CTP Milletvekili Fikri Toros, “Türkiye ile İsrail arasındaki doğal gaz boru hattı projesi yeniden masada; İsrailli yetkililer görüşmelere başladı"  önünde çıkan haberler üzerine kişisel sosyal medya hesabından açıklama yaptı.

Toros’un açıklaması şu şekilde:

TÜRKİYE-İSRAİL DOĞALGAZ İŞBİRLİĞİ MÜZAKERELERİNE DAİR

Kıbrıs, İsrail ve Mısır sularında keşfedilen hidrokarbon kaynakları Doğu Akdeniz’i uluslararası enerji sektörü ve jeopolitik ilişkilerin odak noktalarından biri haline getirmiştir. Burada yaşanmakta olan gelişmelerin, Kıbrıslı toplumlar arası ilişkileri ve bölgesel dinamikleri de önemli ölçüde değiştirme potansiyeli olduğu bilinmektedir.

Ada’mızda devam eden siyasi sorun, Türkiye’nin kıta sahanlığı ile deniz yetki alanlarına olan yansımalarıyla birleşince, an itibarıyla bölgede gerginliğe yol açmış ve bölgesel işbirliğine ilişkin yatırımların gerçekleştirilmesi için gerekli olan koşulların oluşmasını engellemiştir.

Halbuki, tahmin edilen enerji kaynaklarının büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda ve üretimin başlayabilmesi için gerekli olan yatırımların yapılması halinde, Doğu Akdeniz sadece Avrupa’nın doğal gaz ihtiyacını önemli bir oranda karşılamakla kalmayacak, ayni zamanda enerji transferinde önemli bir kavşak olacaktır. Kıbrıs da, bu enerji merkezinin çekirdeği konumuna dönüşecek, böylelikle Ada’mızda ve bölgede özlenen istikrar, güvenlik ve refahın önü açılmış olacaktır.

2017 Crans-Montana Kıbrıs Konferansında Rum Lider Anastasiades, kişisel siyasi ihtirasları yerine, konuya Kıbrıs’ın ve bölgenin çıkarları odağında bakarak cesur bir liderlik sergileseydi, bugün Kıbrıs sorunu çözümlenmiş ve Doğu Akdeniz bir bütün olarak bu potansiyeline erişmiş olacaktı.

Buna rağmen, henüz çok geç değildir.

Halen resmi müzakerelerin devamı hedefiyle yeniden canlandırılan yoğun ve çok taraflı çabalar, geçmiş süreçlerde yaşanan tecrübeleri gözeterek çözüm odaklı farklı yöntemler zemininde kurgulanmalıdır. BM Genel Sekreteri’nin, Kasım 2019’da Kıbrıslı Liderlerle Berlin’de gerçekleştirdiği görüşme sonrasından bu yana yaptığı tüm açıklamalarda bu gerekliliği dile getirmesi cesaretlendiricidir.

Hakkaniyet ve orantılık prensipleri çerçevesinde bölgenin en büyük aktörü olan Türkiye’nin ve siyasi eşitliğe dayalı Federal Kıbrıs çatısı altında anayasal haklarının güvence altına alınacak olan Kıbrıslı Türklerin, Doğu Akdeniz enerji ve doğalgaz işbirliği denkleminde yerlerini almaları şarttır. Olası yeni süreçte, BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve AB başta olmak üzere, ilgili tüm tarafların bu şartı idrak etmesi ve göz ardı etmemesi, Kıbrıs sorununun çözümüne dair ortaya koydukları kararlılığın göstergesi olacaktır..