İsviçre'nin, nüfusu Zürih şehrinden sonra gelen ikinci büyük şehri Cenevre'de aylardır beklenen Kıbrıs konferansı yapıldı.
Adına, gayri resmi dense de Kıbrıs sorununda birinci derecede muhatap olan tarafların katıldığı konferansın sonucu aslında herkes tarafından merak edilmekteydi.
Böyle olmakla birlikte, nihai çözüm konusunda Pollyanna'yı aratmayacak kadar iyimser olanlar dahi bu hallerini fazla belli etmeme tutumundaydılar.
Ne de olsa, bugüne kadar buna benzer pek çok konferansın sonucunda hayal kırıklığı yaşamışlar, daha temkinli olmayı yaşayarak öğrenmişlerdi.
Zaten, çözümü sizin elinizde olmayan bir konuda çok fazla iyimser olmak Pollyanna’yı da aşan bir ruh hali ister.
Uluslararası politika gibi çoklu dengelerin, birbirine zıt çıkarların çatıştığı, duyguların hiç geçerli olmadığı, katı bir gerçekçiliğin geçerli olduğu bir arenada, Cenevre konferansından ne çıkacağını öngörmek kuşkusuz kolay değildi.
Çünkü, kamuoyuna fazla yansımayan, ama derinlerde yaşanan bazı gelişmelerin, sorunların taraflarında bazı politika değişikliklerine neden olabileceği bilinir. Sonuçta, bazen istenmese de güç yetersizliğinden ya da daha büyük çıkarlar için devletlerin politika değiştirmesi olasıdır.
O yüzden, Kıbrıs konusunda hiç de Pollyanna’cı olmayan, diplomasinin ne denli realizm gerektiğini bilenler de konferansın sonucunu merakla beklemekte, hatta Cenevre’ye gidip durumu yakından izlemekte yarar gördüler.
Sonuçta, gelinen aşamada, tarafların temel politikalarında bir değişiklik olmadığı anlaşıldı.
Aslında, bunu daha önceki temaslarından, temsilcilerinin mesajlarından, yazdıkları raporlarından da bilen BM Genel Sekreteri, taraflara bir dizi somut ev ödevi verdi. Üstelik bunlar için temmuz sonuna kadar tarih de koydu.
İki tarafa takvimli, somut işbirliği ödevi veren BM, “bunları yapın sonra temmuzda görüşelim” diyerek yeni bir modül denemesi yaptı.
Dört yeni kapı açılması, solar enerji santrali kurulması, karşı tarafın mezarlıklarının bakımı, sınırların mayından arındırılması gibi somut işbirliği öngören ödevler dizisi aslında gelecek için önemli bir ipucu olacak.
İki tarafın da yararına olan bu ödevler dizisi başarıyla tamamlanırsa bu gelecek için pozitif bir durum olacak.
Ama taraflar bunu bile başaramazsa, belki de ip tamamen kopacak.
O yüzden belki de Cenevre, bazılarının düşündüğü gibi yararsız, hatta gereksiz değil, önemli bir konferans niteliğindedir.