İşte asıl sorun! UZUN yıllardır Kıbrıs Türk halkı olarak “adadaki varlığımızın” bu kadar farkında olmadıktı.       Artı bu kadar büyük “sahiplik” duyguları yaşamadıktı.

   “Varlık nedenimizin” bu kadar farkına varmamış, nitelik ve niceliğimizi bu kadar içten hissetmedikti…

   Üstelik tüm bu insani ve ulusal duyguları ilk kez  bu adada, “vatanımızdır”  dediğimiz Kuzey Kıbrıs’ta dış dünyaya açılan bir kapımızın, bir hava yolumuzun  önemi ve görkemini kutlayıp kutsarken yaşadık…

   BÜYÜK eserlere, yatırımlara susamışlıkta, adadaki “ulus devlet rüştümüzün” ispatında ve  böylesi sahiplik duygularında dünya alemin gözlerinin içine bakarak ve çakarak “işte Kıbrıs Türk halkı budur” dedik..  Gururla ve yaşayarak…

                                                                                              ***

   İLK KEZ ÖNDEYİZ: Hem de hava alanımızla… Adada bir ilki gerçekleştirerek ilk kez Güney’i aşarken, “hava alanımızdan” sonra Mağusa limanımız da restorasyondan geçtikten sonra adanın en büyüğü ve moderni olacaktır…

    ALLAH isterse  Girne Ortadoğu’nun önemli bir yat limanı olarak  devreye girdiğinde bir daha gururla ayağa kalkacağız…            

   VE ülkemizi temizlik, tertip, terbiyenin dolayısıyla barışla huzurun, sevgi ile saygının ülkesi haline getirirken, siyasi çözümün ardından koşmak gerekmeyecek… Layık olduğumuz için  o çözüm bizden yana bizim için olacak… 

   BELKİ abartıyorum ama itiraf edelim: Bu adada çoktandır böylesi duyguları yaşamanın hasretini çekiyorduk.      Çoktandır “İcraatlarımız adına yollarımızdan çevre kirliliğimize, çarpık yapılaşmalardan harçlarına karışmış alavere dalaverelerine varıncaya kadar yüzümüzü karartan türlü çeşitli abuk sabuk işlerin toplumu olmaktan da doğrusu utanıyorduk..”      

   İŞTE başımızı öne eğerek “biz böyleyiz ancak bu kadarız” dediğimiz yerde sadece bir Ercan Hava Alanımızın yenilenmesi bile bizi sevindirmeye, irileştirip büyütmeye, gelecekler yönünden umutlarımızı artırmaya yetti…

   VE TABİ kesinlikle bir kez daha anlıyoruz: “Toprak sadece  uğruna ölenlerin değil; ekip biçenlerin, yeşertip dürütenlerin, yaratıp büyütenleridir de… 

   Bu aşamaya geldiğimizi zannediyorum. Çünkü Kıbrıs Türk halkının bu adada var olmasının yegane sebebi nesillerden nesillere yaşarken  yaratıp yaşattıklarıdır da…

   Kİ ÇOKTANDIR “Rumdan kalmadır” lafından bıkıp usandıktı!. Bizim olan, terimizle yoğrulan eserlerimize hasret kalmıştık. KKTC’de gözlediğimiz hedefimizdi: “Bizden olan  eserlere sahip olmak…                            “Olacaktır” dediğimiz yerde Ercan Hava Alanına bir kez daha sahiplik koyduk. Elbet gurur duyarız…                                                                                                 ***

 KISACA TAKILDIĞIM: (BOREL DEĞİL RUM YUNAN LOBİSİDİR)

   Bende “fikri sabit” haline geldi.  Kıbrıs siyasi sorununun uzayıp gitmesinin ve çoğu zaman AB’de BM’ler ve dışımızdaki irili ufaklı bazı ülkelerde Rum’dan yana siyasi ivme kazanmasının nedenini “Rum Yunan” siyasilerinin oluşturdukları türlü çeşitli lobilerinin çalışmalarına bağlarım..                                                                  

    Söz konusu ülkelerde Amerika’da Yunan kökenli seçilmiş senatör ve Temsilcileri Meclisi üyeleri vardır.   Bunların örgütsel  “propagandaları” ve yabancı misyonla sürdükleri yakın ilişkiler nedeniyledir ki Kıbrıs’ı Yunan adası olarak tanıtmaları bir yana… Bu savı Meclislerinde savunmakta BM’lerde bu yöndeki propagandaları ile  Kıbrıs adasının esas sahiplerinin Rumlar olduklarını iddia edip üstelik mücadelesini de yapmaktadırlar..

    BUNA karşılık  dış ülkelerdeki “Türk” kimlikli yurttaşlar deliler gibi çalışıp para kazanmaktan başka bir şey düşünmeden ve gerçekte dördü beşi bir araya gelse sadece kavga edecekleri, ayrı gayrı düşüp parça körce olacakları olaylar yaratmaktan öte değillerdir ama..

                                                                               ***

   MESELA geçen hafta Sn. Erdoğan’ın KKTC’yi ziyareti ve “adada iki devlet vardır” deyişi nedeniyle anında devreye giren Avrupa Parlamentosu Başkanı bayan Metsola ve AB’nin Yüksek Temsilcisi Borrell “adada iki devlet olamaz” deyip çok peşin ve tek yanlı bir yargıyla soruna “çözümsüzlüğün” bir kilidini daha vurdular!

   Kİ KÖR GÖZLERİ artık bu adada bir Kuzey Türk Devletinin var olduğunu bu devletin en az Rumlar kadar adada egemenlik haklarının bulunduğunu, bunun da yüzlerce binlerce ispatı yanında en son ispatının Ercan Hava Alanının restore edildikten sonra adanın en büyüğü olarak devreye girdiğini görmezden gelmeleri üstelik; “Kıbrıs’a  hâlâ Rum tarafının malıdır öyle de kalacaktır” iddialarını sürdürmeye devam etmeleridir! 

   ÜSTELİK sorunun muhataplarından olan ve  biri AB’nin Parlamento, diğeri Yüksek Temsilcisi olan Borrell ile Metsola  hâlâ hem de 1974 den beridir bölünmüş olan  adada “iki devlet olamaz” diyorlar!

   YA NE olurmuş?  (Eğer olsa iki günde darmaduman olacak “iki bölgeli federasyon!  Ki artık artık ne zemini kaldı ne anlamı.. Çünkü elli yıldır Kıbrıs “iki bölgeli siyasi statüsü” ile çoktan kendi içinde ayrı Türk ve Rum devletleriyle vardır

   Bu gerçekler bu AB kafalarına daha başka türlü nasıl anlatılabilir, Kıbrıs sorunu daha başka nasıl izah edilir ki anlasınlar! Tabi eğer anlamak istiyorlarsa!