Özel Haber

Uzmanlar, KKTC’de kaç Alzheimer hastası bulunduğunun bilinmediğini vurguluyor...

Tüm dünyada eylül ayı “Alzheimer Farkındalık Ayı” olarak anılıyor. Ancak ülkemizde Alzheimer hastası sayısının kaç olduğu bilinmiyor

Abone Ol

   Dünyada milyonlarca insanı etkileyen Alzheimer hastalığı, beyin hücrelerinin hasar görmesiyle ortaya çıkan ve hafıza kaybına yol açan en yaygın Demans türü olarak biliniyor.

   Uzmanlar, dünya genelinde 55 milyon Alzheimer hastasının bulunduğunu belirtirken, KKTC’deki hasta sayısının tam olarak bilinmediğini vurguluyor.

   Özellikle yaşlı nüfusta ciddi bir sağlık sorunu olarak dikkat çeken hastalığa yönelik farkındalığı artırmak amacıyla Eylül ayı “Dünya Alzheimer Farkındalık Ayı” olarak anılıyor.

   BAĞIMSIZ Gazete’ye konuşan Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Kerem Teralı ile Alzheimer Derneği Kurucu Başkanı İzlem Sönmez, Alzheimer hastalığıyla ilgili bilgi verdi.

   Prof. Teralı, KKTC’de şu anda kaç Alzheimer hastasının olduğunun bilinmediğine dikkat çekerek bununla ilgili kayıtçılığın ve kapsamlı epidemiyolojik çalışmaların eksik olduğuna vurgu yaptı.

   Alzheimer Derneği Kurucu Başkanı İzlem Sönmez ise KKTC’de “evde bakım hizmetinin” olmadığına, bu konuyla ilgili yapılan girişimlerin yarıda kaldığına ve bir türlü devamının gelmediğine dikkat çekti.

   Alzheimer hastalarının bakım sürecinin çok yıpratıcı olduğunu, ayrıca balım maliyetini karşılayamayan ailelerin de bulunduğuna dikkat çeken Sönmez, bakım yapan her 5 kişiden 4’ünün kötü etkilendiğini, Türkiye’deki gündüz yaşam evleri gibi modellerin KKTC’de uygulanması gerektiğini ifade etti.

Teralı: Alzheimer hastalığı demansın bir türüdür…

   Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Alzheimer Derneği Denetleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kerem Teralı, Alzheimer hastalığının halk arasında “bunama” diye tabir edilen demansın bir türü olduğunu söyledi.

   Alzheimer’ın tüm demans vakalarının yüzde 60-70 kadarını oluşturduğunu belirten Teralı, Alzheimer’ın hafıza, konuşma, hesap yapma, üç boyutlu düşünme gibi bilişsel işlevlerin kaybıyla ayırt edildiğini vurguladı.

   Hastalıkta en fazla göze çarpan bulgunun “unutkanlık” olduğuna dikkat çeken Teralı, “Herkes unutkanlık yaşayabilir ama Alzheimer daha ciddi ve tekrarlayan unutkanlıklar durumudur. Alzheimer hastaları en basit objelerin bile ismini aklına getiremeyebilir; örneğin bir kupanın adını hatırlamayabilir” dedi.

   Alzheimer olan bir kişinin “yer-yön bulma” sorunu yaşayabileceğine de vurgu yapan Teralı, hastaların ilerleyen dönemlerde ailesini ve yaşadığı evi tanımayabileceğini belirtti.

   Alzheimer bulguları gösteren kişilerin mutlaka bir nöroloğa görünmeleri gerektiğini söyleyen Teralı, nörolojik muayene ve nöropsikolojik testlerle kişinin Alzheimer olup olmadığının tespit edilebildiğini aktardı.

“Alzheimer’ın sadece semptomatik tedavisi var”

   Alzheimer’ın çaresinin bulunmadığını belirten Kerem Teralı, Alzheimer’ın sadece semptomatik tedavisinin bulunduğunu söyledi.

   Bununla hafif ve orta şiddette Alzheimer’ın belirtilerini baskılamak ve hastalığı geciktirmek için kullanılan ilaçları kast ettiğini ifade eden Teralı, Alzheimer’ın çok karmaşık bir hastalık olduğuna ve bilim ve teknolojideki ilerlemelere karşın yeni ilaçların geliştirilmesinde zorluklar yaşandığına dikkat çekti.

   Alzheimer’la ilgili geçmişte üretilen ilaçların yalnızca semptom yönetiminden sorumlu olduğunu dile getiren Teralı, ABD Sağlık Bakanlığı’na bağlı FDA’nın antikor tabanlı yeni bir tedaviyi onayladığını, bu tedavide kullanılacak ilaçların hastalığın moleküler mekanizmasını hedef alan ilaçlar olduğunu ve şu anda kullanılmaya başladığını aktardı.

“Alzheimer’ı engellemek mümkün değil”

   Günümüzdeki teknoloji ve ilaçlara rağmen Alzheimer’ı engellemenin mümkün olmadığını belirten Teralı, şu anki ilaçların sadece hastalığı yavaşlatmaya çalıştığının altını çizdi.

   Alzheimer’ın yaş almayla ilgili bir hastalık olduğuna dikkat çeken Teralı, Alzheimer vakalarının dörtte birinin ailesel olduğunu, yani aile içinde Alzheimer öyküsüne rastlandığını söyledi.

   Ailesel Alzheimer hastalığında genlerin büyük rol oynadığını belirten Teralı, vakaların geriye kalan dörtte üçünün ise çevresel tetikleyiciler veya gen-çevre etkileşimlerinin bir sonucu olarak ortaya çıktığını anlattı.

   Teralı, “Tekrarlayan kafa travmaları, kötüleşmiş kalp-damar sağlığı, depresyon gibi duygudurum bozuklukları ve stres de Alzheimer’ı tetikliyor” dedi.

   Eğitim ve öğrenimin Alzheimer riskini azalttığını vurgulayan Teralı, zihni zorlayan faaliyetlerde bulunmanın, düzenli fizik egzersizleri yapmanın, sağlıklı beslenmenin ve iyi bir uyku çekmenin de Alzheimer’dan korunmak için çok önemli olduğunu aktardı.

   Teralı, “Ailemizde Alzheimer öyküsü bulunmasa da ‘Alzheimer’a yakalanmayacağız’ diye bir şey yok; o nedenle kendimize iyi bakmalı ve sağlıklı yaş almalıyız” dedi.

“Alzheimer olan kişiler sosyal hayattan koparılmamalı”

   Alzheimer hastası kişilerin, uygun sosyal aktivitelerle hafıza ve becerilerini korumalarının çok önemli olduğunu belirten Kerem Teralı, bunun özellikle hastalığın erken dönemlerinde uygulanabilir olduğunu, Alzheimer hastalarının bu aşamada eve kapatılmaması gerektiğini söyledi.

   Şu anda dünya üzerinde 55 milyondan fazla Alzheimer hastası bulunduğunu ifade eden Teralı, eski yıllara göre artık daha fazla insanın daha uzun süre yaşadığını, dolayısıyla Alzheimer vaka sayısının arttığını belirtti.

   2050 yılına kadar tüm dünyadaki Alzheimer vakalarının neredeyse 140 milyonu bulmasının beklendiğini dile getiren Teralı, “Dünyada her 3 saniyede yeni bir Alzheimer vakası ortaya çıkıyor fakat bunların hepsi tanı almıyor” dedi.

“Ülkemizde kaç Alzheimer hastası var bilinmiyor”

   “Ülkemizde şu anda kaç Alzheimer hastasının bulunduğu bilinmiyor” diyen Teralı, bununla ilgili kayıtçılığın ve kapsamlı epidemiyolojik çalışmaların eksik olduğunu söyledi.

   Ne Sağlık Bakanlığı’nda ne de İstatistik Kurumu’nda bu bilgilerin var olduğuna dikkat çeken Teralı, bu verilerin pek çok diğer hastalık için de bulunmadığını vurguladı.

   Ülkemizin her bölgesinde mini-mental tarama testlerinin yapılması gerektiğine vurgu yapan Teralı, risk altındaki bireyleri bilmenin önemli olduğuna değindi.

   Alzheimer’ın bulaşıcı bir hastalık olmadığını belirten Teralı, “Avrupa metrolarında bedava dağıtılan gazetelerde bile Alzheimer hakkında popüler bilim haberleri yayınlanıyor. İnsanlar bu şekilde Alzheimer’la ilgili bilgi sahibi oluyor” diyerek farkındalığın önemine dikkat çekti.

Sönmez: KKTC’de evde bakım hizmet yok

   Alzheimer Derneği Kurucu Başkanı İzlem Sönmez, KKTC’de “evde bakım hizmetinin” olmadığını söyledi.   

   Sönmez, eski Sağlık Bakanı İzlem Gürçağ Altuğra’nın bakanlık zamanında bu konu için Girne bölgesinde bir yerleşim bölgesi seçilerek pilot bir çalışma başlatıldığını, ancak bu girişimlerin yarıda kaldığını, günümüzde de bir türlü devamının gelmediğini söyledi.

   Alzheimer Derneği olarak hasta yakınları için bir araştırma yaptıklarına değinen Sönmez, “Demans hastalarının bakım ve tedavi koşullarına yönelik bir araştırma yaptık ve çıkan sonuçlar öngörümüzle aynı doğrultudaydı” dedi.

   Sönmez, araştırmaya katılan Demans ve Alzheimer hasta yakınlarının, devletin yapmakla yükümlü olduğu şeyleri yapmadığını düşündüğünü belirtti.

   Kamu otoritesinden beklenilen performansın alınmadığını dile getiren Sönmez, katılımcıların özellikle yeterli bilgilendirme ve eğitim olmaması, eğitimli hasta bakıcı yokluğu, hasta bakıcı yetiştiren okulların bulunmaması konularından şikayetçi olduğunu vurguladı.

“Bakım süreci çok yıpratıcı”

   Alzheimer hastalarının bakım sürecinin çok yıpratıcı olduğunu belirten İzlem Sönmez, bakım yapan her 5 kişiden 4’ünün kötü etkilendiğini söyledi.

   “Özellikle hastalığın kötüye gittiği dönemde tanıdığınız insanların artık sizi tanımaması nedeniyle duygusal çöküntü yaşayabiliyorsunuz” diyen Sönmez, bazı hastaların da agresifleşme eğiliminde veya yatalak olması nedeniyle 7-24 bakıma ihtiyacı olduğunu, bunun da bakım yapan kişiler için hem fiziksel hem de psikolojik olarak yıpratıcı ve yorucu olduğunu vurguladı.

   Türkiye’deki gündüz yaşam evlerinin çok güzel bir model olduğunu, yurttaşların Alzheimer hastalarını sabah bırakıp, akşamüstü geri aldığını dile getiren Sönmez, bu merkezlerin hem hastalar hem de bakım verenler için kendilerine zaman ayırma ve dinlenme olanağı sunduğunu belirtti.

   Yapılan araştırmalara göre, her 4 evden 1’inde Alzheimer vakası olduğunu belirten Sönmez, Sağlık Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çatısı altında yaşlılarla ilgili bir birimin bulunmadığının da altını çizdi.

“Yurttaşların yüzde 92’sinin demansla ilgili bilgisi yok”

   Alzheimer Derneği olarak Alzheimer hastalarının ve yakınlarının ihtiyaçlarını tespit etmek için 2018 yılında yaptıkları bir ankette, insanların yüzde 92’sinin Demans ve Alzheimer’la ilgili bilgisi olmadığını belirten İzlem Sönmez, bilinçlendirmenin çok önemli olduğunu söyledi.

   Sönmez, yurttaşların Alzheimer hastalarına yaklaşım konusunda sıkıntı yaşadıklarını, zaten zorlu bir süreçten geçen ailelerin yakınlarında meydana gelen değişimlerle nasıl başa çıkabileceklerini bilemediklerini ve desteklenmeleri gerektiğini kaydetti.

   Sönmez, 2024 yılında tamamlanan ve Demans hastalarının bakım ve tedavi koşulları hakkında veri toplamak için yaptığı araştırmada, Demans hastalarının yakınlarının kamu otoritesinin performansından oldukça şikayetçi olduğu saptadıklarını ifade etti.

   Sönmez, katılımcıların yüzde 74’ünün, kamunun bu konuda sunduğu hizmetleri “çok yetersiz” bulduğunu anlattı.

“Bakım maliyetlerini karşılayamaz birçok aile var”

   “Bakım maliyetlerini karşılayamaz durumda olan birçok aile var” diyen Sönmez, katılımcıların yüzde 52’sinin, bakım ve tedavi masraflarını karşılamakta zorlandığını belirtti.

   Sönmez, bu verilerin, bir an önce bu ailelere yönelik destek politikalarının geliştirilmesi gerektiğinin elzem olduğunu bir kez daha hatırlattı.

   Pandemi döneminde ülkenin hazırlıksız olduğunu belirten Sönmez, “Toplumda herhangi bir sağlık haritalandırılmasının olmayışı, kronik ve yatağa bağımlı hasta sayısının bilinmeyişi, evde bakım hizmetlerinin olmayışından ötürü birçok sıkıntı yaşandı” dedi.

   “Bu konularla ilgili hala tek bir adım atılmamasından ötürü de ileride de yaşayacağımızı söylemek yanlış olmaz” ifadelerine yer veren Sönmez, Covid-19’un ilk olmadığını, son da olmayacağını belirterek bir sonraki pandemiye en iyi şekilde hazırlamak gerektiğine dikkat çekti.

“Türkiye’de Alzheimer hastaları için merkezler var”

   Alzheimer Derneği Kurucu Başkanı İzlem Sönmez, Türkiye Alzheimer Derneği ile iş birliği yaptıklarını, Türkiye Alzheimer Derneği’nin ilk evre ve orta düzeydeki hastalar için gündüz yaşam modelini geliştirdiklerini söyledi.

   Türkiye Alzheimer Derneği’nin yerel belediyelerle birlikte iş birliği yaptığına da dikkat çeken Sönmez, Alzheimer hastaları için gündüz yaşam evi modelinin geliştirildiğini, burada Demans ve Alzheimer hastalarının kaliteli zaman geçirmesini, ince ve kaba motor hareketlerini güçlendiren aktiviteler yapması ve akranları ile sosyalleşmesine olanak sağlandığını belirtti.

   İstanbul’da faaliyet gösteren bir Gündüz Yaşam Evi’ne ziyarette bulunduklarını, hastalara olan yaklaşımı bire bir gözlemlediklerini belirten Sönmez, “Alzheimer hastaları sanki misafirliğe gidiyormuş gibi hissettiriliyor, böylece hastalar da kendisini rahat hissediyor” dedi.

   Sönmez, bu merkezlerde çorap eşleştirme ve bulmaca gibi hafıza güçlendiren aktiviteler yapıldığını anlattı.

   Sönmez, Alzheimer hastalarının bu merkezlerde başkalarıyla kahve içip, sohbet etme şansı bulduğunu, bu tür sosyal etkinliklerin hastalığın ileri evreye geçişini yavaşlattığını dile getirdi.

   Alzheimer teşhisi konan ve ilk evrelerde olan kişilerin evde yemek yapmasına ve ev işi yapmasına izin verilmesi gerektiğini ifade eden Sönmez, bu kişilerin daha önce yapmayı bilmediği ya da denemediği şeyleri deneyimlemesinin beynin farklı alanlarını harekete geçirmesi açısından önemli olduğunu aktardı.

   Sönmez, “Örneğin Alzheimer hastalığına yakalanan kişi eğer hiç bulmaca çözmemişse, örgü örmemişse bunları deneyimleyebilir” dedi.

“KKTC’de gündüz yaşam evi modeli için imza kampanyası başlattık”

   Gündüz yaşam evi modellerinin Kıbrıs’ın kuzeyinde de yaygınlaşması için imza kampanyası başlattıklarını belirten Sönmez, “Hem imza kampanyasına hem de derneğe destek vermek isteyen herkese kapımız açıktır” ifadelerini kullandı.

   Bu evlerin, hastaların sosyalleşip kaliteli zaman geçirmesinin yanı sıra bakım veren kişilerin de kendilerine zaman ayırmasına, tabiri yerindeyse “bir nefes almalarına” olanak tanıması açısından da oldukça önemli olduğunu vurgulayan Sönmez, “Alzheimer farkındalık ayı olan Eylül ayında, içi boş açıklamalar yapmak yerine Demans ve Alzheimer hastaları için somut adımların atıldığını, hem hastalar hem de yakınları için destekleyici politikaların geliştirildiğini, özellikle eğitimli hasta bakıcı yetiştirilmesi ve ücretsiz evde bakım hizmetlerinin geliştirilmesi konusunda idarecilerin adım atmasını dilerim” ifadelerine yer verdi.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }