Bağımsızlık Yolu Omorfo Bölge Sorumlusu Celal Özkızan ve Araştırmacı Yazar Özkan Yıkıcı, Emeğin Gündemi’ne katılarak Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarını değerlendirdiler.

"Avrupa Parlamentosu seçimlerinde sağ siyaset beklenildiği kadar yükselmedi"

Bağımsızlık Yolu Omorfo Bölge Sorumlusu Celal Özkızan programda yaptığı açıklamada, aşırı sağın yükselişi söyleminin artık klişeleştiğini belirtti.

Yaklaşık on senedir sağın yükselişinin konuşulduğunu ifade eden Özkızan, bu seçimlerde sağın beklendiği kadar yükselmediğini vurguladı.

Macaristan, Hollanda ve İskandinav ülkelerinde sağın beklediği sıçramayı yapmadığını ifade eden Özkızan, ELAM için bile ayni şeyin söylenebileceğini aktardı. Bunun iyiye işaret olduğunu da ekleyen Özkızan, merkez sağ ve merkez sol partilerin ise güçlerini koruduğunu kaydetti.

"Kapitalizmin en korkutucu yanı karmaşık süreçleri normalleştirmesi"

Özkızan, kapitalizmin en korkutucu yanlarından birinin tüm bu karmaşık süreçleri normalleştirme becerisi olduğunu söyledi.

Ana akım partilerin artan yoksulluğa, artan gelir eşitsizliğine, artan ekolojik krize, ortadan kalkan refah devletlerine ve ortadan kalkan iş güvencesine rağmen sanki sıradan bir zamandan geçiliyormuş gibi güçlerini korumayı başarabildiklerini ifade etti.

Bunu da sol partilerin geriye düştüğü bir dönemde başardılar diyen Özkızan kapitalizmin sol muhalefetin olduğu kriz dönemlerinde, faşizme ihtiyaç duyduğunu da ekledi.

Bugün ne yazık ki Avrupa çapında, sendikal hareketlerin ciddi anlamda altının oyulduğunu, örgütlenme oranlarının aşağıya çekildiğini, var olan işçi sınıfı mücadelesinin yeterince militan olamadığını, işçi sınıfı partilerinin neredeyse sahneden çekildiğini ve makyajlanmış merkeze yanaşmış, liberalleşmiş sosyal demokrat partilerin hüküm sürdüğünü gözlemlediklerini belirten Özkızan, faşizmden daha tehlikeli olan şeyin, kapitalizmi tamamen normalleştiren merkez sağ ve merkez sol partilerin bu seçimlerden başarıyla çıkabilmeyi gerçekleştirmeleri olmuştur dedi.

"Avrupa’da bilindik anlamda faşizmden veya aşırı sağlaşmadan farklı bir dinamik oluşmakta"

Merkez sağ partilerinin daha da sağa kaydığını, aşırı sağcılaşmanın ve faşistleşmenin yavaş yavaş gerçekleştiğini gözlemlediklerini söyleyen Özkızan, bir yandan da faşist partilerin merkezi sağ siyasetine entegre olduğunu, yani birbirlerine karşılıklı entegre halinde olduklarını söyledi.

Savaş meselesi, jeopolitik sorunlar veya göçmen düşmanlığı söz konusu olduğunda Avrupa’da ciddi bir faşistleşmenin olduğunu söyleyen Özkızan, liberal anlamda demokratik değerlerin, yani ifade özgürlüğü veya inanç özgürlüğünü alanlarında da ciddi anlamda otoriteleşmenin olduğunu ifade etti.

Merkez sağ ve merkez sol partilerin neo-liberal politikalara sıkı sıkıya tutunurken, Avrupa’nın bazı ülkelerinde ise Polonya, İtalya veya Macaristan’da aşırı sağ partilerin, neo-liberal olmayan refah devleti dönemini hatırlatan neredeyse sosyal demokratvari ekonomi politikalarını uygulamaya geçirdiklerini, bunu yaparken de göçmen düşmanlığını, ırkçılığı tam gaz sürdürdüklerini söyledi.

Özkızan, Avrupa’da bilindik anlamda faşizmden veya aşırı sağlaşmadan farklı bir dinamiğin oluşmakta olduğunu ekledi.

"Oz Karahan’ın aday olduğu Yeşiller Partisi büyük hayal kırıklığı yaşadı"

 Özkızan, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Avrupa Parlamentosu’nda 6 sandalyesinin olduğunu, ikisinin DİSİ’ye gittiğini, bir AKEL, bir ELAM, bir DİKO ve diğeri de hiç beklenmedik bir şekilde sosyal medya fenomeni olan 24 yaşındaki Fidias Panayotu’ya gittiğini hatırlattı.

Kıbrıslı Türklerin dahil olduğu 3 siyasi parti VOLT, AKEL ve Yeşiller Parti’sinin aldıkları oyları değerlendiren Özkızan, Kıbrıslı Türkler arasında Volt’un beklenenin üzerinde oy aldığını, Oz Karahan’ın aday olduğu yeşiller partisinin ise hayal kırıklığına uğrayarak 342 oy aldığını aktardı.

Bunun önemine değinen Özkızan, Kıbrıslı Türklerin federasyon dışındaki fikirlere veya Kıbrıslı Türkleri Kıbrıs Cumhuriyeti içinde eritmeye çalışan fikirlere aslında çok da olumlu bakmadığını, federasyon fikrinin Kıbrıslı Türkler arasında hala daha güçlü olduğunu gösterdiğini kaydetti.

Özkızan, üç partinin kuzeyde propaganda yapmasına rağmen, Avrupa Parlamentosu seçimine katılımın Kıbrıslı Türkler arasında bir önceki seçime kıyasla düşük kaldığını belirtti. Bir önceki seçimlere kıyasla Kıbrıs Cumhuriyeti yetkililerinin Kıbrıslı Türklerin oy kullanabilmelerini kolaylaştırmak için daha çok önlem aldığını söyledi.  

"Fidias Panayotu libertenyenizmi temsil ediyor"

Özkızan, Fidias Panayotu’nun siyasi hiçbir geçmişinin olmadığını, ancak Kıbrıs Cumhuriyeti’nde AP seçimlerine katılım oranının tarihin en yükseği olmasıyla ilişkili olduğunu dile getirdi. Katılım artışının büyük bir çoğunluğunun genç insanların ilk kez bu tür seçimlerde oy kullanmasıyla gerçekleştiğini söyleyen Özkızan, genç insanların da Panayotu’ya oy vermek için gittiğini vurguladı.

1-2 ay önce Fidias Panayotu’nun, Girne’den Larnaka’ya koştuğunu hatırlatan Özkızan, koşarken videoya kaydettiğini ve koşusu boyunca da genç insanlara seslenerek sandıklara gidin oy kullanın çağrısında bulunduğunu anlattı. Sadece o gün iki bin kişinin oy kullanmak için kayıt yaptığını aktaran Özkızan, çok sayıda genç insanı mobilize ettiğini de sözlerine ekledi.

Fidias Panayotu’nun libertenyenizmi temsil eden biri olduğunu, genç insanlara kendi kendinizi yetiştirin, boş verin okula gitmeyin dediğini, kripto alın, borsaya girin, yatırımcı-girişimci olun dediğini anlatan Özkızan, İnsanların yaşadığı ekonomik çaresizliğe neo-liberal ütopik cevap veren bir kişi olduğunu aktardı.

Yıkıcı: Avrupa Birliği kapitalist ve emperyalist bir yapıdır

 Araştırmacı Yazar Özkan Yıkıcı, Avrupa Birliği konusunda algı oluşurken çoğu kişinin yanıldığını, demokratik bir birlik olarak değerlendirildiğini ancak AB’nin kapitalist ve emperyalist bir yapı olduğunu belirtti. 2006 yılı itibariyle neo-liberal krizlerin aşılamamasıyla siyasi erklerin yönetememe durumu oluştuğunu ifade eden Yıkıcı, sol siyasetin de yenilgiler sonrası toparlanamaması sonucu siyasetin sağa kayışının hızla başladığını söyledi.

Krizler sonrası siyasilerin kendine göre bahaneler oluşturduğunu belirten Yıkıcı, bu bahaneler sonucu ırkçı, göçmen ve yabancı düşmanlığı üzerinden faşizmin geliştiğini anlattı.

Yıkıcı, Filistin – İsrail savaşında dahi sosyal demokratların savaşı beslediğini, AB’nin görünürdeki özerkliğinin aksine Amerika’nın arkasına saklanan bir noktaya geldiğini kaydetti. AB’nin faşist hareketlere kayması 2000’li yıllarda ekonomik krizle başladı diyen Yıkıcı, önceki barışçıl, insan hakları odaklı siyasetinin geride kaldığını vurguladı.

"Göçmen ve yabancı düşmanlığı faşizmi tetikliyor"

Yıkıcı, ülkemizde olduğu gibi Avrupa ülkelerinde de AB seçimlerine ulusal seçimlere verildiğinden daha az önem verildiğini söyledi.  Ayrıca Yıkıcı, katılımın az olduğunda militan kitlesi olan partilerin oylarını yükselttiğini de ekledi.

Bu durumun kendini göstere göstere geldiğini belirten Yıkıcı, 2022’de anti Rusya politikası, Amerika’nın arkasında sıralanan Avrupa Parlamentosu’nun aldığı ambargolar, silahlanmaya büyük bütçelerin ayrılması, Filistin konusu ve ekonominin kötü gidişatına rağmen sosyal hakların geriletilmesi göçmen ve yabancı düşmanlığını tetikleyerek faşist partilere eğilimi arttırdığını belirtti.

"AKEL Niyazi Kızılyürek’i aday göstermek istemedi"

Yıkıcı, seçimler için Goethe-Institut Zypern'nde sandık kurulmak istenildiği ancak izin verilmediğini söyledi. AKEL burada sandık kurulmasını sağlayabilirdi diyen Yıkıcı, bu katılım için bir teşvik olabilirdi dedi.

AKEL’in aslında Niyazi Kızılyürek’i aday yapmak istemediğini aktaran Yıkıcı, nedeninin de, Avrupa Parlamentosu’nda yapılan bazı oylamalarda AKEL’in sol tarafta oy kullanırken Niyazi Kızılyürek’in karşı tarafta oy kullanması olduğunu açıkladı. Bu yüzden AKEL’in başka bir CTP’li ismi aday yapmak istediğini belirten Yıkıcı, CTP’nin araya girip yeniden Niyazi Kızılyürek’ı aday yaptırdığını anlattı.

CTP yetkililerinin ve belirli çevrelerin AP seçimlerinde taraf olma konusunda uzak durduklarını aktaran Yıkıcı, bundan dolayı halkın seçime katılıp katılmama konusunda arada kaldığını söyledi. Niyazi Kızılyürek’in kazanmamasına fazla da şaşıran veya demeç veren olmadı diyen Yıkıcı, Fidias Panayotu’nun kazanması ise apolitikleşmenin bir etkisi olduğunu vurguladı. Panayotu’nun herhangi bir siyasi görüşünün olmadığına değinen Yıkıcı, buna rağmen 3 kişi olarak seçimi kazandığını söyledi.

"Fidias Panayotu’nun kazanması örgütlere ve siyasi partilere duyulan hoşnutsuzluğun sonucu"

Fidias Panayotu’nun görsel propagandayı iyi kullandığını aktaran Yıkıcı, örgütlü olmadığı için, yani arkasında bir siyasi partinin olmadığı için bu kadar oy almasını ve kazanmasını beklemediğini söyledi. Burada okunmasını gereken başka şeyler var diyen Yıkıcı, toplumda bazı arayışların olduğunu, politik partilere duyulan belli bir hoşnutsuzluğun olabileceğini vurguladı.

Yıkıcı, Yeşiller Partisi’nin Oz Karahan’ı aday göstererek Kıbrıslı Türklerden oy alabileceklerini zannettiklerini belirtti. Küçük olan Yeşiller Partisi’nin başarısız olmamak için böyle bir ittifaka girdiğini ancak sonuç alamadığını alsalardı da sürpriz olacağını söyledi. Volt’un da Nato’yu savunduğuna dikkat çeken Yıkıcı, bu partilerin seçimden başarılı çıkmasının mümkün olmadığını kaydetti.