/sanığın suçlu olduğu kanıtlanana kadar masum kabul edilmesi gereğinin de altını en kalın şekilde çizdik. Başka bazı şeylerin yanında, bu ilkenin üç yolla ihlal edilebilmesinin mümkün olduğu görülüyor:

1. Kamuoyunda "şu kelepçeli geldi, bu kelepçesiz geldi" tartışmaları yaşanmasın endişesiyle de olmalı ki herkesin kelepçeli gelmesine ilişkin bir uygulama kural haline getirilmiş. Oysa kelepçe ile ilgili doğru mantık, kaçacağından ya da kendisine veya başkalarına zarar vereceğinden şüphelenilen kişilerin bu uygulamaya tabi tutulmasıdır.

Herkese kelepçe takılması, yukarıda sözü edilen riskleri arz etmeyen kişiler bakımından henüz yargılanmadan ortaya çıkan "bir tür ceza"ya dönüşüp masumiyet karinesini tartışmalı hale getirebilir.

2. Tutuklama bir ceza değil, bir koruma tedbiridir. Genel olarak delilleri karartma veya kaçma şüphesi olan durumlarda tutuklama kararı verilir. Tutuklamanın genelleştirilmesi, mesela "ağır cezalık tüm suçlarda tutuklama kararı verilir" ya da "benzer iddiaların muhatabı olan sanıklara tutuklama verildiyse herkese verilir" gibi uygulamalar, tutuklamanın yargılamadan ve hükümden önce bir tür cezalandırmaya dönüşmesine yol açma riski taşır ki bu, masumiyet karinesi açısından kabul edilebilir değildir.

3. Tutuklanan kişilerin tutulduğu tutukevleri, hücreler vb.'nin koşulları insan hakları açısından önemlidir. Henüz yargılanmamış ve suçlu olduğu kanıtlanmamış kişilerin kötü koşullarda tutulması, sonuçta beraat etme ihtimali olan kişilerin ortada bir hüküm yokken cezalandırılması anlamına gelebilir. Kaldı ki suçluluğu kanıtlanmış kişilerin dahi insan onuruna yaraşır koşullara sahip cezaevlerinde barındırılması insan haklarının gereğidir.

""İlaç (reçete) yolsuzluğu" ile ilgili sürecin başlamasının üzerinden epeyce zaman geçti, hala delillerin karartılması endişesinden tüm zanlı ve sanıklar için bahsedilebilir mi? Karartacak olanlar bu zamana kadar zaten karartmadı mı?",

"Herkese kelepçe takmak yasal bir zorunluluk mu?",

"Tutuklandıktan sonra teminatla serbest bırakılan kimi sanıkların aktardıkları tahta kurusu, tuvalet, genel temizlik, kitap dahi okuyamama gibi sorunlar kabul edilebilir şeyler mi?"

gibi sorular, bu yazıyı, elimden geldiğince özenle ve dikkatle kaleme almak zorunluluğunu hissettirdi. Elbette bu konularla farklı mecralarda da ilgileneceğiz"...

Editör: Erol Kanlıada